Karahanlı Devleti ve Kur'an Tercümesi, Kutadgu Bilig
Karahanlı Devleti
IX. yüzyılın ortalarından XIII. yüzyılın başlarına kadar Doğu Türkistan’ın batısında ilk Türk-İslam devletini kuran Karahanlılar (Hakanîler) olmuştur. Kaynaklar, Karahanlıların Türk boylarından hangisine mensup oldukları konusunda kesin bir yargıya varılamadığını bildirmektedir. Bununla birlikte Barthold, Balasagun bölgesini Karlukların elinden alan Dokuz-Oğuz boyunun bu Karahanlılar olması olasılığı üzerinde durmuştur[1].
IX. yüzyılın ortalarında Doğu Türkistan’ın orta ve doğu kesiminde Hoço’yu merkez tutan bir başka Türk Kağanlığı daha vardır: Uygur Kağanlığı. 840’ta Kırgızlar tarafından Orhun bölgesinden çıkarılan Uygurlar güneye göç ederek bu kağanlığı kurmuşlardır.
Karahanlılar terimi bu boyun unvanları arasında geçen “kara” sözünden kaynaklanmaktadır (kara han, kara hakan, arslan kara han, tabgaç buğra kara han vb.). Türk devlet geleneğine uygun olarak Karahanlılar da iki hükümdar tarafından idare edilmiştir. Devletin doğu kısmının hakimi olan büyük kagan, aynı zamanda kağanlığın bütün topraklarının sahibidir. Arslan Kara Han unvanını taşıyan bu kağan, merkez olarak Kara-Ordu’da yerleşmiştir. Batı kısmının hakimi olan ortak kagan, Bugra Kara Han unvanı ile önce Taraz daha sonra ise Kaşgar’ı kendisine merkez edinmiştir. İslâm kaynaklarında (el-Karşî) Karahanlılar üzerine X. yy’ın sonlarına kadar kesin bilgiler yer almamaktadır. Bununla birlikte ilk Karahanlı hükümdarı, 819 yılından itibaren Maveraünnehr’de hüküm süren ve Samanîlerle mücadeleye başlayan Bilge Kül Kadır Han’dır. Onun ölümünden sonra yönetimi iki oğlu paylaşmış, Balasagun’u merkez edinen Doğu Kağanlığına Bazır, Batı Kağanlığına ise Ogulçak getirilmiştir. Ogulçak’ın yeğeni olan Satuk Bugra Han’ın 920’de islâmiyeti kabul etmesi ve bunu devletin batı bölümünün resmî dini yapması ile Türklük adına yepyeni bir sayfa açılmıştır. Müslüman olduktan sonra èAbdü’l-kerìm adını alan Satuk Bugra Han, büyük kagan ile mücadelesinde kendi dönemine kadar çatışma halinde bulunulan başka bir müslüman devlet olan Samanîlerden yardım almıştır. Satuk Bugra Han’ın 955’te ölümü üzerine yerine geçen oğlu Baytaş (Musa bin 'Abdü’l-kerìm), devletin doğu kolunun da islâmlaşmasını sağlamıştır. Özellikle Baytaş’ın oğlu Harun zamanında Karahanlılar Maveraünnehr’de hakim duruma gelmişler ve 992’de Samanoğullarının başkenti Buhara’ya girmişlerse de burayı ancak 999 yılında ele geçirmişlerdir. Karahanlıların Batı Türkistan’daki ilerlemelerine Gazneliler, Doğu Türkistan’daki ilerlemelerine ise Uygurlar engel olmuşlardır. 1042’de Karahanlı Devleti doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmış, 1089’da Melikşah’ın Maveraünnehr’e girmesi ile Doğu Karahanlılar, 1212’de Muhammed Harzemşah’ın Semerkant’ta başlayan bir ayaklanma üzerine burada Osman Han’ı öldürmesiyle de Batı Karahanlılar tarihe gömülmüşlerdir.
VII. yüzyılın başlarından itibaren özellikle müslüman Araplarla Türk boyları arasındaki ilişkiler sonucunda islâmiyet, Türkler arasında bireysel olarak kabul edilmeye başlansa da genel Türk tarihi çerçevesinde doğu ve batı Türkistan’da hüküm süren ilk müslüman Türk devleti Karahanlılar olmuştur. Doğuda X. yy’da Türklerin hayatlarında köklü bir değişikliğe yol açmış olan bu yeni dinin kabulü kuzey-batıda, Karadeniz’in kuzeyinde, Volga ve Kazan bölgesinde daha önce İdil Bulgarlarınca yaşanmıştır. IX. yy’ın sonlarına doğru Türkistan’dan ve diğer islâm dünyasından İdil’e gelen tüccarların etkisiyle bu bölgede islâm dini ve kültürü yayılmaya başlamış ve Bulgar Hanlığında ilk olarak kitle halinde müslümanlığı kabul eden gruplar ortaya çıkmıştır. 900 tarihlerinde Bulgar hanı Almış’ın müslümanlığı kabul etmesiyle bu hanlık islâmiyeti kabul eden ilk Türk devleti olmuştur. Almış Han 920 yıllarında Bağdad halifesinden din adamları ve mimarlar göndermesini istemiş bunun üzerine Halife Muktedir Bi’llah Ca'fer tarafından gönderilen heyet 922 mayısında Bulgar ülkesine ulaşmıştır. Bu tarihten sonra Bulgar Hanlığı Abbasî halifelerine bağlı bir müslüman yurdu olmuş ve halife ile Bulgar hanı adına sikkeler basılmış, taş camiler yapılmıştır[2].
