Bölüm anahatları

  • 27 Receb 467 (18 Mart 1075) tarihinde Hârizm bölgesinde Türkmenistan’ın Taşavuz (Daşoğuz, Taşauz) ili Köroğlu ilçesindeki (İlmamedov, XX/2 [2011], s. 192) Zemahşer’de doğdu. Mekke’de Kâbe’ye mücâvir olarak bulunduğundan “Cârullah”, mensup bulunduğu bölgenin övünç kaynağı sayıldığı için “Fahr-i Hârizm” lakaplarıyla anılır. Zemahşerî’yi genelde Fars kökenli kabul edenlerin yanında, özellikle yaşadığı dönemde Hârizm’deki nüfusun büyük çoğunluğunu Türkler’in oluşturmasından dolayı Türk asıllı kabul edenler de vardır. Bununla birlikte Zemahşerî eserlerinin hemen tamamını Arapça kaleme almış, hatta eserleriyle bu dile hizmet etmeyi şeref saymıştır (el-Mufaṣṣal, I, 17-19). Şiirlerindeki bazı ifadelerden onun dindar bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. Selçuklu Veziri Müeyyidülmülk tarafından herhalde siyasî bir sebeple hapse atılan babası ilim ve takvâ sahibi bir mahalle imamı idi ve muhtemelen hapiste iken vefat etmişti; dedesi de dindar bir kişiydi (Zemahşerî, Dîvân, s. 270-275). Kaynaklarda Zemahşerî’nin bir bacağının takma olduğu, bu yüzden uzun elbise giydiği belirtilir. Onun topal kalmasının sebebiyle ilgili olarak bir seyahat sırasında şiddetli soğuktan ayağının donması, damdan veya binek hayvanından düşmesi, çocukluk yıllarında bir kuşun ayağını kopardığı için annesinin bedduasını alması gibi olaylardan söz edilir. İbn Hallikân’ın naklettiği bir rivayete göre Zemahşerî, insanların kesik bacağı sebebiyle kendisi hakkında yanlış bir düşünceye kapılmasından endişe ettiğinden ayağının şiddetli soğuktan donması yüzünden kesildiğine dair birçok kişinin şahitliğini içeren bir belge düzenlemiştir (Vefeyât, V, 169).

    Yaşadığı dönemde Hârizm canlı bir ilim ve kültür merkeziydi. Buna rağmen Zemahşerî gerek sakatlığı gerekse ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi yüzünden babası tarafından terzilik mesleğine verildi; fakat onun ilim tahsili hususundaki ısrarı üzerine medreseye gönderildi. Vefatından birkaç yıl öncesine kadar ilim tahsili ve icâzet almak için çaba sarfetti. Gençlik yıllarından itibaren Hârizm, Buhara ve Bağdat gibi ilim merkezlerinde birçok âlimin derslerine katıldı. İlmî şahsiyetinin oluşmasında en büyük pay, lugat, nahiv, tıp gibi alanlarda döneminin en büyük âlimlerinden kabul edilen Mu‘tezile âlimi Ebû Mudar Mahmûd b. Cerîr ed-Dabbî el-İsfahânî’ye aittir. Hârizm’de Mu‘tezile mezhebinin görüşlerini yaydığı söylenen Dabbî, Zemahşerî’yi yetiştirmesinin yanında ona her türlü maddî ve mânevî yardımda bulunup bazı devlet adamlarıyla tanışmasına vesile oldu. Zemahşerî’nin Mu‘tezile düşüncesiyle irtibatını sağlayan iki hocasından daha söz edilmektedir. Bunlar Zeydî-Mu‘tezilî müfessir, fıkıh ve kelâm âlimi Hâkim el-Cüşemî ile (İbrâhim b. Kāsım, II, 892) kendisine kelâmda (usul) hocalık, tefsirde öğrencilik yapan, son dönemin en önemli Mu‘tezile kelâmcısı kabul edilen Rükneddin İbnü’l-Melâhimî’dir (Abdüsselâm b. Muhammed el-Enderesbânî, s. 368; Taşköprizâde, II, 100; ayrıca bk. Koloğlu, s. 49). Zemahşerî, Bağdat’ta Ebü’l-Hasan Ali b. Muzaffer en-Nîsâbûrî ve Ebû Nasr el-İsfahânî’den edebî ilimler, Ebü’l-Hattâb Nasr b. Ahmed İbnü’l-Batir, Ebû Sa‘d eş-Şekkānî ve Ebû Mansûr Nasr el-Hârisî’den hadis, Ebû Abdullah ed-Dâmegānî’den hadis ve fıkıh dersleri aldı. Mekke’de Ebû Bekir Abdullah b. Talha el-Ya‘bürî’den Sîbeveyhi’nin el-Kitâb’ını okudu; Ebü’s-Saâdât İbnü’ş-Şecerî’den nahiv ve edebiyat tahsil etti.

