Divanu Lugati't-Türk, 'Atabetü'l-Hakayık, Divan-ı Hikmet
Dìvanu Lugati’t-Türk
Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072’de kaleme alınan Dìvanu Lugati’t-Türk (DLT), iki yılda tamamlanarak 1075-1095 yılları arasında Bağdat’ta hüküm süren Abbasî halifesi Muhammed el-Muktedî bi-emri’llah’a sunulmuştur[1].
Diğer kaynaklardan öğrendiğimize göre DLT’ten başka bugün elimize geçmemiş olan Kitabu Cevahirü’n-nahv fi’l-Lugati’t-Türk adlı Türk dilinin ilk gramer kitabının da yazarı olan ve bu eserleriyle Türkolojinin kurucusu unvanını hak eden Kaşgarlı Mahmud, Karahanlılar hanedanındandır. O. Pritsak, İslâm Ansiklopedisi’nin “Karahanlılar” maddesinde Kaşgarlı Mahmud’un şeceresini baba tarafından büyükbabası olan “Bugra Han” lakaplı 1057-1058 yılları arasında 15 ay hüküm süren büyük-kağan Muhammed bin Yusuf’a bağlamıştır. Ancak bu konuyu aydınlığa çıkaracak çalışma sadece Pritsak’ın yukarıdaki yazısıyla sınırlı kalmamış, Kaşgarlı Mahmud’u ve eserini bir arada değerlendiren pek çok çalışma yapılmıştır[2].
DLT, Türkçe kelimelerin karşılarında anlam ve açıklamalarının Arapça verildiği basit bir Türkçe-Arapça sözlük değildir. Kaşgarlı Mahmud’un eserinde uyguladığı yöntem bakımından Arap dilcisi Ebu İbrahìm İshak ibn İbrahìm el-Farabì’nin Dìvan el Edeb fì Beyan Lugat el-'Arab’a çok benzediği bilimadamları arasında tartışılsa da bu gerçek, genel türkoloji açısından eserin ve yazarının değerini göz ardı ettirecek türden değildir[3]. Türkçe bilmeyenlere bu dili öğretmek ve Türkçenin gücünü kanıtlamak amacıyla yazılan DLT, bugünkü anlamda uygulamalı dilbilim metodunu esas almıştır. Yani kelimelerin sadece anlamları verilmekle kalınmamış, onunla ilgili atasözü, deyim, şiir, efsane, destan gibi kısa metinlerle Türklerin kültürel değerleri de anlatılmaya çalışılmıştır. Ayrıca gerektiği yerde ele alınan kelimeyle ilgili dil özellikleri açıklanmış ve bunların farklı Türk boyları arasındaki yansıması da ifade edilmiştir. Bu nedenle DLT ilk Türkçe sözlük olmasının yanında Türk dilinin ilk gramer kitabı, çeşitli Türk boylarının dilleri üzerine bilgi veren ilk diyalektolojik çalışma, kelimeler için verdiği örnek cümlelerle yazıldığı dönem Türk coğrafyası, boyları, yaşayış tarzları hakkında bilgi veren ilk Türk ansiklopedisi, yine örnekler arasında geçen şiir, atasözleri destan ve efsaneleriyle Türk edebiyatının çeşitli türlerinde Karahanlı dönemi ve öncesini yansıtan bir antolojidir[4].
DLT’ün bugün için bilinen tek nüshası İstanbul, Millet Genel Kütüphanesi, Ali Emirî, Arabî No: 4189’da kayıtlıdır. Save’li Muhammed bin Ebì Bekr tarafından 27 Şevval 664 /1 Ağustos 1266’da istinsah edilen bu yazma Ali Emiri tarafından İstanbul’da bir sahafta bulunmuştur. Türk dili adına bu büyük keşiften hemen sonra eser, Ali Emiri’nin izniyle Kilisli Rıfat (Bilge) tarafından 1917-1919 yılları arasında Arap harfleriyle üç cilt olarak yayımlanmıştır[5]. Bunun ardından 1920-1924 yılları arasındaki yazılarında DLT’teki şiirler üzerinde duran ve bunların Almanca çevirilerini veren Brockelmann’ın 1928’de kelimelerin Almanca karşılıklarını verdiği index çalışması eserin söz varlığını ilk ortaya koyan çalışma olması bakımından önemlidir[6]. Eserin Türkiye Türkçesine ilk çevirisi B. Atalay tarafından üç cilt olarak 1939-1941 yıllarında yapılmış, bu çalışma 1941 ve 1943’teki tıpkıbasım ve “Endeks” ile tamamlanmıştır[7]. DLT’ün Arap harfli dizini D. Dilçin tarafından 1957 yılında yayımlanmış[8] ayrıca B. Atalay’ın “Endeks”i, madde başı olan kelimelerin sadece anlamlarının verildiği sözlük düzeninde yeniden ele alınmıştır[9]. Türk Dil Kurumu tarafından yapılan tıpkıbasımdan başka Kültür Bakanlığı 1990’da eserin orijinal boyutlarında ve renkli olarak yeni bir yayınını yapmıştır[10].