Karahanlılar, X. yüzyılın sonlarına doğru Seyhun ve Ceyhun ırmakları arasındaki kültür merkezlerini yönetimleri altına almakla kalmamış özellikle islâmiyeti kabul etmeleri ile bu bölgenin kültüründen de faydalanmayı bilmişlerdir[3]. Böylece dönemin en güçlü ülkesi sayılan bu hanlığın sınırları içinde, yeni dinin gölgesi altında Türk dili ve edebiyatı adına yepyeni bir sayfa açılmıştır.
Karahanlı Türkçesi, X-XIII. yüzyıllar arasında Eski Türkçenin devamı olarak gelişen, Doğu ve Batı Türkistan’da yayılan Türk diline verilen addır. Dil tarihimizde bu dönem Türkçesi aynı zamanda Karluk-Uygur Türkçesi, Hakaniye Türkçesi ve Orta Türkçe adları ile de anılmaktadır.
Her din ve mezhep kendi uygarlığını birlikte getirdiği için, X. yüzyılın sonlarına doğru -Tarım havzası ve İrtiş ötesindeki Türkler dışında- islâmiyeti kabul eden Türk dünyası böylece yeni bir uygarlık dairesine girmiş, islâm dinine özgü yaşantı biçimi gibi bu dine ait kavramlar da Türklerin yaşantısına, düşünce biçimine ve diline yansımıştır.
Karahanlı Türkçesi dil özellikleri bakımından Doğu Türkistan’daki Eski Uygur Türkçesinin devamı niteliğindedir. Yalnız yukarıda çok kısa bir şekilde tarihî olaylarını özetlediğimiz dönemde Orta-Asya Türk-İslâm bölgesindeki çatışmalar nedeniyle Türk boylarının farklı coğrafyalara göç etmesi bölgenin dilinde birtakım değişikler yaratmış ve bunun bir sonucu olarak ağız farklılıkları –Köktürkçe ve Eski Uygur Türkçesinin yanında- Karahanlı Türkçesinin temelini oluşturmuştur. Bu dönemde dil verilerimiz bakımından en köklü değişiklik, islâm dininin etkisiyle Arap alfabesi başka bir deyişle Kur’an yazısının kullanılmaya başlanmasıdır. Fakat Karahanlı yazı dilinin kuruluş aşamasında Arap alfabesinin yanısıra Uygur alfabesinin de kullanıldığını gösteren tanıklar vardır. Bunlardan biri Karahanlı Türkçesinin istinsah tarihi belli en eski metni (Eylül-Ekim 1080 tarihli) olan bir tarla alım-satım senedidir. İslâm dünyasında Türklerin kullandığı bilinen en eski kâğıda yazılı olan bu belge Uygur harfleriyle yazılmıştır, fakat yer yer Arap alfabesinin kullanıldığı da görülmektedir[4]. Bu başlangıç yıllarından sonra Uygur yazısı, özellikle XIV. yüzyılın başlarından itibaren tekrar eski itibarını kazanmış, Orta Asya, İran ve Doğu Anadolu’da tekrar kullanılmaya başlanmıştır. Karahanlı Türkçesi eserlerinin Uygur yazılı nüshaları bu kapsamda değerlendirilmelidir[5].
Yukarıda sözünü ettiğimiz tarla satış senedi dışında Karahanlı Türkçesinin (=Türk-İslâm edebiyatının) yazılış tarihi bilinen ilk eseri 1069 yılına ait Kutadgu Bilig’dir.
[1] V.V. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, (Hazırlayan: Hakkı Dursun Yıldız), Türk Tarih Kurumu Yayınları IV.Dizi-Sa.11, Ankara 1990, s.273-324. Ayrıca bkz.: R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu, (Çeviren: Dr. M. Reşat Uzmen), Ötüken Yayınları No:155, İstanbul 1993, s.149-152. O. Pritsak, “Kara-hanlılar”, İslâm Ansiklopedisi, 58.cüz, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1953, s.251-273. D. Sinor, Erken İç Asya Tarihi, İletişim Yayınevi, İstanbul 2000. E. N. Necef, Karahanlılar, Selenge Yayınları, İstanbul 2005, C. Findley, Dünya Tarihinde Türkler, (Çeviren: Ayşen Anadol), Kitap Yayınevi, İstanbul 2006.
