Şahinşah Devri
ŞAHİNŞAH DEVRİ
Tahta çıkışı ve Bizans’la çatışmalar
Sultan I. K ı l ı ç A r s l a n ’ ın oğlu Şahinşah, Büyük Selçuklu Devleti sultanı M u h a m m e d T a p a r ’ ın yanında bulunduğu sıralarda, sultanın emriyle veya ondan gizlice kaçarak Türkiye’ye gelip, önce Malatya, sonra da Konya’da Türkiye Selçuklu Devleti’ nin üçüncü sultanı olarak tahta oturdu. Şahinşah’m devri ve tarihî kişiliği hakkında pek ayrıntılı bilgiye sahip olamadığımız gibi, şimdiye değin onun adına basılmış bir para veya bir kitabe de elimize geçmemiştir. Ş ahinşah, tahta geçtiği yıl (1110), Bizanslılarm eline geçen Alaşehir’e karşı bir Selçuklu kuvveti gönderdiyse de buradaki Bizans valisi Konstantin Gab- r a s tarafından yenilgiye uğratıldı, bunun üzerine Şahinşah, Bizans’la barış yapmak zorunda kaldı. Bununla birlikte imparator Aleksios’ un hastalığını fırsat bilen Şahinşah, Selçuklu kuvvetlerini yeniden Bizans topraklarına sev- kedip Iznik’e kadar olan bölgeyi istilâ ile denetimi altına aldı. Ayrıca Selçuklu emîrleri M u h a m m e d ve M o n o l o g , Bursa ve Ulubat üzerinden ileri hareketlerini sürdürerek Çanakkale’ye kadar ulaştılar; bu arada Edremit ve Karaağaç da Selçuklu kontrolüne geçti. Bu Selçuklu askerî hareketleri üzerine Aleksio s , İznik Bizans valisi Komitzes’i Selçuklulara karşı gönderdi, fakat yapılan savaşta, ağır bir yenilgiye uğrayarak tutsak alındı. Bunun üzerine Aleksios, bizzat harekete geçip Eskişehir yörelerinde engebeli araziden Kütahya’ya doğru ilerledi ve bu bölgede bulunan bir kısım Selçuklu kuvvetlerini bozguna uğrattı. Derhal karşı saldırıya geçen emîr Muhammed, Eskişehir yörelerindeki Türkmenlerle birlikte imparatoru izledi ve ona yıpratıcı darbeler indirdi. Artık savaşa devam edemeyen Aleksios, İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Fakat bir yıl sonra sultan Şahinşah’ m, bu sıralarda Türkiye’ye göçeden kesif Türkmen kitleleriyle harekete geçeceğini haber alan imparator, çeşitli milletlerden oluşturduğu bir orduyu Anadolu’ya gönderdi, kendisi de İznik üzerinden Ulubat ve Manyas Gölü yörelerine geldi; Selçuklu kuvvetlerini izlemek amacıyla da bir miktar kuvvet şevketti ise de bunlar, Selçuklulara erişemediler. Öte yandan Selçuklu akıncıları, bu bölgedeki Bizans memleketlerini akınlara uğrattılar. Bunun üzerine yeniden harekete geçen A l e k s i o s , K o m i t z e s ’ i, Selçuklu emîri B o ğ a ’ ninsavunduğu Bolvadin’e gönderirken, başka bir Bizans kuvvetini de Seyitgazi üzerine şevketti. Bu sıralarda, bu bölgeye hareket eden Selçuklu emîri Monolog, Bizans komutanı Bardas’ı geri çekilmek zorunda bıraktı, imparator, kendisine katılan B a r d a s ile birlikte Akşehir’i işgal etti; bu sıralarda Selçuklu kuvvetleri Bizans ordusunu yıpratma hareketlerinde bulunmakta idiler. Fakat çok geçmeden sultan Şahinşah, Aleksios ile yaptığı meydan savaşında başarılı olamayıp geri çekildi; bununla birlikte Selçuklu kuvvetleri, Bizans ordusunu gece baskınlarıyla bir hayli kayıp verdirerek yıprattılar. Fakat çok geçmeden kardeşi M e s u t ’ un kendisine karşı harekete geçtiğini haber alan sultan Şahinşah, Seyitgazi yörelerinde giriştiği bu seferde başarılı olamayan A l e k s i o s ’ la buluşup bir barış antlaşması imzalamak zorunda kaldı. Öte yandan, beraberinde, ka- yınbabası Danişmendli emîr Gazi olduğu halde, harekete geçen Mesut, Konya Selçuklu tahtını elegeçirdikten sonra Seyitgazi yörelerinde bulunan kardeşi Ş a hinşah üzerine yürüdü. Bu sırada Şahinşah’ m, kardeşi Mesut ’un harekâtı hakkında bilgi almak için gönderdiği birkaç kişi, yolda buluştukları M e s u t ’ la anlaşıp hile ile geri Şahinşah’a geldiler ve ona “ Konya yolunun güvencede olduğunu” bildirdiler. Bunun üzerine Konya yönüne hareket eden Ş a hinşah, bir süre sonra kardeşi Mesut’ un ordusuna rastladı. Böylece adamlarının ihanetine uğradığını anlayan Şahinşah, Bizans imparatoruna sığınmak amacıyla süratle geri dönerek Akşehir yönlerinde bulunan bir kaleye girmek üzere iken M e s u t ’ un kuvvetleri tarafından kıskıvrak yakalandı ve derhal gözleri kör edildikten sonra Konya’ya götürüldü (1116); böylece Şahinşah’ın saltanat devresi de sona ermiş oldu; fakat çok geçmeden, gözlerinin tamamen kör olmadığı ve dolayısıyla saltanat mücadelesine girişebileceği ihtimaliyle sultan Mesut, onu boğdurarak öldürttü (1118).