Kuzey, Batı grubu, Tatarca
TATARCA
Orhun yazıtlarında “Otuz Tatar” ve “Tokuz Tatar” etnik adlarının Türk boyları için değil Moğol boyları için olduğu sanılmaktadır. Doğu ve Batı kaynaklarında bugün de Tatar adı hala bazen Moğol bazen de Türk boyları için kullanılmıştır. Kaşgarlı’nın haritasında ise Tatarlar, Başkurtlarla beraber Hazar denizinin kuzeyinde, Bulgarların kuzeydoğusunda İdil-Ural bölgesinde gösterilir. Tatarların kendi adları ile ortaya çıkışı Altın Ordu dönemine rastlar. Bugünkü Tatarlar, Müslüman Volga Bulgarlarının Cengiz ordularındaki Kıpçak ve Moğol boyları ile karışmalarından meydana gelen bir Türk halkıdır.
Tatar Türkleri, Orta ve Aşağı İdil ve Ural bölgeleri ile Batı Sibirya’da yaşayan boylar için kullanılmakta olup konuştukları dile de Tatarca denilir. Türkiye’de son dönemlerde Tatarlar ve Tatar Türkçesi için Kazan Türkleri ve Kazan Türkçesi adları da kullanılmaktadır. Birçok diyalekti vardır. Bunlar başlıca 3 grupta toplanır:
Batı diyalekti (Mişer)
Orta diyalekt (Kazan Türkçesi)
Doğu diyalektleri (Batı Sibirya, Tobol, Baraba, Tümen, Tom)
Tatarca, Kıpçak grubu Türkçelerinin en iyi işlenmişi edebi bakımdan en önemlisidir. Codex Cumanicus’un dilinin en iyi korunduğu saha Kazan ve Sibirya Türkçeleridir. Diğer Kıpçak Türkçeleri gibi yazı dilinden uzak kalmamışlar ve 20. yy başlarına kadar bu sahada Türki dil yani Doğu Türkçesi (Çağatayca) hakim yazı dili olmuştur. 19. yy’ın yarısından itibaren Osmanlı Türkçesinin tesiri yayılsa da bu Çağataycaya üstün gelememiştir. Daha sonraki dönemlerde Harezm-Çağatay temelinde halk dili, yerel ağız özellikleri işlenip geliştirilmiştir.
Tatarların esas oturduğu yer olan İdil (Volga) boyu, binlerce yıl Bulgarların sahası olmuştur. Bu nedenle onların kalıntılarıdır. Daha sonra türlü siyasi ve sosyal sebeplerle doğudan akın eden diğer Türk özellikle Kıpçak boyları ile karışarak kuvvetli bir Türk unsuru teşkil etmişlerdir.
Tatarlar 13-14. yy’larda Altın Ordu, Kazan Hanlığı topraklarının sahibidir. 16. yy’da Rus Çarlığının işgali altında bu topraklar önce Kazan vilayeti, Ufa vilayeti ve Batı Sibirya adıyla, sonra Sovyet teşkilatı döneminde de Tataristan, Başkurdistan ve Çuvaşistan Muhtar Cumhuriyeti olarak bölünmüştür.
Tatar Alfabesi:
Tatarca Özellikler:
1.İlk hecedeki geniş-yuvarlak ünlülerin daralması. Daralan bu ünlü, olması gereken daha zayıf bir ünlüdür. Bu ses hadisesi Tatarcanın Başkurt Türkçesi ile bir arada değerlendirilmesine sebeptir.
o > u: un “on”, tup “top”, yuq “yok”
ö > ü: dürt “dört”, küz “göz”, ürdek “ördek”
2. İlk hecedeki dar-yuvarlak ünlülerin genişleyip zayıflaması.
u > o: koş “kuş”, tor- “dur-“, yot- “yut-“
ü > ö: öç “üç”, döris “dürüst”, kön “gün”, yöz “yüz”
3.Çağataycada olduğu gibi Türkçe ilk hecedeki /e/ ünlüsü /i/’dir: itek “etek”, işek “eşek”, sin “sen”, min “ben”, it “et”, bir- “ver-“, simiz “semiz”, kil- “gel-“
4./i/ > /ê[1]/: bêr “bir”, têl “til”, bêrênçi “birinci”, têrê “diri”, bêz “biz”
5.o, ö, u, ü seslerinden sonraki u, ü > ı, i olur: torıp “durup”, unınçı “onuncu”, dürtinçi “dördüncü”, öçin “<üçün, için”
6.Yukarıdaki örneklerden görüleceği üzere Eski Türkçede, Çağataycada olduğu gibi t- ve k- devam ediyor. Yalnız bazı kelimelerde Çağataycada olan Oğuz özelliği olan d-’li örnek vardır: di, dingiz, dürt, dunggız
7.Bazı kelimelerde daha çok /ı/, /i/ ve bazen /a/, /e/ önündeki y- > c- olur: cil “yel”, cidi “yedi”, cim “yem”, cing “yen”, cir “yer”.
8.Nazal n sesi (ng) devam eder: tang, dingiz, anglau, kilding
9.oğ, uğ, uv, ov > u: bu- “boğ-“, suık “< soğık, soğuk” tu- “doğ-“, ku- “kov-“, u “ov-”
10.İki ünlü arasındaki p’ler > b: yabış- “yapış-”, tibiş- “tepiş-“
k’ler > g: igin “ekin”, sigiz “sekiz”, tuğ[2]ız “dokuz”, çığar- “çıkar-“