[2] A.N. Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, (2. Baskı) Murat Kitabevi Yayınları, Ankara 1992, s. 155.
[3] Aydın Sayılı, “Ortaçağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Rolü”, Erdem, C. 1, S. 1, 1985.
[4] Ş. Tekin, “Bilinen en eski İslâmî Türkçe metinler: Uygur harfleriyle yazılmış Karahanlılar devrine ait tarla satış senetleri (473, 483=1080, 1090)”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi IV, Ankara 1975, s. 157-186. Ayrıca bkz.: Cl. Huart, “Trois actes notariés Arabes de Yârkend”, Journal Asiatique 4, 1914, s. 607-627. Ş. Tekin, “A Qarahanid Document of A.D.1121 (A.H. 515) from Yarkand”, Harvard Ukrainian Studies III/IV, 1979-1980, s. 868-883.
[5] A. Temir, “Die arabisch-uigurische Vakf-Urkunde von 1326 des Emirs şeref el-Dìn Ahmed bin Çakırca von Sivas”, WZKM, 56, Wien 1960, s. 232-240 vd. O.F. Sertkaya, “Uygur Harfleri ile Yazılmış Bazı Manzum Parçalar I”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi XX, s. 157-184; “Uygur Harfleriyle Yazılmış Bazı Manzum Parçalar II”, TDED XXI, 1975, s. 175-194; “Uygur Harfleriyle Yazılmış Bazı Mensur Parçalar I. Mesele Kitabı”, Türkiyat Mecmuası XVIII, 1973-1975, İstanbul 1976, s. 245-280; “Some New Documents Written in The Uigur Script in Anatolia”, CAJ XVIII/3, 1974, s. 180-192, İslamî Devrenin Uygur Harfli Eserlerine Toplu Bir Bakış, Bochum 1977. R.R. Arat, “Fatih Sultan Mehmed’in Yarlığı”, Türkiyat Mecmuası VI, 1936-1939, s. 285-322.
Kutadgu Bilig
İslâm uygarlığı çerçevesinde Türk nazım edebiyatının temelini kuran Kutaêàu Bilig (KB), Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından yazılmıştır. Balasagun’da yazılmaya başlanan eser, Kaşgar’da 1069/1070 yılında tamamlanmış ve Doğu Karahanlı hükümdarı Ebu 'Alì el-Hasan bin Süleyman’a (şerik-kagan sıfatı ile Tabgaç Bugra Kara Kagan. büyük-kagan olarak hükümdarlığı: 1077-1102/1103.) sunulmuştur[6].
Yusuf Has Hacib hakkında eserin giriş kısmındaki açıklamalardan başka daha ayrıntılı bilgiye ulaşılamamıştır. Buradan aslen Balasagunlu olan Yusuf’un sonradan Doğu Türkistan’ın kültür merkezlerinden biri olan Kaşgar’a göç ettiği ve eserini bitirip hükümdara sunduktan sonra “has haciblik” (saray nazırı) ünvanını aldığı öğrenilmektedir. Yazar hakkında kısıtlı olan bu bilgiye rağmen Yusuf Has Hacib’in Fârâbî ve İbni Sînâ’nın (dolayısıyla Aristo ve Eflatun’un) etkisinde kalacak derecede zamanın bilimine ayrıca Arap ve Fars edebiyatlarına vakıf olduğu ortaya koyduğu eserden anlaşılmaktadır[7].
Kutadgu Bilig’de işlenen temel konu kısaca “ideal insan”dır. Çünkü bir insanın adaletli olması, yalan söylememesi, ağırbaşlı ve alçak gönüllü olması, diline sahip çıkması gibi karakter özellikleri yanında iyi öğrenim görmesi, iyi hünerler kazanması, takva sahibi olması, gelenek-göreneklere ve görgü kurallarına uyması gibi sonradan kazanacağı iyi nitelikler de eserin esas konusunu oluşturmaktadır. Yusuf Has Hacib, eserde ortaya konan bu ideal insanı toplumdan soyutlaştırmamış onu toplum içine yerleştirerek diğer insanlarla ve kurumlarla ilişkilerinden sorumlu tutmuştur. Aile bireyleri arasındaki ilişki ve çocuğa verilecek eğitimin önemi gibi konularla toplumun çekirdeğini oluşturan aileden başlayarak, diğer kurumlar ve meslek sahiplerinin uymaları gereken hususları da ele almıştır. Hükümdar, hizmetkâr, vezir, bey, kumandan, elçi, hazinedar, saray aşçısı, hekim, bilgin, şair ve zanaatkâr gibi dolaylı ya da doğrudan toplumun hizmetinde bulunan bireylerde sahip olması gerekli nitelikler ele alınırken bunların birbirlerine karşı davranışları da açıklanmıştır. Kısacası eser, adından da anlaşılacağı üzere toplumun bir parçası olan insana hem bu dünyada hem de öteki dünyada “mutlu olma bilgisi” aşılamaktadır. İçeriği bakımından KB’i sosyolojik konuların da işlendiği bir siyaset-nâme olarak değerlendirmek mümkündür[8]. Bu arada KB, Türk devlet anlayışını ayrıntılı olarak işlemesi ve kültür tarihimize dair tanıklar vermesi bakımından da önemlidir[9].
