I. ve II. Köktürk Kağanlığı
I. Türk Kağanlığı (552-630)
Kaynaklar, Türk adının ilk kez Bizans kaynağı olan Pomponius Mela’da I. yy’ın ortalarında zikredilmiş olabileceğini yazıyorlar. Pomponius Mela, Azak Denizinin kuzeyindeki ormanlık bölgeyi “Turcae” diye anar. 6. yy’da başka bir Bizans kaynağında aynı bölgede yaşayan halkların listesi verilirken “Tyrcae” şeklinde benzer bir ad geçer. Üstelik 5. yy’da, Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda ve daha da kuzeydeki ormanlık bölgelerde Türk dili konuşan halkların varlığı kesin olarak bilinmektedir. Mela’daki bilgi de bunu kanıtlamaktadır (Denis Sinor, “[Kök]Türk İmparatorluğunun Kuruluşu ve Yıkılışı” –Çeviren: Talât Tekin-, Erken İç Asya Tarihi, İletişim, İstanbul 2000, s. 385.). Diğer taraftan, kesin olarak bildiğimiz ilk Türk devleti olan, I. Köktürk Kağanlığı’nı oluşturan boyların 450’li yıllardan itibaren Moğolistan’da Altay Dağlarının güney eteklerini yurt edindikleri, arkeolojik verilerle onaylanmıştır.
Tarihte “Türk” adını resmî devlet adı olarak ilk defa kullanan Köktürklerdir. Köktürklerin ortaya çıkışı 542’li yıllardadır. Söz konusu dönem için, birinci derece kaynak olan Çin kaynaklarındaki bilgilere göre Köktürklerin lideri Bumın Kağan (Çince kaynaklarda Tu-mın veya T’u-men)’dır. Bumın Kağan’ın siyasi bir güç olarak ortaya çıkışından birkaç yıl sonra Çin ile resmî ilişkilere girdiği anlaşılmakta. Ancak o yıllarda Köktürkler, Avarlara (Ruan-ruan) bağımlıdır. Bumın Kağan, Çin Seddi’nin kuzeyinde ipek ticaretiyle meşgulken bir yandan da Avarlara karşı başlatılan Tölis isyanını bastırır. Bu başarının getirisi, en az elli bin kişilik bir kuvvetin kendisine bağlanması olmuştur.
Tölis isyanını bastırdıktan sonra, yeteri kadar güçlendiğine inanan Bumın Kağan, Avar hükümdarının kızı ile evlenmek ister. Ancak bu isteği reddedilir. Bunun üzerine Çin’deki Batı Wei hükümdarının kızıyla evlenir ve böylece ittifak Avarlara karşı Batı Wei ile kurulmuş olur. Bumın Kağan, 552 yılında beklenmedik bir şekilde Avarlar üzerine baskın yapar ve onları mağlup eder. Bumın Kağan’ın kazandığı bu zaferden sonra Köktürk Kağanlığı tam olarak bağımsızlığına kavuşmuş olur. Yeni kurulan devletin batı kısımlarının idaresi, Bumın tarafından kardeşi İştemi’ye verilir.
Köktürk Kağanlığı’nın ilk hükümdarı Bumın hakkında Çin kaynakları 552 yılından sonra bilgi vermemektedir. Bundan da konuyla ilgili kaynaklar, devletin kuruluşundan hemen sonra, Bumın’ın öldüğü sonucunu çıkartıyorlar. Bumın’ın ölümünden sonra yerine sadece birkaç ay hükümdarlık yapan oğlu Kara (Guo-lo) Kağan geçti. Kara Kağan’ın hastalıktan ölmesi üzerine vasiyeti gereği kardeşi Muhan Kağan (553-572), Köktürk tahtına oturdu.
Bumın Kağan’ın kardeşi İştemi ise 576 yılına kadar merkeze bağlı olarak yabgu unvanı ile devletin batı kısmını idare etti. İştemi’nin bütün faaliyetleri doğudaki kağanlık adına idi. Bu bize, Türk devletlerinin baştan beri yönetim olarak ikiye bölündüğünü göstermektedir. Merkezleşen doğu kısmının batı kısmına karşı üstünlüğü vardı. Doğuyu Bumın’ın oğlu Muhan, batıyı ise Bumın’ın kardeşi İştemi (552-576) yirmi yıldan fazla süre yönetti.
Yazıtlarda I. Türk Kağanlığı’nın Kurulması
II. Köktürk Kağanlığı döneminde yani Bumın Kağan’ın ilk devleti kurmasından yaklaşık 180 yıl sonra dikilen Költigin Yazıtı (KT D1) ve Bilge Kağan Yazıtında, (BK D2) Köktürk Kağanlığı’nın kurulması, Bilge Kağan’ın ağzından şu şekilde anlatılır:
( Kısaltmalar:
KT D1: Költigin Yazıtı doğu yüzü birinci satır.