    Talebe seçiminde ve icâzet verme hususunda çok titiz davranan Zemahşerî Hârizm, Bağdat, Mekke gibi şehirlerde birçok öğrenci yetiştirdi. Bakkālî, Ali b. Muhammed el-İmrânî el-Hârizmî, Âmir b. Hasan es-Simsâr, Ebü’l-Mehâsin İsmâil b. Abdullah et-Tavîlî, Ebû Sa‘d Ahmed b. Mahmûd eş-Şâşî ve Muvaffak b. Ahmed el-Mekkî onun talebeleri arasında zikredilebilir. Yakın dostu ve hâmisi olan Mekke Emîri Ebü’l-Hasan Ali (Uley) b. Îsâ b. Vehhâs da Zemahşerî’ye hem hocalık hem öğrencilik yaptı (İbnü’l-Kıftî, III, 268; Lane, s. 251). Zemahşerî Ebû Tâhir es-Silefî, Reşîdüddin el-Vatvât, Ebû Tâhir el-Husûî ve Zeyneb bint Şi‘râ gibi âlimlere de icâzet verdi. Hadis rivayet ettiği bilinen Zemahşerî’den İbn Şehrâşûb gibi bazı Şiî âlimleri rivayette bulundu. Çağdaşı Abdüsselâm b. Muhammed el-Enderesbânî, Zemahşerî’nin Hârizm’de hadis ilmini ihya eden ilk kişi olduğunu ve Irak’tan hadis kitapları getirtip insanları bunları okumaya teşvik ettiğini, bu sayede hadis ilminin bölgede yayıldığını söylemektedir (Fî Sîreti’z-Zemaḫşerî, s. 379). Zehebî ve İbn Hacer hadis rivayeti konusunda Zemahşerî’yi “sâlih” olarak nitelendirmiş, ancak insanları i‘tizâlî fikirlere davet ettiği için onun özellikle el-Keşşâf adlı tefsirine ihtiyatla yaklaşılması gerektiğine dikkat çekmişlerdir (Mîzânü’l-iʿtidâl, IV, 78; Lisânü’l-Mîzân, VI, 4). Hiç evlenmemiş olduğu anlaşılan Zemahşerî, Selçuklu Veziri Nizâmülmülk’e yazdığı bir şiirde değersiz kişilerin yüksek makamlara geçtiğinden şikâyette bulunup kendisinin üstün meziyetlerinden dolayı lâyık olduğu makama getirilmesini istedi. Fakat muhtemelen kendini çok övmesi ve Mu‘tezilî olmakla iftihar etmesi gibi sebeplerle beklediği ilgiyi göremedi. Bunun üzerine Hârizm’den ayrılıp Horasan’a gitti; bazı devlet adamlarıyla görüştü ve bir kasidesinde Mücîrüddevle el-Erdistânî’yi methetti. Ardından İsfahan’a geçti; burada da Melikşah’ın oğlu Muhammed’le yakın ilişki kurup onu öven şiirler yazdı. 

    https://islamansiklopedisi.org.tr/zemahseri


    Asıl adı Mahmut'tur. Doğduğu şehirden dolayı Zemahşerî, uzun süre Mekke'de yaşadığından ötürü de Cârûllah lâkaplarıyla anılmıştır. Mutezile akidesine bağlı bir âlimdir. Özellikle Arap dili ve Edebiyatı ile belâgat konusunda dâhi bir bilgindir. Zemahşerî olarak tanınmakta olup, künyesi Ebül Kasım Cârûllah Mahmud bin Ömer bin Ahmed el-Zemahşerî şeklindedir.