KB, şeh-nâme vezni (fa'ulün fa'ulün fa'ulün fa'ul) ile mesnevi tarzında yazılmış 6645 beyitlik didaktik bir eserdir[10]. Ayrıca eserde halk şiiri geleneğine uyan 173 dörtlük de vardır. Eserin başında yazara ait olmayan mensur mukaddime ile 77 beyitlik manzum mukaddimede eser ve yazarı hakkında kısa bilgi verilmektedir. Eserde “bâb”lar bölümünden sonra bütün klâsik eserlerde olduğu gibi Tanrıya hamd ile peygamber ve dört halife için övgüye geçilmiştir. Asıl konuya bir bahâriye kasidesi olan hükümdara övgüden sonra başlanmıştır.
Eserin dört ana kavram üzerine kurulduğu ve bu kavramları dört kişinin temsil ettiği mukaddimede şöyle açıklanmaktadır: Bu kitab tört agırlıg neme üze bina kılınmış turur; bir 'adl, ikinçi devlet, üçünçi 'akl, törtünçi kanaat. Yana tegme biriñe Türkçe bir at bérmiş turur; 'adlka Kün Togdı ilig at bérip padişah ornıña tutmış turur, devletka Ay Toldı at bérip vezìr ornıña kodmış turur, 'aklga Ögdülmiş at bérip vezìr oglı ornıña tutmış turur, kanaatga odgurmış at bérip vezìr karındaşı tép aymış turur, takı anlar ara su'al ve cevab münazara keçer. Eser bu ifadelerden anlaşılacağı üzere dört kişinin diyaloğu üzerine kurulmuştur[11]. Bu nedenle KB için tiyatro tarzında yazılmış allegorik bir eser de denilebilir.
Edebü’l-Müluk, 'Aynü’l-Memleket, Zìnetü’l-Ümera, Şah-name, Pend-name-i Müluk adlarıyla da anılan Kutadgu Bilig’in, Özbekçe (1971), Uygurca (1984, 1991), Kazakça (1986, 1989), Azerbaycan Türkçesi (1994) gibi çağdaş Türk dillerine yapılan çevirileri yanında Rusça (1983), İngilizce (1983) ve Çince (1986)’ye yapılmış çevirileri de vardır[12].
KB’in mevcut üç nüshası bilinmektedir:
1. Viyana Saray Kütüphanesi’nde bulunan bu nüsha, 17 Haziran 1439 tarihinde Herat’ta Uygur harfleriyle istinsah edilmiş ve XVIII. yy’ın sonlarında Hammer tarafından İstanbul’dan Viyana’ya götürülmüştür. A. Jaubert[13] tarafından tanıtılan nüsha üzerinde ilk çalışmayı Á. Vámbéry yapmıştır[14]. 1870 yılında yayımlanan bu çalışma, eserin Uygur harfleriyle verilen 915 beytinin okunuşunu ve Almancaya çevirisini içermektedir. KB’in tamamı üzerine ilk çalışma W. Radloff tarafından yapılmıştır. Radloff, 1890’da bu nüshanın tıpkıbasımını hazırlamış, 1891’de de transkripsiyonunu yayımlamıştır[15].
Viyana nüshasının tıpkıbasımı Türk Dil Kurumu tarafından 1942’de yapılmıştır[16]. Bu tıpkıbasımda A. İnan’ın “I. Kutadgu Biliğ Üzerine Genel Bilgiler, II. Kutadgu Biliğ’in İçindekiler, III. Kutadgu Bilig Nüshaları Arasındaki Ayrılıklar Üzerine Bir Deneme” başlıklı yazılarının bulunduğu “Kutadgu Biliğ Tıpkıbasımlarına Giriş” (s. 11-111) bölümü yer almaktadır. Ayrıca “Ekler” bölümünde R. Hulusî tarafından Barthold’un İngilizceden çevrilen TM I’deki “Kudatku Bilig’in Namına Yazıldığı Bugra Han Kimdir” yazısı (s. 112-113), F. Köprülü’nün Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinden KB ile ilgili bölüm (s. 114-123), M. Martmann ve İ. Necmi’nin eserin vezni ile ilgili daha önceki çalışmaları (s. 124-129) ile C. Brockelmann’ın İslâm Ansiklopedisi’ndeki (Leiden 1933, C.IV) “Yusuf Has Hacib” maddesi (s. 135-136) tekrar edilmiştir.