KT G1: Költigin Yazıtı güney yüzü birinci satır.
BK D1: Bilge Kağan Yazıtı doğu yüzü birinci satır.
T 1: Tonyukuk Yazıtı birinci satır. )üze kök teŋri asra yagız yer kılındukta ekin ara kişi oglı kılınmış kişi oglınta üze eçüm apam bumın kagan iştemi kagan olurmış olurupan türük bodunıŋ ilin törüsin tuta birmiş iti birmiş tört buluŋ kop yagı ermiş sü sülepen tört buluŋdakı bodunug kop almış kop baz kılmış başlıgıg yüküntürmiş tizligig sökürmiş …
"Üstte mavi gök altta kara yer yaratıldığında, ikisinin arasında insanoğulları yaratılmış. İnsanoğullarının üzerinde atalarım dedelerim Bumın Kağan (ve) İştemi Kağan tahta oturmuş. Tahta oturarak, Türk halkının devletini, yasalarını yönetmiş düzenlemiş. Dört taraf hep düşman imiş, ordular sevk ederek dört taraftaki halkı hep almış, hep bağımlı kılmış. Başlılara baş eğdirmiş, dizlilere diz çöktürmüş."
(Talat Tekin, Orhon Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1988, s. 8-9 ve 36-37.)
I. Türk Kağanlığı’nın İran ve Bizansla Olan İlişkileri ve Bu İlişkide Sogdluların Rolü
Muhan, tahta oturur oturmaz askerî harekâta girişti. Önce Avarların son birliklerini yok etti, sonra doğuda Kıtanları yendi, kuzeyde Kırgızları kendine kattı, batıda Heftalitleri (Akhun) yenilgiye uğrattı. Bu arada söz konusu dönemle ilgili kaynaklar, Heftalitleri yenen kişinin aslında Batı sınır bölgesinden sorumlu İştemi olduğunu yazar.
İştemi siyasetteki başarısı sayesinde kızını, Sasani hükümdarı I. Hüsrev Anuşirvan (531-579) ile evlendirir. Bu evlilik, bir bakıma Sasani hükümdarı ile Türkler arasındaki işbirliğinin pekiştirilmesi anlamına gelir. Bu güç ortaklığıyla Köktürk orduları kuzeydoğudan, Sasani kuvvetleri de batıdan saldırıya geçerek Heftalitleri yıkar. Yıkılan Heftalit toprakları Köktürkler ve Sasaniler arasında paylaşılır. Ancak bu paylaşma, Köktürkler ve Sasaniler arasında düzenli bir ilişkiyi getiremez. Çünkü gerek İranlılar gerekse Türkler, yıkılan Heftalit İmparatorluğu toprakları üzerinde hak iddia ederler. Maveraünnehir ve Fergana’nın bir kısmı, Kaşgar, Hoten ve Batı Türkistan’ın önemli şehirleri Köktürklere bağlanır. Böylece Heftalitlerin yönetimi altında ipek yolu ve ipek ticaretini ellerinde tutan Sogdlar, İştemi’nin yönetimi altına girer.
İştemi, Sasanilerle Bizans’ın arasının iyi olmadığını Sogdlular aracılığı ile biliyordu. Gerçekte, İran ve Bizans 527’den itibaren sürekli savaş halindeydi. Heftalitleri yıkmak için başlayan Türk-İran dostluğu, bu ortamda süreklilik göstermez. İran ve Bizans ile olan ipek ticaretini ellerine almak isteyen Sogdlu tüccarların entrikaları ilişkilerin gerilemesine neden olur. Sogdlu tüccarlar, İran’da ipek ticareti ile uğraşma iznini elde etmek için İştemi’yi o ülkeye heyet göndermeye ikna ederler. Ticaret heyeti, Türklerin koruması altında Sogdlardan oluşuyordu. Sogd Maniakh başkanlığındaki heyetin getirdiği ipek, İranlılarca satın alınır, sonra da meydanda yakılır. Bundan şu sonuç çıkar ki o da; İranlılar, ipek ticaretinden elde edilecek geliri kendi ellerinde tutmakta kararlı idiler. İran’a Türklerin koruması altında ikinci heyet gönderilir.