“Türk Dillerinin Sözlüğü” şeklinde adını Türkiye Türkçesine çevirdiğimiz DLT, bütün Türk dilleri için kaynak eser durumundadır. 22. dipnotun Gramer başlıklı bölümünde verilen bibliyografyadan eserin bu özelliği ve Kaşgarlı Mahmud’un diyalektolog kimliği anlaşılacaktır. Eser, bu yönüyle çeşitli çalışmalarda irdelenmesinin yanı sıra bütün olarak da çeşitli Türk dillerine çevrilmiştir. B. Atalay’ın çalışmasını esas alan bu çevirilerden ilki 1960-1963 yılları arasında S. M. Muttalibov tarafından Özbekçeye yapılan üç ciltlik çeviridir[11]. Bu çevirinin indeksini Muttalibov ile G. Abdurrahmanov yayımlamışlardır[12]. İndeks-lugat cildinin son iki bölümünde K. Mahmutov’un hazırladığı ek indeksi ile G. Abdurrahmanov ve Ş. Şükürov’un birlikte kaleme aldıkları Karahanlı Türkçesi grameri yer almaktadır[13]. DLT, 1981-1984 yılları arasında Yeni Uygur Türkçesine[14], 1997-1998 arasında ise Kazakçaya üçer cilt halinde çevrilmiştir[15].
DLT, R. Dankoff ve J. M. Kelly tarafından 1982-1985 yıllarında İngilizce olarak yayımlanmıştır[16]. İngilizce çeviride DLT ile ilgili Atalay’ın çalışmalarındaki yanlış ve eksikler için özellikle 1969 yılında Leningrad’da yayımlanan Drevnetyurkskiy Slovar’ ve 1972 yılında G. Clauson tarafından Oxford’da yayımlanan An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish dikkate alınmış ve bu düzeltilere yenileri eklenmiştir.
[1] DLT Tercümesi III, T.D.K., Ankara 1941, s. 451: Kitaba 464 senesinin Cemaziyel evvel başlarında, (gurresinde) başlandı ve dört kere yazıldıktan sonra 466 senesinin Cemaziyel âhirirnin 12 nci günü bitmiştir. DLT’ün yazılış tarihi için bkz.: Z. V. Togan, “Dîvân-Lugât üt-Türk’ün Telif Senesi Hakkında”, Atsız Mecmua 16 (Ağustos 1932), s. 77-78. K. Rifat, “Divanü Lûgati’t-Türk’ün Telif Tarihi”, TM VI, İstanbul 1939, s. 358-360.
[2] Z. V. Togan, “Mahmud Kâşgarî’ye Ait Notlar”, Atsız Mecmua 17 (Eylül 1932), s. 133-136. A. Caferoğlu, İlk Türk Dilcisi Kâşgarlı Mahmud, 1938. O. Pritsak, “Mahmud Kaşgarî Kimdir?”, TM X, İstanbul 1953. s. 243-246. G.G. Musabayev, “Kaşgarlı Mahmut’un Yaşamı Üzerine Yeni Veriler”, TD 253 (Ekim 1972), s. 110-120. Ş. Ülkütaşır, Büyük Türk Dilcisi Kaşgarlı Mahmut. Hayatı-Şahsiyeti-Divanü Lûgat’ı, İstanbul 1946. A. Caferoğlu, Kaşgarlı Mahmud, İstanbul 1970. O. F. Sertkaya, “Son bulunan belgeler ışığında Kâşgarlı Mahmud’un hayatı hakkında yeni bilgiler”, Dîvânü Lûgati’t-Türk Bilgi Şöleni Bildirileri (7-8 Mayıs 1999 Ankara-Türkiye), s. 130-146.
[3] J. Kelly, On defining Dhÿ ath-ThalÀthah and Dhu al-Arba’ah”, Journal of the American Oriental Society 91/1 (1971), s. 132-136.