2. Fergana nüshası Z. Velidî Togan tarafından 1914 yılında bulunup tanıtılmıştır. Arap harfli, istinsah tarihi belli olmayan, 6095 beyitlik bu nüsha şimdi Taşkent’tedir[17]. Fergana nüshanın tıpkıbasımı Türk Dil Kurumu tarafından 1943 yılında yapılmıştır[18].
3. Kahire Hidiv Kitaplığı’ndaki Arap harfli nüsha 5800 beyit içermektedir. Radloff, bu nüshanın bulunmasıyla eserin iki nüshasına dayanan (Viyana ve Kahire) metin çalışmasını 1910’da yayımlamıştır[19]. Fakat bu yayın Altay Türkçelerinin ses özellikleri dikkate alınarak yapıldığı, eserin ve o dönem Türkçesinin dil özelliklerini yansıtmadığı için tarihî önemi dışında kullanılır nitelikte değildir[20]. Kahire nüshasının tıpkıbasımı 1943 ve 1993 yıllarında Türk Dil Kurumu ve Kültür Bakanlığı tarafından yapılmıştır[21].
KB’in tıpkıbasımlarının yayımlanmasının ardından eser üzerine yapılan çalışmalar hızlanmıştır. R.R. Arat, üç nüshayı karşılaştırarak 1947 yılında eserin metnini, 1959’da çevirisini yayımlamış[22], üçüncü indeks cildi ise posthumous eser olarak K. Eraslan, O.F. Sertkaya, N. Yüce tarafından baskıya hazırlanmıştır[23].
Arat’ın metin yayınından sonra bu çalışmayı dolayısıyla eseri esas alan pek çok çalışma yapılmıştır[24]. KB, söz varlığı ve Karahanlı Türkçesininin özelliklerini yansıtması bakımından taşıdığı önemle Türk dilinin başlangıcından XIII. yy’ı içine alacak şekilde hazırlanan sözlük ve gramer çalışmalarına kaynak teşkil etmiştir. Köktürk, Uygur ve Karahanlı Türkçesi dönemlerine ait sözlük malzemesini içeren Clasoun’un etimolojik sözlüğü ve Drevnetyurkskiy slovar’ adlı eserler bugün türkologlar için bunlardan en önemlileridir[25]. Ayrıca Brockelmann ve Sçerbak’ın gramerlerinde diğer tarihî Türkçeler yanında Karahanlı Türkçesine dolayısıyla KB’e de değinilmiştir[26]. Dilâçar, Kutadgu Bilig İncelemesi adlı çalışmasında eseri değişik yönleriyle ele almış ayrıca “Karahanlı Türkçesi Kılavuzu” bölümünde Karahanlı Türkçesinin belli başlı dil özelliklerini Köktürkçe ile karşılaştırmalı olarak vermiştir. A. B. Ercilasun’un KB ile ilgili gramer çalışması sadece fiiller üzerinedir[27]. Ayrıca KB’in de irdelendiği Karahanlı Türkçesine özgü ilk gramer çalışmaları M. Mansuroğlu ve N. Hacıeminoğlu tarafından yapılmıştır[28].
[6] W. Barthold, “Kudatku Bilig’in Zikr Ettigi Bugra Han Kimdir?”, Türkiyat Mecmuası I, İstanbul 1925, s. 221-226 (Latin harflerine aktarımı: Kutadgu Biliğ Tıpkıbasım I. Viyana Nüshası, T.D.K., İstanbul 1942, s. 112-114).
[7] Otto Alberts (Çeviren: Mübahat Türker-Küyel), “Bir Türk Lehçesi Olan Uygurca İle Yazılmış Kutadgu Bilig’in (1069-70) Şairi: İbn Sina’nın Bir Öğrencisi”, Erdem, C. 1, S. 1, 1985. Fatih M. Şeker, “Kutadgu Bilig Aktüel Bir Metin midir?”, Yusuf Has Hacib’in 1000. Yılında Kutadgu Bilig, İstanbul /TÜRKİYE, 18-20 Kasım 2016, s. 37-41. Zafer Önler, “Kutadgu Bilig’de İktidar Kavramı ve Siyaset Anlayışı”, Türkler Ansiklopedisi, MEB, 2002, C. 5, s. 179-186. Ayhan Bıçak, “Kutadgu Bilig’de Yönetim Anlayışının Teorik Temelleri”, Türk Dünya Görüşünün Şaheseri: Kutadgu Bilig”, Yusuf Has Hacib’in 1000. Yılında Kutadgu Bilig, İstanbul /TÜRKİYE, 18-20 Kasım 2016, s. 37-41. Mevlüt Uyanık, “Yusuf Has Hacib’e Göre Mutluluk Bilgisi, Farabi’nin Tahsilü’s-Saade Tasavvuru Bağlamında Bir İnceleme”, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Türksoy Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (Türksoy) Türkiye-Kırgızistan Manas Üniversitesi İşbirliğiyle 18-20 Kasım 2016,Yusuf Has Hacib’in 1000 yılılnda Kutadgu Bilig: Türk Dünya Görüşünün Şaheseri.
