Türkmence ve Horasan Türkçesi
TÜRKMENCE
Türkmence, Türkmenistan Cumhuriyeti ve buna komşu olan İran, Afganistan ve ayrıca Rusya, Özbekistan, Kazakistan ve Tacikistan’da bulunan Türkmenler tarafından konuşulur. 1924’te Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine bağlı bir cumhuriyet ve 1991’de bağımsızlığını ilan eden Türkmenistan’da nüfusun çoğunluğunu Türkmenler oluşturur.
Türkmen adı ilk kez Kaşgarlı’nın eserinde geçer. İslam müelliflerinin eserlerinde Türkmen adı Oğuz kavim adı için kullanılırken Kaşgarlı’da Oğuzlar ve Oğuz Türkmenleri tabirleri farklı olarak kullanılmıştır (DLT’den bu tabirlerin geçtiği yerler bulunup okunacak.) Kaşgarlı bu kavramı bir efsane dolayısıyla açıklamış ve Türkmen adı için bir halk etimolojisi yapmıştır. Kaşgarlı’nın yaptığı Türk-manend “Türk gibi, Türk’e benzer” şeklindeki etimolojinin yanı sıra Türk-iman “imanlı Türkler” ve Türk-kuman “Oğuz-Kıpçak boylarının karışımı” açıklamaları da yapılmıştır. Vambey, Türk Etnografisi ve Etnolojisi adlı eserinde yukarıdaki etimolojilerin yakıştırma olduğunu söyler. Ona göre Türkmen adı, Türk kökü üzerine -men toplayıcı adlar yapımında kullanılan ekin gelmesiyle oluşmuştur ve Türklük anlamı taşımaktadır. J. Deny de gramerinde (Çev. Ali Ulvi Elöve) aynı açıklamayı yapmıştır.
(J. Deny’nin gramerini ve Türk gramerciliği bakımından önemi konusunda geçen yıl okuduğunuz Saadet Çağatay’ın tanıtma yazısını hatırlayınız.)
(Okunacak: İbrahim Kafesoğlu, “Türkmen Adı Manası, Mahiyeti”, J. Deny Armağanı, İstanbul 1958.)
Kaşgarlı, Türkmenlerin daha önce Oğuz adını taşıdıklarını ve Oğuzlardan Müslüman olan gruplara verilen ad olduğunu belirtmiştir.
(Okunacak: Tahsin Banguoğlu, “Oğuzlar ve Oğuzeli”, Türk Dilleri Araştırmaları Yıllığı-Belleten 1959.)
Türkmence ile ilgili en eski veriler Kıpçak gramer ve sözlüklerinde geçer. 14. yy’a ait Houstma’nın üzerinde çalıştığı Tercüman ve Ebu Muhammed Abdullah Et-Türki’nin Bulgatü’l-Müştak adlı eserinde Türkmence kaydı ile birçok veri tespit edilmiştir. Ayrıca Ebu’l-Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terakime’sinde üç şiir de Türkmence kaydıyla verilmiştir.
Türkmen edebiyatından 18. yy itibarıyla söz edilebilir. Türkmen yazı dilinin oluşmasında Mahdum Kulı’nın (1730-1780) etkisi büyüktür. Mahdum Kulı’nın söylediği şiirler sonradan yazıya geçirilmiştir. Mahdum Kulı’nın babası Molla Azadi’nin ise şuara tezkirelerinde yer alan Çağatayca şiirleri vardır.
Türkmenler 1928’e kadar Arap alfabesini, 1928’den 1940’a kadar Latin, 1940’tan 1993’e kadar Kiril ve 1993’ten günümüze de Latin harflerini kullanmaya başlamışlar.
Türkmen alfabesi
ä, ö, ü, c, ng sesleri için özel işaret kabul ettiler. 1931’e kadar kullandıkları Latin alfabesinde uzun ünlüler iki harfle gösterilmiştir. A. Aliyev K. Böriyev’in Orısça-Türkmence Sözlük (Aşkabad 1929) adlı sözlüğü Latin harfleriyle yazılmış ve Türkmen dilindeki uzun ünlüler titizlikle iki ünlü yazılarak belirtilmiş (Ben de Türkmence ders notlarımda ünlü uzunluğunu ikiz ünlü yazarak gösterdim.). Bu sözlük M. Räsänen ve Ligeti’nin Ana Türkçede uzun ünlüler hakkındaki çalışmalarına kaynak olmuştur. 1931’den sonra bu uzunlukların yazıda gösterilmesinden vazgeçilmiştir. Bugün ünlü uzunlukları dille ilgili özel çalışmalarda gösterilir.