İpek ticareti konusunda bilinen ilk Türk heyeti, 563’te İstanbul’a ulaşır. Bu heyet, 568’de Bizans’a gönderilen bu heyetin yanında sönük kalır. Heyetin başında bulunan Sogd lideri Maniakh, Bizansla dostluk kurarak Türk Kağanı İştemi’ye ipeği Bizans’a doğrudan satmasını tavsiye eder. 568 yılı sonunda İstanbul’a ulaşan ve İmparator II. İustinos’a Türk hakanının “İskit harfleri” ile yazılmış mektubunu sunan heyet, Bizanslılarca iyi karşılanır. Türk-Bizans ilişkilerinde ticarî konular yanında siyasal konularda da yakınlık sağlanmıştır. Çünkü Türklerin egemenliği altına aldığı Avar ve Heftalitler, Bizans’ın başına dertti ve sonuç iki devleti yakınlaştıran ortak yandı. Bizansla İştemi arasındaki diplomatik ilişki kısa zamanda meyvesini verdi. Bizansla Sasaniler arasında 20 yıl sürecek savaşlar böylece başlamış oldu.
Köktürk Kağanlığı’nda asıl söz sahibi olanın Muhan Kağan ve onun yönettiği devletin doğu kısmı olduğunu söylemiştik. Muhan Kağan döneminde kendisinin idare ettiği devlet, diğer devletlerin hepsinden büyük ve kuvvetli olmuştur. Yapılan fetihlerle Köktürk Kağanlığı’nın sınırları, güneyde Çin Seddi’nden kuzeyde Buz Denizi’ne, doğuda Kore’den batıda Karadeniz’e kadar uzanmıştır. Yani Orta Asya’yı bir uçtan bir kaplamıştı.
I. Türk Kağanlığı’nın Yazışma Dili
Orhon yazıtlarının da yazısı olan Türk-runik (Köktürk, Orhon) yazısının ne zaman düzenlendiği, hangi tarihten itibaren kullanıldığı kesin olarak bilinmemektedir.
Türklerin siyasî bir güç olarak ortaya çıkışları, I. Türk Kağanlığı ile 6. yy’ın ortalarında olmuştur. Ancak bu Kağanlığa ait Türk dili ile yazılmış herhangi bir belge bulunmamaktadır. 552 yılında kurulan I. Köktürk Kağanlığı döneminde Türkçenin resmî yazışma dili olduğu şüphelidir. Bu şüpheyi doğuran, Moğol Halk Cumhuriyetinin Arhangay (Kuzey Hangay) bölgesinde bulunan Köktürklerden kalma en eski yazıt olan Bugut yazıtıdır. 581’de dikilen ve I. Köktürk Kağanlığı dönemini anlatan bu yazıt, Sogd alfabesi ile Sogdça yazılmıştır. Ancak bu, I. Kağanlık döneminde Türklerin resmî yazışma dilinin Sogdça olduğu anlamına gelmez.
Yukarıda anlattığımız gibi, kaynaklarda Bugut yazıtından önce, 568 yılında İştemi’nin Bizans İmparatoru II. İustinos’a elçilik heyetiyle “İskit harflerine” benzer harflerle yazılmış bir mektup gönderdiği söyleniyor. Ancak bugüne kadar İskit yazısı, bilim dünyasında bilinen bir yazı değildir. Onun için kaynaklarda geçen bu ifadenin altında başka gerçekler aranmalıdır. Bir gerçek daha var ki; o da Türklerin I. Kağanlık döneminde, yazışma dillerinin olmasıdır. Yalnız bu dilin Türkçe mi yoksa başka bir dil mi olduğu konusu halen gizemini korumaktadır.
Taspar Kağan ve Sonrası
Muhan 572’de ölmeden önce, oğlu Ta-lo-pien’in yerine kardeşi Taspar’ın tahta geçmesini vasiyet etmişti. Sogdça Bugut yazıtının Taspar (572-581) olarak bildirdiği bu kağan, devleti daha da ileri götürmek için çalıştı. Güney sınırındaki Çin devletlerine hükmetti. Ancak sahip olduğu güce rağmen yanlış devlet politikaları izledi. Taspar’ın en önemli özelliği, Budizme eğilim göstermesidir. Yağmalar sırasında ele geçirilen bir Budist rahibin etkisinde kalarak ülkesinde Budist tapınağı yaptırdı ve sonrasında 575 yılında Buda’nın vaazlarının konu edildiği Nirvanasutra adlı kitabı, Çin’den Türkçeye çevirtti. Ne yazık ki bugün, Çin kaynaklarından alınan bilgilerle verdiğimiz bu son bilgiyi doğrulayacak, hiçbir kanıta sahip değiliz. Yani söz konusu kitap, ele geçirilememiştir. Bütün bunlarla beraber, Taspar Kağanın Budizmi kabul ettiğine dair herhangi bir bilgiye de sahip değiliz.
Taspar da ölmeden önce kendisinden sonra kimin tahta geçeceğini bildirmişti. Son olarak vasiyetinde de yanıldı. Taspar, Muhan Kağan’ın kendisinin bile, annesi Türk olmadığı için tahta oturtmadığı oğlu Ta-lo-pien’i devletin idaresine getirdi. Ancak Ta-lo-pien (Apa Kağan) fazla kalmadı. Onun yerine hemen Taspar’ın oğlu An-lo kağan oldu. Fakat An-lo’nun ülke içinde kontrolü sağlayamaması nedeni ile devlet adamları Nivar’ı (582-587) kağan yaptılar.
