Nasır-Tito
Nasır
1918 yılında doğdu. Babası memurdu. Onunla birlikte Mısır’ın çeşitli bölgelerinde yaşadı. Nasır öncülüğünde 1942 yılında bu doğrultuda Hür Subaylar adlı bir örgüt kurulmuştu. Bu süreçte meydana gelen savaşlarda Nasır da çeşitli başarılar elde etmiş ve Faluce Kaplanı olarak anılmaya başlamıştı. Nasır, o dönem için general Necib’ten destek aldı ve kendisini darbenin başına geçirdi. Darbenin ardından Kral Faruk tahttan indirildi ve ülke dışına gönderildi. Ancak bir süre sonra Necip ile de arası açılmaya başlayan Nasır, onu ve ülkede etkili olan bir başka oluşum olan Müslüman Kardeşleri etkisiz kıldıktan sonra 1956 yılında cumhurbaşkanı olmuştur. 1956 yılında Süveyş Kanalının millileştirilmesi kararı alınınca da tepkiler iyice arttı. Nasır bu politikaları Arap sosyalizmi olarak sundu ve dolayısıyla klasik sosyalizmden biraz daha farklıydı. Milliyetçiliğin ön planda olduğu, sınıf mücadelesine çok öncelik verilmeyen, devletçi kalkınmanın görüldüğü, tek partili ve anti-demokratik bürokratik bir siyasi yapılanmanın olduğu bir geri kalmış ülke sosyalizmi olarak bu politikalar belirdi. Öte yandan Nasır, bu anti-emperyalist ve sosyalist tutumunu aynı zamanda pan-Arabizm politikasıyla da birleştirildi. 1967’de meydana gelen Altı Gün Savaşı’nda kaybeden Mısır ve Nasır oldukça sarsıldı. 1969 ve 1970 yıllarında geçirdiği iki kalp krizinin ardından vefat etti.
Tito
1892 yılında doğdu. Ailesi yoksuldu, bir taraf Hırvat, bir taraf Slovendi. Savaştan sonra ülkesine döndü. Yeni kurulan Yugoslavya’da Komünist Partisine üye oldu. Komünist enternasyonel toplantılarında görevlendirildi ve Rusya’ya gitti. Buradaki çalışmalarıyla iyice ön plana çıktı. 1937’de partinin başına geçti. İşgale karşı anti-faşist birlikteliği kuruldu ve Yugoslavya Halk Kurtuluş Savaşı Partizan Birlikleri direnişi örgütledi. Bunun genel komutanlığına Tito getirildi. Savaştan sonra ise ulusal birlik iyice sağlanmış ve Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti kurularak, sosyalist devrim başlatılmıştı. Devlet başkanlığına da Tito getirildi. Yeni kurulan Yugoslavya ilk olarak en çok Stalin ile mücadele etti. İç politikada da özyönetim anlayışını benimseyerek farklı bir sosyalizm modeli gerçekleştirmeye çalıştı. Federatif bir yapılanmayı benimsedi ve yerel milliyetçilikleri bastırıp, kardeşlik ve birlik sloganıyla birlikte farklı milletleri Yugoslavya bayrağı altında bir tutmaya çalıştı. Fakat bu birliktelik Tito’nun 1980 yılındaki vefatının ardından hızlıca ayrılığa dönüştü.
Çağdaş Liderler Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, Ankara, 1986, ss. 1482-1497; 2068-2099