    Mahmud, 1075 yılında Harezm'in Zemahşer kasabasında doğdu. Küçükken geçirdiği kaza sonucu bir bacağını kaybettiğinde takma bir bacakla yürümek zorunda kaldı. Dindar bir aileye mensup olup, ilk eğitimini babasından aldı. Baba, oğlunun sakatlığını da göz önünde bulundurarak durumuna uygun olan ve oturarak çalışılabilen terzilik mesleği ile geçimini sağlamasını istiyordu. Ancak, Mahmud'un okumak konusundaki ısrarı üzerine bir medreseye verdi. Babası, kesin olarak bilinmeyen bir sebepten ötürü hapsedildi ve kalan ömrünü burada geçirdi.

    Mahmud, Harezm'de tıp, dil ve gramer sahasında önemli bir konuma sahip olan Ebu Muzar Mahmud bin Cerir el-Zebbî'den ders aldı. Dil ve edebiyat derslerinin yanında, aldığı eğitimin etkisiyle Mutezile akidesine bağlandı. Üstün zekâsı ve gösterdiği başarıdan dolayı hocasından maddi ve manevi destek gördü. Bir ara Buhara'ya da gidip orada da eğitim aldı. Bu tarihlerde hüküm süren Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah ve ünlü veziri Nizamülmülk'ten de himâye ve destek gördü.

    Mahmud, ilim tahsil etmek gayesiyle muhtelif beldeleri dolaştı. Harezm'den ayrıldıktan sonra Horasan'a gitti. Orada bulunan ileri gelenlerle temas kurdu. Sonra İsfahan'a gitti. Burada da Melikşah'ın oğlu ile görüştü ve onu öven bir kaside kaleme aldı. Bağdat'ta bulunan Nizamiye Medresesi'nde de eğitim gördü. Burada hadis, tefsir, kelâm, fıkıh, gramer ve edebiyat dersleri aldı. Arapça ve dilbilim konusunda uzman olarak yetişti.

    Mahmud, şiddetli bir hastalığa yakalanınca Mekke'ye gitti. Mekke Şerifi Ebü'l-Hasan Ali bin Hamza tarafından çok iyi karşılandı. Aralarında samimi bir dostluk oluştu. Mahmud Zemahşeri, bu süre zarfında Arap yarımadasında gerçekleştirdiği seyahatler ve Araplarla girdiği yakın diyalog neticesinde Arap dili ve edebiyatının incelikleri, zenginliği konularında oldukça önemli bilgilere sahip oldu.

    Mahmud, son gelişi ve değişik zamanlarda hac vesilesiyle geldiği Mekke ve Medine'de uzun süre kaldı. Bundan dolayı kendisine "Allah'ın komşusu" anlamına gelen "Cârûllah" denmeye ve bu unvanla anılmaya başlandı. Memleket özlemiyle Harezm'e döndüyse de bir süre sonra tekrar Mekke'ye geldi. Birinci gelişinde iki, bu gelişinde de üç olmak üzere beş yıl Mekke'e kaldı. Daha sonra Harezm'e dönerken Bağdat'a uğradı. Büyük bir ilgi ile karşılandı. Burada ders vermeye başladı. Aynı zamanda kendisini yetiştirmeye ve dersler almaya devam etti.

    Zemahşerî, bütün mesaisini ilme verdiği ve bu gaye ile sık sık seyahat ettiği için evlenmedi. Yaşadığı dönemin önemli alimleri arasında yer aldı. Dil ve tefsir alanında büyük otorite olarak kabul edilip, verdiği dersler büyük ilgi gördü. Bu alanda Harezm, Irak, Horasan, Hicaz gibi bölgelerde, sahasında zamanın önemli âlimleri arasında yer aldı. Kendisinden ders alan bazı talebeleri önemli hatipler arasında yer aldılar ve camilerde vaaz verdiler. Belâgat ilmindeki üstün kişiliği ve bu sahada yazdığı "Keşşâf Tefsiri" büyük beğeni toplayan ve kabul gören bir eserdir. Ehl-i Sünnet âlimleri belâgat ile ilgili konularda bu eserden önemli ölçüde yararlandılar.