[8] A. Dilâçar, Kutadgu Bilig İncelemesi, TDK Yayınları:340, Ankara 1972, s. 166-169.
[9] S. M. Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk, İstanbul 1947, s. 88-127. H. İnalcık, “Kutadgu Bilig’de Türk ve İran Siyaset Nazariye ve Gelenekleri”, Reşid Rahmeti Arat İçin, Ankara 1966, s. 259-271. İ. Kafesoğlu, Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, İstanbul 1980. R. Genç, Karahanlı Devlet Teşkilâtı, İstanbul 1981.
[10] M. Hartmann, “Zur metrischen Forms des Kudatku Bilik”, KSz III (1902), s. 141-153. (Türkçeye Çeviren: S. Paylı, “III. Kutadgu Biliğ’in Vezni”, Kutadgu Biliğ Tıpkıbasım I. Viyana Nüshası, T.D.K., İstanbul 1942, s. 124-126). İ. Necmi, “Kutadgu Bilig’in Vezni”, Yarın Mecmuası 5, İstanbul 1921, s. 3. (Latin harflerine aktarımı: Kutadgu Biliğ Tıpkıbasım I. Viyana Nüshası, T.D.K., İstanbul 1942, s. 126-129).
[11] S. Çağatay, “Kutadgu Bilig’de Odgurmış’ın Kişiliği”, TDAY-Belleten 1967, Ankara 1968, s. 39-49. “Kutadgu Bilig’de Ögdülmiş”, TK 98, Aralık 1970, s. 95-111.
[12] M. Ölmez, “Çağdaş Türk Dillerinde Kutadgu Bilig Çevirileri”, Kebîkeç I/1, 1995, s.43-53. Yazıda Azerbaycan Türkçesine yapılan çeviri yer almamaktadır: Yusif Balasagunlu. Gutadgu Bilig Hoşbehtliye Aparan Elm, Azerbaycan Dövlet Neşriyyatı, Bakı 1994. Bu çeviriler R. R. Arat’ın metin yayınına dayanmaktadır. Azerbaycan Türkçesi ve Rusçaya yapılan çeviriler manzumdur. Eserin Türkiye Türkçesine manzum uyarlaması da son yıllarda yapılmıştır: F. Silahdaroğlu, Günümüz Türkçesi İle Kutadgu Bilig Uyarlaması. Yusuf Has Hacib, Kültür Bakanlığı Yayınları:1845, Ankara 2000. Dankoff tarafından yapılan İngilizce çeviri değişiklik ve düzeltileri de içermektedir: R. Dankoff, Wisdom of Royal Glory (Kutadgu Bilig). A Turko-Islamic Mirror for Princes, Chicago-London 1983.
[13] A. Jaubert “Notice d’un manuscrit turc en caracteres ouigoures, envoyé par M. de Hammer a M. Abel Remusat”, Journal Asiatique VI, 1825, s. 39-52.
[14] Á. Vámbéry, Uigurische Sprachdenkmäler und das Kudatku Bilik. Uigurischer Text mit Transscription und Übersetzung nebst einem uigurisch-deutschen Wörterbuch und lithographierten Facsimile aus dem Originaltext des Kudatku Bilik, İnnsbruck 1870.
[15] W. Radloff, Kudatku Bilik. Facsimile der uigurischen Handschrift der K.K. Hofbibliothek in Wien, St. Petersburg 1890. Das Kudatku Bilik des Jusuf Chass Hadschib aus Bälasagun. Theil I. Der Text in Transcription, St. Petersburg 1891.
[16] Kutadgu Bilig. Tıpkıbasım. I. Viyana Nüshası, T.D.K., İstanbul 1942.
[17] Fıtrat, “Kutadgu Bilig”, Maârif ve Okutguçı II, Taşkent 1925, s. 68-74 (Türkiye Türkçesine aktarılmış şekli: TM I, İstanbul 1925, s. 344-347.
[18] Kutadgu Bilig. Tıpkıbasım. II. Fergana Nüshası, T.D.K., İstanbul 1943.
[19] W. Radloff, Das Kudatku Bilik des Jusuf Chass Hadschib aus Bälasagun. Theil II. Text und Übersetzung nach den Handschriften von Wien und Kairo, St. Petersburg 1910.
[20] Vámbéry ve Radloff yayınlarındaki okuma ve çevriyazı yanlışlarıyla ilgili ilk düzeltme denemesini V. Thomsen yapmıştır: “Sur le système des consonnes dans la langue Ouigoure”, Keleti Szemle II, Budapest 1901, s. 241-259.
[21] Kutadgu Bilig. Tıpkıbasım. III. Mısır Nüshası, T.D.K., İstanbul 1943. Kutadgu Bilig. Yusuf Has Hacib (Kahire Nüshası), Kültür Bakanlığı Yayınları:1341, Klasik Eserler/15, Ankara 1993.