Köktürk Kağanlığı’nın batıya bağlı diğer kısmında ise İştemi’nin ölümünden (576) sonra onun yerine oğlu Tardu geçti. Tardu hakkındaki bilgiler, ancak 581 yılından sonradır.
Köktürklerin doğu ve batı kısımları arasındaki ilk anlaşmazlık, Nivar zamanında oldu. Bu ayrılığı Apa Kağan çıkarmıştı. Kendisinin tahta geçemeyişiyle aile çekişmesine etkin şekilde katılmış, bunun için Batı bölgesi hükümdarı Tardu’dan yardım istemiş ve elde etmiştir. Tardu, onu Nivar’a karşı mücadelesinde büyük bir ordu ile desteklemiştir. Apa Kağan, Nivar’ı tahtından edememiştir. Çünkü Nivar, Sui hanedanlığı döneminin Çin İmparatoru ve aynı zamanda kayınpederi olan Gav-dzu’dan yardım görmüştü. Bunun üzerine Apa, eski koruyucusu Tardu üzerine yürümüş ve onu Sui sarayına sığınmak zorunda bırakmıştır. Böylece Apa Kağan, 583’te Batı Türklerinin devletini kurar ve devlet, yönetim açısından doğu ve batı diye ikiye de ayrılmış olur. 587’de Nivar’dan sonra Doğu Türklerinin başına geçen Baga Kağan (Çu-lo-hu- 587-88), bir sefer sırasında öldürülür. Kaynaklar bu seferin Batı Köktürk Kağanlığı’na karşı yapıldığını söyler.
Türk-Çin İlişkisine Bir Bakış
Türklerle Çinliler arasındaki ilk temaslar, Türkler Avarların yönetimi altındayken başlamıştır. Türklerin ortaya çıkışı Çin’de iç karışıklıkların başladığı döneme rastlar. Sonrasında kısa ömürlü fakat güçlü Sui hanedanı (581-618) döneminde ve Türklerin güçlü kağanlarının başta bulunmadığı zamanlarda Çin, kişisel çekişmeler ve boylar arası çatışmalarla arapsaçına dönmüş Türk siyasal yaşamında yönlendirici rol üstlenmiştir.
Sui yıllıklarına göre:
Türkler yan yana barış içinde yaşamaktansa birbirlerini yok etmeyi tercih ederler. Birbirine düşman olan ve öldüren binlerce onbinlerce klandan oluşurlar.
I. Türk Kağanlığı’nın Yıkılışı
Doğu Köktürk Kağanlığı, 630 yılında kişisel çekişmeler sebebiyle yıkılır ve kağan Çin’e götürülür. Aynı yıllarda Batı Türklerinin başında Tung adlı güçlü bir hükümdar vardır. Tung Yabgu ile görüşen Çinli Budist Hacı Şüen-dzang, onun kudretini ve lüksünü seyahatnamesinde anlatır. Onun döneminde Tarım havzası, Fergana vadisi ve Afganistan’ın bazı kısımları ile İndus vadisi Türk yönetimi altında idi. Karluk Türklerinin önayak olmasıyla isyan edilir ve Tung Yabgu öldürülür. Onun ölümünden sonra Türklerin egemenliğindeki bölgeler Çin’e geçmeye başlar. 659’da Çin tarafından işgal edilmesiyle Batı Köktürk Kağanlığı da tarihe karışır.
Kağanlıkları yıkılınca yüzbinlerce Türk, Çin’e sığınır. Çin’de muhtelif eyaletlere yerleştirilmiş bazı Köktürk beyleri, T’ang hanedanı (618-907) sarayında muhafızlık rütbesi alırlar.