Türkmenler en büyükleri Teke, Yomud, Çavdur, Gökleng, Salır, Sarık, Ersarı olmak üzere yedi boydan oluşurlar. Türkmencenin edebi dil olarak gelişmesi boylara bağlı ağızları ortadan kaldırmamıştır. Türkmen yazı dili Teke ağzı üzerine kurulmuştur. Bu ağızlara Kafkasya’nın kuzeyinde ve Stavropol bölgesinde konuşulan Trühmencede eklenebilir.
Trühmenlerin büyük kısmı Çavdur boyuna bağlıdır. Dil bakımından genel çizgileri ile Türkmencenin özelliklerini korurlar. Ancak Trühmencede Türk dilinin Kıpçak grubuna giren Nogaycanın etkisi büyüktür. Örneğin Nogaycanın etkisi ile Trühmencede birçok kelimede uzun ünlüler kısalmıştır: Trühm. taşla- ~ Türkm. daaşla-, Trühm. yol ~ Türkm. yool, aç ~ aaç gibi. Trühmencede Türkmencede olduğu gibi /t/ ünsüzü ötümlüleşmemiştir (etip “edip”). Ayrıca Türkmencedeki dişlerarası s ve z (üç noktalı s ve zel işareti ile gösterilen) kullanılmaz. Morfolojik bakımdan da Türkmenceden ayrılan yanları vardır.
Türkmence Özellikler
1.Türkmence Ana Türkçenin asli uzun ünlülerini Yakutça (Saha Türkçesi) ve Halaçça gibi koruyan bir Türkçedir. Bugün ünlü uzunlukları sadece ağız çalışmalarında gösterilir.
Türkmencede ünlü uzunlukları fonemiktir yani anlam ayırt edicidir: at “binek hayvanı” ~ aat “ad”, ot “ot” ~ oot “od”, gurt “kuru meyve” ~guurt “kurt”, bil “bil!” ~ biil “bel”. Türkmence bu bakımdan sadece Oğuz Türkçeleri arasında değil genel Türk dili alanında özel bir yer tutar.
Türkmencede ünlü uzunluğu bazen ünsüz türemesine veya hece artımına neden olmuştur: süt ~ Türkm. süyt, düş ~ düyş, yut- yuwıt-, sor “emmek” ~ suwır-.
2. Türkmenceyi diğer Oğuz Türkçelerinden ayıran bir özellik de Türkmence de dudak uyumuna aykırı şekillerin bulunmasıdır. Türkiye Türkçesinde dudak uyumuna giren 3. Tekil şahıs iyelik eki tarihi Türkçelerdeki gibi yalnızca +I ve +sI’dır (kol-ı “eli”). Ayrıca ad kök ve gövdelerindeki birinci heceden sonra gelen u, ü ünlüleri ı ve i’ye gelişmiştir: kudug > kuyu ~ guyı, ulug > ulu ~ ulı, küçlüg > güçlü ~ güyçli, tolug > dolu ~ dolı, sevgü > sevgi ~ söygi.
3. Türkmenceyi Çağataycaya yaklaştıran ve mensup olduğu gruptan uzaklaştıran başka bir özellik de b-’lerin korunmuş olmasıdır: bar-, baar “var”, bool-. Ayrıca Azerbaycan Türkçesinde olduğu gibi belli şartlar altında diğer Oğuz Türkçesi olan Türkmencede b- > m- olmuştur. Ben ~ men, beniz ~ mengiz, bin ~ müng.
(Yukarıdaki özellik için DLT’de Oğuzca belirtileri tekrar gözden geçiriniz.)
4. Türkmencede diğer Oğuz diyalektlerinde olduğu gibi kelime başı t- > d- (daaş, dok “tok”, duuz) ve k- > g- (gara, gulak, vagt, yagşılık “güzellik”) gelişimi vardır.
5. İçseste v gerisindeki ünlü yuvarlaklaşmıştır: Mövlana, ovaz, dovam, zovq, dövlet.
6. -p zarf-fiil eki Eski Türkçede olduğu ünlü almadan fiile ulanır: baaşlap “başlayıp”, oqap “okuyup”, işlep “çalışıp”.
7. f > p’dir. tarap, teklip, pelsepe, pikir, säpär, ependi, Patma.