[22] R. R. Arat, Kutadgu Bilig I. Metin, TDK, İstanbul 1947. II. Tercüme, TTK, Ankara 1959.
[23] Kutadgu Bilig III. İndeks, TKAE, İstanbul 1979. (S. Tezcan, “Kutadgu Bilig Dizini Üzerine”, TTK Belleten XLV.2, Nisan 1981, S.178, s. 23-78.)
[24] A. Bombaci, “Kutadgu Bilig Hakkında Bazı Mülâhazalar”, Fuad Köprülü Armağanı, İstanbul 1953, s. 65-75. Türk Kültürü. Kutadgu Bilig Sayısı IX/98, Ankara 1970 (Yazarlar: A. Temir, R.R. Arat, M.Ş. Ülkütaşır, S. Çağatay, A. İnan, A.F. Karamanlıoğlu, E. Esin, T. Gülensoy, N. Binak). T. Gülensoy, “Kutadgu Bilig Üzerine Bir Bibliyografya Denemesi”, Bibliyografya II/4, Temmuz 1973, s. 109-116. H. Ersoylu, “Kutadgu Bilig’de Kur’an-Kerim Ayetlerinden İlhamlar”, Türk Dünyası Araştırmaları 15 (1981), s. 17-41; “Kutadgu Bilig’de İki Ayrı Biçimde Transkripsiyonlanmış Arapça ve Farsça Kökenli Kelimelerin Birleştirilmesi”, TDAY-Belleten 1987, Ankara 1992, s. 165-192. A. B. Ercilasun, “Yusuf Has Hâcib ve Kutadgu Bilig”, Başlangıcından Günümüze Kadar Büyük Türk Klâsikleri. Tarih-Antoloji-Ansiklopedi, C.I, Ankara 1985, s. 132-138. O Cilacı, “Kutadgu Bilig’de Sosyal ve Dinî Motifler”, Millî Kültür 58 (Eylül 1987), s. 10-18. Z. Önler, “Kutadgu Bilig’de “ekçek” Kelimesi Üzerine”, Türk Dili, TDK, S.479, 1993, s. 344-345; Kutadgu Bilig’de Yer Alan Deyimler”, TDA 9, İstanbul 1999, s. 119-187. A. Ata, “Kutadgu Bilig Üzerinde Bir Düzeltme Denemesi: Kör mü, Kür mü?”, Türkoloji Dergisi, C.XI, S.1, Ankara 1993, s. 301-309. Z.Kargı-Ölmez, “Kutadgu Bilig’de İkilemeler (1)”, TDA 7, Ankara 1997, s. 19-40. Yong-Song Li, “Kutadgu Bilig’de Gözden Kaçan İki Sontakı: körü ve sayu Üzerine”, TDA 7, Ankara 1997, s. 233-260.
[25] S.G.Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford 1972. Drevnetyurkskiy Slovar’, Leningrad 1969.
[26] C. Brockelmann, Osttürkische Grammatik der islamischen Litteratursprachen Mittelasiens, Leiden 1954. A.M. Sçerbak, Grammatiçeskiy Oçerk Yazıka Tyurkskih Tekstov X-XIII vv. İz Vostoçnogo Turkestana, Moskva-Leningrad 1961.
[27] A. B. Ercilasun, Kutadgu Bilig Grameri. Fiil, Gazi Üniversitesi Yayın No:33, Ankara 1984.
[28] M. Mansuroğlu, “Das Karakhanidische”, PThF I, Wiesbaden 1959, s. 87-112 (Türkiye Türkçesine Çevirisi: M. Akalın, “Karahanlıca”, Tarihî Türk Şiveleri, Ankara 1979, s. 141-182. N. Hacıeminoğlu, Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK Yayınları:638, Ankara 1996.
Karahanlı Türkçesi Kur'an Tercümeleri
Edebî eser olarak değilse de dil metni bakımından özel bir önem taşıyan ilk Kur’an çevirilerinin de Karahanlı Türkçesi eserleri olarak burada ele alınması yerinde olacaktır. Kur’an’ın başka bir dile yani Farsçaya ilk çevirisi Samanî hükümdarı Mansur bin Nuh’un (öl. 976) emriyle X. yüzyılın son yarısında yapılmıştır. Taberî’nin Arapça yazdığı meşhur tefsirine dayanan bu çevirinin büyük bir kurul tarafından meydana getirildiği ve bu kurulda İspicâb’dan gelen iki Türk bilgininin bulunduğu çevirinin önsözündeki açıklamalardan ortaya konulmuştur.
İlk Türkçe Kur’an çevirisinin tarihi konusunda bugün için elimizde kesin bilgiler yoksa da bu çevirinin Türklerin İslâmiyeti devlet dini olarak kabul etmelerinden sonra yani X. yy ve devamında Karahanlı Türkçesiyle yapılmış olduğu tahmin edilebilir. Ancak bu çevirilerin istinsah tarihlerinin geç dönemlere rastlaması ve eserler üzerinde ayrıntılı çalışmaların yapılmaması, dil özelliklerinin tam anlamıyla ortaya konulamaması gibi nedenlerle çevirilere kaynaklık eden asıl nüsha konusunda farklı görüşler ortaya atılmıştır.