Yazıtlarda I. Türk Kağanlığı’nın Yıkılış Nedenleri
Buraya kadar anlattığımız Köktürk tarihine ilişkin gerçekler, Költigin (KT D2) ve Bilge Kağan yazıtında (BK D4) Bilge Kağanın ağzından şöyle dile getirilir:
ilgerü kadırkan yışka tegi kirü temir kapıgka tegi konturmış ekin ara idi oksuz kök türük iti ança olurur ermiş bilge kagan ermiş alp kagan ermiş buyrukı yeme bilge ermiş erinç alp ermiş erinç begleri yeme bodunı yeme tüz ermiş anı üçün ilig ança tutmış erinç ilig tutup törüg itmiş özi ança kergek bolmış … anta kisre inisi kagan bolmış erinç oglıtı kagan bolmış erinç anta kisre inisi eçisin teg kılınmaduk erinç oglı kaŋın teg kılınmaduk erinç biligsiz kagan olurmış erinç yablak kagan olurmış erinç buyrukı yeme biligsiz ermiş erinç yablak ermiş erinç begleri bodunı tüzsüz üçün tabgaç bodun tebligin kürlügin üçün armakçısın üçün inili eçili kikşürtükin üçün begli bodunlıg yoŋaşurtukın üçün türük bodun illedük ilin ıçgınu ıdmış kaganladuk kaganın yitürü ıdmış tabgaç bodunka beglik urı oglın kul boltı eşilik kız oglın kün boltı türük begler türük atın ıttı tabgaçgı begler tabgaç atın tutupan tabgaç kaganka körmiş elig yıl işig küçüg birmiş
"Doğuda Kingan Dağları’na kadar batıda Demir Kapı’ya kadar (halklarını) yerleştirmişler. İki (sınır) arasında pek örgütsüz Köktürkleri düzene sokarak öylece hüküm sürerler imiş. (Onlar) akıllı hükümdarlar imiş, cesur hükümdarlar imiş, kumandanları da akıllı imiş şüphesiz, cesur imişler şüphesiz. Beyleri de halkı da barış ve uyum içinde imişler şüphesiz. Onun için devleti öylece yönetmişler şüphesiz, devleti yönetip yasaları düzenlemişler. (Sonra) kendileri öylece vefat etmişler. … Ondan sonra erkek kardeşleri hükümdar olmuşlar şüphesiz, oğulları hükümdar olmuşlar şüphesiz. Ondan sonra erkek kardeşleri ağabeyleri gibi yaratılmamış şüphesiz, oğulları babaları gibi yaratılmamış şüphesiz. Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. (Onların) kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. Beyleri (ve) halkı itaatkâr olmadığı için, Çin halkı hilekâr (ve) sahtekâr olduğu için, aldatıcı olduğu için, erkek kardeşlerle ağabeyleri birbirlerine düşürdüğü için, beylerle halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı kurduğu devleti elden çıkarmış, tahta oturttuğu hakanını kaybetmiş. Çin halkına bey olmaya layık erkek evladı kul oldu, hanım olmaya layık kız evladı cariye oldu. Türk beyleri Türk unvanlarını bıraktı, Çinlilerin hizmetindeki (Türk) beyleri Çin unvanlarını alarak Çin hakanına tâbi olmuşlar. Elli yıl hizmet etmişler."
(Talat Tekin, Orhon Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1988, s. 8-11)
Türklerin tarihine ait ilk yazılı belgeler olan bu yazıtlar ve yazıtlarda anlatılanlar, akıllı ve cesur yöneticinin yönettiği ülke ile akılsız ve kötü yönetici tarafından yönetilen ülkenin içine düştüğü durumu göstermesi açısından son derece önemlidir.
Çin Egemenliğinde Geçen Elli Yıl ve II. Türk Kağanlığı’nın Kuruluşu (682-744)
Çin’in egemenliğinde geçen elli yıllık süre zarfında Çin’in kuzey sınırlarına yerleşmiş olan Türkler, büsbütün örgütsüz değildiler. Başlarında olan başbuğlar, Çinliler tarafından kabul edilmiş kimselerdi. Bu başbuğlardan birisi, Doğu Köktürk Devletinin son hükümdarının soyundan gelen Kutlug (Ku-to-lu) adlı bir şad’dı. Kutlug, nihayet tahammül edemeyerek 681’de maiyetindeki bir kaç kişi ile beraber Çin Seddi’nin dışında kalan Yin-Şan dağlarına kaçar. Bu önemli olay, başka Türk boylarının Kutlug’un arkasından giderek onun bu cesur hareketine güç katmasına sebep olur. Bu boylar, Yin-Şan dağlarının vadilerinde, Çinlilerden gayet iyi saklanabilmişler ve günden güne artmışlardır.
Sadece askerî bir kişilik değil aynı zamanda devlet adamı olan Tonyukuk da Kutlug’un millî gayeleriyle coşarak, Türk devletini bir kez daha kurmak için onu teşvik etmiştir.
Böylece Doğu Türklerinin 679 yılından beri sürdürdükleri bağımsızlık mücadelesi başarıyla sonuçlanır. Çin’e karşı yapılan başarılı savaşlar sonucu Kutlug Kağan, 682’de II. Köktürk Kağanlığı’nı kurar ve diğer bütün Türk boyları da böylelikle bağımsızlıklarına kavuşur. Bundan dolayı Kutlug Kağan’a “halkı, milleti derleyip toplayan” anlamına gelen “İlteriş” unvanı verilir.