    Mahmud, Bağdat'tan Harezm'e geçti. Ceyhun Nehri kıyısındaki Ürgenç'e yerleştikten birkaç yıl sonra, 13 Haziran 1144 yılında vefât etti.

    https://tr.wikipedia.org/wiki/Zemahşerî


    Eserlerinden önemlileri:
    1- Esâsu'l-Belâğa: Zemahşerî'nin, kelimelerin ilk harflerine göre (o zamana kadar te'lif edilen sözlüklerde bu sistematiği görmek mümkün değildi. Alfabetik olanlar da kelimelerin son harflerine göre sıraya konulmuştu) alfabetik olarak hazırladığı Arapça bir sözlüktür. O'nun, Arapçaya ne kadar hâkim olduğunu gösteren eseridir. Kelimelerin lüğâvî ve mecâzî manaları verilirken eski Arap şiirinde,n bolca istifade edilmiş, ancak bu şiirlerin sahiplerine nadiren işaret edilmiştir.
    2- A'cebu'l-Ucâb fi Şerhi Lâmiyyeri'l-Arab: eş-Şenferî İbnü'l-Evs İbnü'l-Hacer'in Lâmiyyetu'l-Arab adlı eserinin (Kâtib Çelebi, Keşşfu'z-Zunûn, İstanbul 1971, II, 1539) şerhidir. Eser sadece lüğât, müfredât ve nahiv yönünden şerhedilmiş, belâğat konularına girilmemiştir. İlk baskısı İstanbul'da yapılan eser daha sonra Kahire'de (1324) neşredilmiştir.
    3- el-Mufassal: Arap dili gramerine dair bu eseri Zemahşerî, 1119-1121 yılları arasında yazmıştır. Eser dört bölümden oluşur. Bölümler sırasıyla isim, fiil, harf (edatlar) ve müşterek lafızlara tahsis edilmiştir. Eserde anlatılan konular Kur'ân, Hadis, Arap şiir ve nesrinden bolca örneklendirilmiştir. Zemahşerî'nin bu eseri dilciler tarafından büyük itibar görmüş, bir çok şerh ve hâşiyesi yapılmıştır. Bunların en meşhuru Muvaffakuddîn Ebu'l-Bakâ Yaîş İbn Ali el-Halebî (ö. 643/1245)'nin şerhidir ve 18821886'da Leipziğ'de neşredilmiştir. Bunun dışında İ'râbu'l-Kur'ân adlı eserin müellifi el-Ukberî (ö. 616/1219)'nin ve İbnu'l-Hâcib (ö. 646/1248)'in de el-İzâh adında şerhleri vardır.
    4- el-Enmûzec: el-Mufassal adlı kitabından kısaltarak yazdığı bu eseri Arap dili nahvi hakkındadır ve 1979-80'de Beyrut'ta neşredilmiştir.
    5- Ruûsü'l-Mesâil: Hanefî ve Şâfiî mezhepleri arasında ihtilâflı olan fakhî konuları ihtiva eder. 1987 yılında Abdullah Nezîr Ahmed tarafından bir cilt halinde tahkikli bir neşri yapılmıştır.
    6- el-Fâik fi Garîbi'l-Hadîs: Alfabetik ve geniş bir hadis lüğâtidir. Hadislerde geçen garîb kelimeleri izah eder. Haydarabad ve Kahire'de (1364) basılmıştır.
    7- el-Keşaf fı Kırâât
    8- el-Müstaksâ fi Emsâli'l-Arab: Arab darb-ı meselleri (atasözleri) ne dairdir. Esâsu'l-Belâğa'da olduğu burada da atasözleri ilk kelimelerine göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Zemahşerî, bu atasözlerini -ki sayıları 3461'dir- sıralamakla yetinmemiş; açıklamalarını, doğuşunu, dil yapısını ve tahlillerini de vermiştir. Eser, 1381'de Haydarabad'da neşredilmiştir.
    9- Makamât: Zemahşerî'nin Mekke'de 1118'de kaleme aldığı bu eser 50 makame ihtiva eder. Bu Makâmeler nasîhat, irşad ve mev'îzalardan ibarettir. Kendi şerhi ile birlikte 1312'de neşredilmiştir.
    10- Mukaddimetu'l-Edeb: Müellifin, Harzemşahlardan Emîr Bahâeddin Alâuddevle Ebul-Muzaffer Atsız'a ithaf ettiği gramer ve lügat kitabıdır. Beş bölümden oluşan eserin ilk iki bölümü Arapça-Farçsa; kalan bölümleri ise Arapçadır. Bölümlerde sırasıyla isimler, fiiller, harfler (edatlar), isimlerin çekimleri,fiillerin çekimleri konuları işlenir. İlk iki bölümü 1843'de, kalan kısmı ise 1850'de Leipziğ'de neşredilmiştir (Zemahşerî'nin hayatı ve eserleri için bk. Ahmed Muhammed el-Hûfı, ez-Zemahşerî, Kahire 1980; Mustafa es-Sâvî el-Cuveynî, Menhecu'z-Zemahşerî fı Tefsîri'l-Kur'ân ve Beyâni İ'câzilıî, Kahire 1984; Abdullah Nezîr Ahmed Ruûsu'l-Mesâil (Mukaddime) Beyrut 1987; Muhammed Hüseyn ez-Zehebî, et-Tefsîr ve'l-Mufessirûn, Kahire 1976, I, 429-431; Murtazâ Ayetullâhzâde eş-Şîrâzî, ez-Zemahşerî Lüğâviyyen ve Müfessiran, Kahire 1977, 83-131. Yalnız Murtazâ Âyetullâhzâde, Zemahşerî'nin Fars yani İran asıllı olduğunu iddia eder. Halbuki diğer bütün kaynaklar Zemahşerî'nin Türk olduğunda ittifak halindedir).
    11- el-Keşşâf an Hakâikı't-Tenzîl ve Uyûni'l-Ekâvîl fı Vücühi't-Te'vîl: Zemahşerî'nin bütün İslâm âleminde tanınmasını sağlayan tefsiridir. Kısaca Keşşâf olarak tanınır. Tefsir tarihinde önemli bir yer tutan, leh ve aleyhinde çok söz söylenen, üzerinde yüzlerce şerh, haşiye, ta'lîka ve reddiye yazılmış bir kitaptır. Zemahşerî bu eserini Mekke'de ikameti esnasında kaleme almış ve iki senede tamamlamıştır. Aslında çevresinden gelen istekler üzerine Fevâtihu'ssuver ve Bakara sûresi tefsirine dair bazı bilgileri daha önceden yazmışsa da daha önce adı geçen Mekke emirî ve edîb Ali ibn Hamza İbn Vehhâs'ın da teşviki ile tam bir tefsir yazmaya karar vermiş ve bu eserini meydana getirmiştir. Bu tefsirini vefat ettiği yıl tamamladığı nakledilir.