Karahanlı Türkçesiyle yapılmış Kur’an çevirileri:
1. Manchester (İngiltere), Rylands Kitaplığı Arapça Yazmalar 25-38. Ayrıca Dublin, Chester Beatty Kitaplığı MS 1600 ve MS 1630’da kayıtlı iki varak. Bu nüsha üzerinde Eckmann'ın sözlük çalışması dışında benim giriş, metin, notlar ve dizin bölümlerini içeren bir çalışmam 2004 yılında yayımlanmıştır[2].
Satırarası bu Kur’an çevirisi aynı zamanda ilk Farsça çeviriyi de içermektedir. Bu nedenle üç dilli olan bu çevirinin X. yy’da ilk Farsça çeviriyi yapan kuruldaki Türk bilginler tarafından ortaya konulduğu güçlü bir olasılıktır. Bu görüşü çevirinin dil özellikleri ve söz varlığı destekleyecek durumdadır. Karahanlı Türkçesinin ilk ürünü olan bu çevirinin yazılış yılını 961-976 (Mansur bin Nuh’un hükümranlık dönemi) olarak kabul ettiğimizde bunu hemen hemen 100 yıllık bir ara ile Kutadgu Bilig takip etmektedir.
2. Türk İslam Eserleri Müzesi, No.73.
Bu çeviri, Şiraz’da 734/1333-1334 yılında İl-Hanì Ebu Sa'id’in hükümranlığı döneminde (1317-1336) Muhammed ibn Hacì Devletşah tarafından istinsah edilmiştir.
J. Eckmann, dil özellikleri bakımından bu nüshanın on iki-on üçüncü yüzyıllar (Karahanlı devri) Orta Asya İslâmî Türk yazı dilinin durumunu yansıttığını belirtmiştir[3]. A. İnan ise çeviride Eski Türkçe sözcükler yanında XIV. yüzyıla ait söz varlığının da bulunmasından dolayı nüshayı XIV. yy. eserleri arasında değerlendirmiştir[4].
3. Taşkent, Özbek İlimler Akademisi, No.2854, demirbaş No. 2008.
Semenov’un XIII. yüzyıl eserleri içinde değerlendirdiği bu çeviri tam olmayıp Arapça metnin satırarası Farsça ve Türkçeye kelime-kelime çevirisidir[5].
4. Leningrad Asya Müzesi Kitaplığı, Cod. Mus. As. 332 co-Wabidow 1914, No.2475[6].
TİEM 73 numarada kayıtlı çeviri dışında diğer nüshalarda olduğu gibi müstensihi ve yazılış tarihi tespit edilemeyen bu nüsha, Anonim Tefsir veya Orta Asya Tefsiri diye de bilinmektedir. Bu çevirinin diğerlerinden farkı satırarası kelime-kelime çevirinin yanında surelerle ile ilgili tefsir ve hikâyelere de yer vermesidir. Yalnız bunlar arasında kullanılan dil farklıdır. Satırarası çevirinin dili Karahanlı Türkçesi iken tefsir ve hikâyeler için Kıpçak, Oğuz ve Çağatay unsurlarının yer aldığı Harezm Türkçesi kullanılmıştır.
[1] J. Eckmann, “Eastern Turkic Translations of the Koran”, Studia Turcica, Budapest 1971, s. 149-157. Z. V. Togan, “The Earliest Translation of the Qor’an into Turkish”, İslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi IV, 1964.
[2] J. Eckmann, Middle Turkic Glosses of the Rylands Interlinear Koran Translation, Akademiai Kiado, Budapest 1976. A. Ata, Karahanlı Türkçesi Türkçe İlk Kuran Tercümesi (Rylands Nüshası), Türk Dil Kurumu 2004.
[3] J. Eckmann, “Eine ostmitteltürkische interlineare Koranübersetzung”, Ural-Altaische Jahrbücher XXXI (1959), s. 72-85.
[4] A. İnan, “Eski Türkçe Üç Kur’an Tercümesi”, Türk Dili I/6, Nisan 1952, s. ?.
[5] A.A. Semenov, Sobranie vostoçnych rukopisej Akademeii nauk Uzbekskoy SSR IV, Taşkent 1957.
[6] A.K. Borovkov, Leksika sredneaziatskogo tefsira XII-XIII vv., Moskva 1963. H.İ. Usta, Orta Asya Kur'an Tefsiri, Poyra Ofset, Ankara 2011. H. İ. Usta, E. Amanoğlu, Orta Asya'da Bulunmuş Kur'an Tefsirinin Söz Varlığı (XII-XIII. yüzyıllar), TDK Yayınları, 2002.