Yazıtlarda II. Türk Kağanlığı’nın Kuruluşu
İlteriş’in değişik boylardan oluşan milletini nasıl bir araya getirdiği, Költigin (KT D10) ve Bilge Kağan yazıtlarında (BK D10) şu şekilde anlatılır:
türük teŋrisi türük ıduk yiri subı ança etmiş erinç türük bodun yok bolmazun tiyin bodun bolçun tiyin kaŋım ilteriş kaganıg ögüm ilbilge katunug teŋri töpüsinte tutup yügerü kötürti erinç kaŋım kagan yeti yegirmi erin taşıkmış taşra yorıyur tiyin kü eşidip balıkdakı tagıkmış tagdakı inmiş tirilip yetmiş er bolmış teŋri küç birtük üçün kaŋım kagan süsi böri teg ermiş yagısı koń teg ermiş ilgerü kurıgaru sülep tirmiş kubratmış kamagı yeti yüz er bolmış yeti yüz er bolup elsiremiş kagansıramış bodunug küŋedmiş kuladmış bodunug türük törüsin ıçgınmış bodunug eçüm apam törüsinçe yaratmış boşgurmış
"Türk tanrısı (ve) Türk kutsal yir ve su (ruhları) şöyle yapmışlar şüphesiz: Türk halkı yok olmasın diye, halk olsun diye babam İlteriş Kağanı annem İlbilge Hatunu göğün tepesinde tutup (daha) yukarı kaldırdılar şüphesiz. Babam Hakan on yedi erle baş kaldırmış, “(İlteriş) baş kaldırıyor” diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler şehre inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. Tanrı güç verdiği için babam Hakanın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları koyun gibi imiş. Doğuya ve batıya sefer edip (adam) derlemiş toplamış. (Sonunda) hepsi yedi yüz kişi olmuşlar. Yedi yüz kişi olup devletsiz kağansız kalmış halkı, cariye olmuş, kul olmuş halkı Türk örf ve âdetlerini bırakmış halkı atalarımın dedelerimin töresince (yeniden) yaratmış eğitmiş."
(Talat Tekin, Orhon Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1988, s. 40-41)
İlteriş Kağan ve Vezir Tonyukuk
İlteriş, yazıtlarda söylendiği gibi ilk önce on yedi, sonra yetmiş, en son yedi yüz kişilik kuvvetle, devletsiz ve kağansız kalmış, köle ve cariye olmuş, töresini kaybetmiş halkı, atalarının töresince yeniden düzene sokup örgütlemiştir. O, akıllıca politikalar yürüterek Çin’de hapiste bulunan Tonyukuk’u kurtarıp yanına alır.
Tonyukuk, Çin’de büyümüş, Çin terbiyesi alarak Çin’in politikalarını öğrenmişti. Çin’in entrikalarıyla Türklerin başa çıkamayacağını bildiği için daima Çin’den uzakta bulunan bir Türk ili düşünmüş, bunun için de Ötüken’i göstermiştir. il tutsık yir ötüken yış ermiş! KT G4 (“il, devlet tutacak yer Ötüken dağ çayırları imiş!”) sözünü Tonyukuk, yaklaşık elli yıl sonra Köktürk Kağanının ağzından Türk milletine söyletmiştir. Ayrıca yazıtlarda Tonyukuk’un bu amacı şu şekilde yer almaktadır:
ötüken yir olurup arkış tirkiş ısar neŋ buŋug yok ötüken yış olursar beŋgü il tuta olurtaçı sen
"Ötüken topraklarında oturup (buradan Çin’e ve diğer ülkelere) kervanlar gönderirsen hiç sıkıntı yok. Ötüken yaylasında oturursan sonsuza kadar devlet sahibi olup hükmedeceksin."
(Talat Tekin, Orhon Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1988, s. 4-5)
Zeki ve plancı bir kişiliğe sahip olan Tonyukuk, askerî işlerdeki başarısı ile tanınıyordu. Tonyukuk, göreve gelir gelmez başkaldıran Oğuzlarla mücadeleye girişir bunda da başarılı olur. Ağır yenilgiye uğrayan Oğuzlar gelip İlteriş Kağan’a tâbi olurlar. Bu zafer haberi duyulur duyulmaz, Türklere her taraftan kayıtsız şartsız tâbi olmak isteyen birçok diğer Türk boyları da gelirler. Çünkü Ötüken yaylası Çin’den uzak olduğu için en güvenli yerdi. Belki de bu sebepten dolayı tâ eskiden beri Türk geleneklerine göre Türklerin kutsal toprağı sayılırdı. Devlet, buradan idare edilmeliydi. Onun için de Tonyukuk ilk olarak burasının zaptını istiyordu. Tonyukuk’un desteği ile 681 yılında bağımsızlık savaşına girişen İlteriş, ilk olarak Ötüken’i elde etmeye çalışır ve başarılı olur.
Tutsak edilen Türkleri kurtarmaya çalışan İlteriş, Çinlilerle on yedi kez, Kıtanlarla yedi kez, Oğuzlarla beş kez savaşmış, Türgişlerle yaptığı savaşta 691 yılında ölmüştür.