8. Ünsüz uyumu Türkiye Türkçesindeki gibi tam değildir: başda, atdan, öçdi.
9. (ı, i, u, ü) Dar ünlü sonlanan kelimelere yönelme hali ekinin ulanması durumunda uzun a ve e ortaya çıkar: gapaa “kapıya”, geçee “keçiye”.
10. Ünlü ile sonlanan kelimelerde yükleme hali eki +nI olup Azerbaycan Türkçesindeki gibidir: almanı “elmayı”, gapını “kapıyı”.
11. Belirsiz geçmiş zaman: alıpdırın, alıpdırsıng, alıpdır, alıpdırıs, alıpdırsıngız, alıpdırlar
Şimdiki zaman: alyaarın, alyaarsıng, alyaar, alyaarıs, alyarsıngız, alyaarlar
HORASAN TÜRKÇESİ
Horasan Türkçesi, Halaç Türkçesinin keşfedildiği araştırma seyahatinde G. Doerfer ve araştırma ekibi tarafından bulunan yeni Türkçelerdendir.
Doerfer, G., “İran’daki Türk Dilleri”, TDAY- Belleten 1969, Ankara 1989, s. 1-11.
_____ , “İran’da Bir Dilbilim Araştırma Gezisi Üzerine Rapor”, TDAY-Belleten 1973-1974, Ankara 1974, s. 195-202.
_____ , “Das Chorasantürkische”, TDAY-B 1977, Ankara 1978, s. 127-204.
Çağatay, S., Türk Lehçeleri Örnekleri, Ankara 1972.
Sz. Fázsy, Das Bucnurdi, ein türkischer Dialekt in Xorasan, Zurich 1976.
İran’ın kuzeydoğusunda Horasan bölgesinde Nişapur, Kuçan, Bucnurd, Sebzivar yörelerinde konuşulan Horan Türkçesi 1969’da Doerfer tarafından tespit edilmiştir. 1969’a kadar Horasan Türkçesinin konuşulduğu bölgelerdeki dil Azerice diye bilinmekteydi. Fundamenta’da ise bu bölgeler Türkmence konuşulan yerler diye işaretlenmiştir. Horasan bölgesinde dil adaları içinde Türkmence de konuşulur. Bu Türkçenin Türkmence ile benzeşmekle birlikte ondan ayrılan yanları da vardır. Onun ayrıca şive kataloğuna dahil edilmesini gerektirecek özellikleri vardır.
1.Horasan Türkçesinin geney-batı Oğuz grubunda değerlendirilmesini gerektirecek özelliği t- > d-, k- > g- gelişimidir. Diğer Oğuz dillerindeki gibi diiş “diş”, gez “göz”’dir. Bu konuda Türkiye Türkçesi ile aralarında çok yakın benzerlik vardır: diş, diz, deve, toz, toprak, tilki.
2.Türkmencede olduğu gibi Horasan Türkçesinde de uzun ünlüler korunmuştur. Ancak Horasan Türkçesinde Türkmencede yer almayan basit uzunluklar da korunmaktadır: Türkm. baş “baş” ~ Ho. Baaş, Türkm. üç ~ Ho. iiç
3. Horasan Türkçesinin Türkmenceden ayrıldığı diğer önemli bir hadise de ö > e, ü > i gelişimidir. Bu ses olayında ö ve ü seslerinin bulunmadığı Farsçanın etkisi büyüktür: gez “göz”, sit “süt”, iiç “üç”, heel “ıslak, nemli, höl veya öl”, diert “dört”, el- “öl-“, diş- “düş-“.
4. İlk heceden sonraki hecelerde u > ı gelişmesi söz konusudur: odın “odun”. Ayrıca bazı kelimelerde ikinci hecedeki ı etkisiyle ilk hecede de bir darlaşma söz konusudur: bılıt “bulut”, bırın “burun”, yımırta “yumurta”.
5. Kelime sonunda yer alan -k > -y olur: eşey “eşek”, iney “inek”, kiçiy “küçük yani < kiçik”.
-q > -x, -ğ: çox, yox, ağ “ak”.
6. Azeri Türkçesi ağızlarında da olan bir gelişme p- > f-‘dir: taf- “tap-: bulmak”, köf “köp: hep, çok”, if “ip”.
7. Türkmence ile benzer şekilde bar, bar-, ber- şekilleri aynen devam eder. Ayrıca nazalite korunur.