S,ubhatu'l-Ebrar'dan bir bölüm tercümesi

SÖZ GÜZELİNİN YÜZÜNÜ HİTAP SÜSÜYLE SÜSLEMEK VE PEYGAMBERDEN MUTLULUK ÜZERE TAMAMLANMA MÜHRÜNÜ İSTEMEK

Ey Mekke’den doğan ay yüzlü, Medine beşikli, Yemen kefenli.

Senin kefenin, şimşeği aydınlatır. Yüzünün parlaklığının ışığı kefeni yakar.

Kadir gecesi, senin saçından bir kıldır. İnen vahiy, senin dudağından bir sözdür.

[190] Senin alnın tüm sevdaların çaresidir. Tâhâ suresi, sözlerinden bir seçmedir.

“İki yay arası[1]” kaşından bellidir. Onun eğriliğinin şekli senin saçının kıvrımlarındandır.

Seninle savaşa tutuşanlar, senin yakut kutuna taş vurdular.

Dudağının inci kadehini yaraladılar. Böylece kendi devletlerinin kadehini kırdılar.

O hileciler yüzünden temiz cevherlilerin inci dizisine ayrılık düştü.

[195] Dişlerinin dizisi kanla gizlendi. Taze inci dizisi mercan oldu[2].

Böyle renkli temiz bir inciyi kimse gönlünde taşımamıştır.

Dudağının kutsal hurma dalı ve taze hurması, hasis kimselerin taşıyla yaralandı.

Yani değersiz kimselerin kulağından senin inci gibi sözün hayâ eder. Bundan sonra [onları muhatap almamak için] ağzına taş koydu.

[200] Senin tam ayar sabrının güzelliğini sahtekârlara göstermek için

Mülk ve melek sarrafı, senin altınını mihenk taşına vurdu sanki.

Böylece senin hokkan taşa çarpınca “kavmime hidayet et” sesini çıkardı.

Senin hilmin, elbette bir haşmet dağıdır. Bir taş yüzünden dağ nasıl yıkılır?

Bu dağdan bir ses gelirse, her yoksul bir rızka ulaşır.

Şefaatle bir nefes verirsen, bir çok işin düğümü çözülür.

[205] Ey temiz cevherli, toprağı yatak yapıp ecel uykusuna daldın.

Felek, toprağı kıskandığından ne yapacağını bilemez oldu ve “Keşke toprak olaydım[3]” dedi.

Ne zamana dek gelin odasında[4] yalnız uyuyacak, odanın yokluk tozunu süpürmeyeceksin?

Ne zamana dek gizli sır içinde oturup bu toprakta oturanların yüzüne kapıyı kapatacaksın?

Ne zamana dek, senin sümbülüne yabancı, gönül yüz dala konacak?

[210] Ne zamana dek, senin tozdan arınmış nergisinden yoksun, sürme evi kirli ve karanlık kalacak?

Ne zamana dek pabuçların, senin ayağını öpmekten mahrum kalıp binlerce çile ve üzüntüye eş olacak?

Uykun yedi yüzü sekiz yüzü geçti. Kalk artık, çünkü sınırı aştı.

Elini Yemen kumaşından çıkar; avucunu kefen örtüsünden içinden çıkar.

Misk kokulu saçlarını tara. Âlemi gören nergis misali gözlerine sürme çek.

[215] Servi boyuna naz elbisesini giydir. Kırmızı Tıraz elbisesini giy.

Celâdet pabucunu ayağına giyip odanın kapısından salınarak çık.

Mihrap çatısını, aşağılık kimselerden arındır. Mihrabın başını övünçten Keyvan yıldızına ulaştır.

Minberi değersiz kimselerden temizle. Şerefli adımınla onun değerini yükselt.

Millet ve din hutbesini baştan al. Yakîn sırlarının keşfini baştan al.

[220] Sıddîk’ın yüzündeki perdeyi aç. Her zındığın perdesini ise yırtıp parçala.

Ömer’in eliyle adâlet dönemini her küstahın tepesine vur.

Osman hayâsından ter saç. Vefanın dönüşüne yağmur yağdır.

Allah’ın Aslanı’nın pençelerini güçlendir. İki üç tilkinin derisini yüz.

Zâlimleri bir işle meşgul et, üzerlerine su dök ki tozları çöksün.

[225] Mülk tacını alçakların başından al. Devletin tahtını acizlerden kurtar.

Eğri kalemlilerin bileğini düzelt. Bununla doğru kaideye işlerlik kazandır.

Yolsuzların üzerine korku ordusunu gönder. Her ülkeye bir kılavuz gönder.

Bekâ ülkesinden bu yokluk şehrine dönmek istemiyorsan

Vefa çağı olan dönemi yenile. Kendi çağının velîsi olan Mehdî’yi ver.

[230] Onun sancağını Bahtâ haremine dik. Onun kahır kılıcını, düşmanların başına vur.

İsa’nın döşeğini yüce gökten bayındır yeryüzünün zulüm ülkesine yay.

Deccal tabiatlı kimselerin yükünü merkebe yükleyip yokluk çölüne koyver.

Âsiler senin avarelerindir. Umut elleri senin eteğindedir.

Özellikle, senin en değersiz kölen olan Câmî’nin ağlayan gözü, senin şeker gülüşündedir.

[235] Onun itaatten bir kazancı yoktur. Ona şefaat için dudağını kıpırdat.

Olur ki akçesini bu korku vartasından, şeytanın yol kesiciliğinden zarar görmeden geçirir.



[1] Kur’an, Necm (53), 8-9: “Sonra yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.”

[2] Son dört beyitte Uhud savaşında Hz. Peygamber’in dişinin kırılması olayına telmih vardır.

[3] Kur’an, 78/40: “Sizi yakın bir azapla uyardık. O gün herkes ne işlediğini görür. Kâfir der ki keşke toprak olsaydım.”

[4] Hz. Peygamber’in kabrinin bulunduğu Hz. Aişe’nin odası.

En son değiştirme: Perşembe, 30 Nisan 2020, 2:47 ÖÖ