Kapgan Kağan Dönemi
İlteriş’in ölümünün ardından oğullarının yaşları küçük olduğu için, yerine kardeşi Kapgan (692-716) geçer. Költigin ve Bilge Kağan Yazıtı, Kapgan döneminden 16 ve 19 yıl sonra dikilmiştir. Gerek yazıtlarda gerekse diğer kaynaklarda Kapgan ve dönemi fazlasıyla ele alınmıştır. Kapgan zamanında devlet daha da güçlenmiş, çağının en kuvvetlisi hâline gelmiş, bütün Türk boyları onun idaresine geçmiş ve Çin ile iyi ilişkiler kurulmuştur. Ancak Çin’deki T’ang hanedanı, diğer yandan Kapgan’ı ortadan kaldırmanın yollarına bakıyordu. Bu amaçla, Köktürk ülkesinde daha önce birlikte hareket ettiği Türk boylarına hediyeler sunup unvanlar verdi. Bayırkular Çin’in oyununa gelerek isyan etti. Yapılan savaşta Kapgan, zafer kazandı fakat geri dönerken Bayırkuların reisi tarafından öldürüldü.
Kapgan’ın yerine vasiyeti gereği oğlu geçti ise de İlteriş’in oğlu Költigin bu durumu kabul etmeyip ağabeyi Bilge Kağan’ı (716-734) tahta oturttu. İlteriş’in iki oğlu, idareyi ele geçirince Kapgan’ın oğlunu ve kardeşlerini öldürdü. İdarede tam uyum içinde olan iki kardeş, Tonyukuk’un yardımını da gördü. Aslında Tonyukuk, Kapgan’ın ölümü üzerine onun oğlunu desteklemişti. Bu durumun Tonyukuk’un hayatına mal olmamasının nedeni, onun devlet işlerindeki otorite ve yaşlı (70’li yaşlarda) olmasıydı. Ayrıca Tonyukuk, Bilge Kağan’ın kayınpederi idi.
Bilge Kağan ve Költigin Dönemi
Bilge Kağan ve Költigin döneminde, tecrübeli devlet adamı Tonyukuk’un tavsiyeleri sonucu Çin ile iyi ilişkiler kurulmuştu. Tonyukuk, Çin’e karşı saldırmanın uzun vadede bir yarar sağlamayacağını biliyordu. Ayrıca Çin kaynaklarının verdiği bilgiye göre, genç Bilge Kağan, Tonyukuk’tan millete ev yaptırıp şehirler kurdurmayı ve Çin’deki dinlerden birinin kabulünü ister. Tonyukuk’un verdiği yanıt, göçebe ve akıncı bir siyaseti şu şekilde ortaya koyar: “Çinliler bizden sayıca yüz defa çoktur. Biz buna rağmen onlara karşı gelecek isek çayır ve suyun ardından gitmemiz, av ile geçinmemiz ve çadırlarda oturmamız gerekir. Güçlü olunca ilerleriz, yoksa geri çekiliriz, saklanırız. Çinliler çoktur ama her yerde savaşamazlar. Duvarlarla çevrili şehirlerde oturdukları için çabuk esir olurlar. Ayrıca Burkan ve Lao-tse dini insanı yumuşak ve zayıf yapar.” (Tonyukuk’un Çin kaynaklarında geçen sözleri için bkz.: O. Franke, Geschichte des Chinesischen Reisches II, s. 441.)
Tonyukuk’a göre, Türkler sayıca pek az olduklarından millî kimliklerini koruyabilmelerinin tek şartı, “suları ve otlakları izlemek” ve sürekli yerleşim merkezleri kurmamaktır. Ona göre Türkler kendi eski gelenek ve göreneklerini değiştirecek olurlarsa yenilebilirler ve Çinlilerin egemenliği altına tekrar girerler.
Bilge Kağan’ın milletini yerleşik hayata geçirme konusunda epey uğraş verdiğini Ötüken konusunda yazıtlardaki sözlerinden anlıyoruz. Bilge Kağan’ın bu sözlerinde henüz kesin olarak “şehirlere yerleşme” anlaşılmasa da belli bir yere yerleşme isteğinin olduğu gayet açık. Bu istek, 745 yılından sonra Köktürklerin yerine Ötüken’e hâkim olan Uygurlar zamanında gerçekleşir. Yazıtlarda Tokuz-Oğuz adı ile geçen Uygurlar, kültürel bakımdan gelişmiş Türk boylarından biri olarak öbür Türklerden önce yerleşik hayata geçerler.