    el-Keşşâf müellifi, kendinden önce yazılmış tefsir ve müfessirlerden büyük ölçüde istifade etmiş, eserinde onlardan nakillerde bulunmuştur. Bu cümleden olarak tâbiûn devri âlimlerinden olan Mücâhid İbn Cebr (ö. 104/722), Mu'tezile âlimlerinden Amr İbn Ubeyd (ö.144/761) ve Ebu Bekr el-Asamm (ö. 311/923), Maâni'l-Kur'ân müellifi Ebu İshak ez-Zeccâc (ö. 311/923), Abdullah İbn Deresteveyh (ö. 347/958), er-Rummânî (ö. 384/994) ve Kadı Abdülcebbâr (ö. 415/1024) gibi meşhur isimler yanında yüzlerce kurrâ, dilci, fakih ile sahabe ve tabiûn devri müfessirlerinden nakillerde bulunmuştur.

    Zemahşerî'nin bu tefsiri daha ziyade dil ve belâğat bakımından önemlidir ve belâğat yönünden Kur'ân'ın mucizelinini ortaya koymaya çalışmıştır. Bu yönüyle kendinden sonra gelen bütün dirayet tefsirleri ondan istifade etmişler ve Keşşâf tefsiri "Ummu't-tefâsîr=Tefsirlerin anası veya ana tefsir" kabul edilmiştir.

    http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=2934