Yazıtlarda Bilge Kağan ve Költigin Dönemi
Bilge Kağan dönemini en iyi yansıtan sözler bence KT D29 ve BK D23’tedir:
teŋri yarlıkazun kutum bar üçün ülügüm bar üçün ölteçi bodunug tirgürü igittim yalaŋ bodunug tonlug çıgań bodunug bay kıltım az bodunug üküş kıltım ıgar elligde ıgar kaganlıgda yig kıltım tört buluŋdakı bodunug kop baz kıltım yagısız kıltım kop maŋa körti işig küçüg birür bunça törüg kazganıp inim köl tigin özi ança kergek boltı ….
"Tanrı bağışlasın, ilahî lutfum olduğu için, kısmetim olduğu için ölecek halkı diriltip doyurdum. Çıplak halkı giyimli, yoksul halkı zengin kıldım; sayıca az olan halkı çoğalttım, güçlü devleti olandan, güçlü hakanı olandan daha iyi kıldım. Dört bucaktaki halkları hep (kendime) bağımlı kıldım, (Türk halkını) düşmansız kıldım. (Bu halkların) hepsi bana bağımlı oldular, bana hizmet ediyorlar. Bunca çalışıp çabalayıp kardeşim Költigin kendisi öylece vefat etti."
(Talat Tekin, Orhon Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1988, s. 4-5)
II. Türk Kağanlının Yıkılışı
Orhun yazıtlarında da anlatılan parlak dönem fazla sürmedi. 731 yılının ilkbaharında Költigin vefat etti. Yapılan pek çok savaşta ordunun kumandasında yararlıklar gösteren Költigin’in ölümüyle Bilge Kağan yalnız kalır. Költigin’in Bilge Kağan tarafından düzenlenen cenaze törenine Köktürklerin komşularının tamamından katılım olur. Özellikle Çin hükümdarı, Költigin’in mezar külliyesinde inşa edilen tapınağın duvarlarını Költigin’in dövüştüğü savaş resimleri ile süslemesi için altı ünlü ressam ve heykeltıraş gönderir. Ayrıca Bilge Kağan’ın bir Çin prensesi ile evlenmesine de razı olur. Bilge Kağan külliyede Költigin adına bir yazıt diktirir.
İç çatışmalar Köktürk Kağanlığı’nın yıkılmasına neden olduğunda, II. Kağanlık görkeminin doruğunda idi. Bilge Kağan, vezirlerinden Mey-lo-çue tarafından zehirlenmiş ve 25 Kasım 734 yılında ölmüştür. 735’te Bilge Kağan’ın oğlu Tenri Tigin tarafından Költigin için dikilen yazıt gibi Bilge Kağan için de bir yazıt dikilmiştir.
Bilge Kağan’ın ölümünden sonra 10 yıl içinde tahta geçenlerin sayısı tahminlerin çok üstündedir. Diğer taraftan Kağanlığın yıkılışı, devletin en önemli unsurları olan Basmıl, Karluk ve Uygurlar arasındaki iktidar çekişmesidir. Bu çekişmeyi sonunda Uygurlar kazanır ve 745’te son Türk Kağanının başı, Uygurların kurduğu devletin hükümdarı tarafından Çin hanedanına sunulur.
Bu Ünitede Okunacak Kaynakça
Divitçioğlu, Sencer, Köktürkler: Kut, Küç, Ülüg, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2000.
Erdemir, Hatice Palaz, VI. Yüzyıl Bizans Kaynaklarına Göre Göktürk-Bizans İlişkileri, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2003.
Findley, Carter V., Dünya Tarihinde Türkler, (Çeviren: Ayşen Anadol), Kitap Yayınevi, İstanbul 2006.
Gabain, A. von, “Köktürklerin Tarihine Bir Bakış”, (Çeviren: Saadet Çağatay), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. II, S. 5, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1944, s. 685-695.
_______, “Köktürklerin Tarihine Bir Bakış: III. ŞEHİR GÖZÜYLE STEP”, (Çeviren: Saadet Çağatay), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. VIII, S. 3, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1950, s. 373-379.
Giraud, R., Göktürk İmparatorluğu: İlteriş, Kapgan ve Bilge’nin Hükümdarlıkları 680-734, Ötüken Yayınları, Ankara 1999.
Gömeç, Sadettin, Kök Türk Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara 2016.
Gumilëv, L. N, Eski Türkler, (Çeviren: Ahsen Batur) Selenge Yayınları, İstanbul 2002.
Sinor, Denis, “[Kök]Türk İmparatorluğunun Kuruluşu ve Yıkılışı, (Çeviren: Talat Tekin), Erken İç Asya Tarihi, (Derleyen: Denis Sinor),İletişim Yayınları, İstanbul 2000.
Taşağıl, Ahmet, Gök-Türkler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1995. Gök-Türkler II (Fetret Devri 630-681), Ankara 1999. Göktürkler III, Ankara 2004.
Tekin, Talat, Orhon Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1988.