[4] Atasözler ve deyimler için bkz.: Abdulahad Nuri, Atalar Sözi, İstanbul / Kastamonu 1334-1339 (1918-1923). C. Brockelmann, “Alttürkestanische Volksweisheit”, OZ VII (1920), s. 49-73. N. Asım, “Eski Savlar”, Dârü’l-Fünûn Edebiyat Fakültesi Mecmuası 2-6, İstanbul 1922-1923. F. Birtek, En Eski Türk Savları, Ankara 1944. S. Sakaoğlu, “Dîvânü Lûgati’t-Türk’teki Atasözlerinin Anadolu’daki İzleri”, Dîvânü Lûgati’t-Türk Bilgi Şöleni Bildirileri (7-8 Mayıs 1999 Ankara-Türkiye), s. 36-46. H. Mahmutov, “Dîvânü Lûgati’t-Türk’teki Atasözleri ve Onların Bugünkü Versiyonları”, aynı eser, s. 84-89.
Türk edebiyatı için bkz.: C. Brockelmann, “Alttürkestanische Volkpoesie I”, Asia Major (Hirth anniversary volume) (1923), s. 3-24; “Alttürkestanische Volkpoesie II”, Asia Major I (1924), s. 24-44. A. Fitrat, Eng eski türk ädäbiyati nämunäläri, Semerkand-Taşkent 1927. T. Gandjei, “Überblick über vor-und frühislamischen türkischen Versbau”, Der Islam 33, fas. 1-2, 1958, s. 142-156. İ. V. Stebleva, Razvitie tyurkskiò poetiçeskiò form v XI veke, Moskva 1971. A. Hayimetov, “O drevney poezii tyurkov”, Sovetskaya Tyurkologiya I (Bakû 1972), s. 123-128. O. Ş. Gökyay, “Divanü Lûgat-it-Türk ve Alp Er Tunga”, TD. Divanü Lûgat-it-Türk Özel Sayısı XXVII/253 (Ekim 1972), s. 56-59. T. Günay, “Türk Halk Şiirinde İlk “Deyişme” (Müşâare) Örnekleri”, Şükrü Elçin Armağanı, Ankara 1983, s. 43-46. T. Tekin, “Karahanlı Dönemi Türk Şiiri”, TD. Türk Şiiri Özel Sayısı, S. 409 (Ocak 1986), s. 81-82.; XI. Yüzyıl Türk Şiiri. Dìvanu Lugati’t-Türk’teki Manzum Parçalar, TDK Yayınları:541, Ankara 1989. K. Eraslan, “Dîvânü Lûgati’t-Türk’te Aruz Vezniyle Yazılmış Şiirler”, TDAY-Belleten 1991, s. 113-117. O. F. Sertkaya, “Türk Şiirinde Dörtlik Tarzının Doğuşu ve Gelişmesi”, TDAY-Belleten 1991, s. 89-95. F. Türkmen, “Günümüz Halk Şiirinde Kullanılan Şekil ve Türklerin Dîvânü Lûgati’t-Türk’teki İlk Örnekleri”, Dîvânü Lûgati’t-Türk Bilgi Şöleni Bildirileri (7-8 Mayıs 1999 Ankara-Türkiye), Türksoy Yayınları No: 11, s. 30-35. G. Hüseyinov, “Bir Sistem Olarak Eski Türk Edebiyatı ve Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lûgati’t-Türk Adlı Eseri”, aynı eser, s. 78-83.
Gramer için bkz.: B. Atalay, Türk Dili Kuralları, Ankara 1931. T. Banguoğlu, “Kâşgarî’den Notlar. I. Uygurlar ve Uygurca Üzerine”, TDAY-Belleten 1958, s. 87-113. H.G. Nigmatov, Morfologiya tyurkskogo glagola po materialam slovarya Mahmuda Kaşgarskogo, Leningrad 1970. T. N. Gencan, “Divanü Lûgat-it-Türk’te Dil Kuralları”, TD 253 (Ekim 1972), s. 27-52. Z. Korkmaz, “Kaşgarlı Mahmut ve Oğuz Türkçesi”, TD 253 (Ekim 1972), s. 3-19. S. Çağatay, “Divanü Lûgat’te “Bukuk””, TD 253 (Ekim 1972), s. 53-55. M. Ş. Şiraliyev, “Mahmud Kaşgarskiy kak dialektolog”, ST I (Bakû 1972), s. 24-30. A. K. Kurışjanov, “Mahmud Kaşgarskiy o Kıpçakskom yazıke”, ST 1 (Bakû 1972), s. 52-60. A. Matgaziev, “K istorii fonetiçeskogo izmeneniya slov v uzbekskom yazıke”, ST 1 (Bakû 1972), s. 106-110. B. Osmanalieva, “Ob otrajenii leksiki kirgizskogo yazıka v slovare Maxmuda Kaşgari “Divanu lugat-it-tyurk””, ST 1 (Bakû 1972), s. 97-99. A.M. Demirçizade, “Sravnitel’nıy metod Maxmuda Kaşgari”, ST 1 (Bakû 1972), s. 31-42. T. M. Garipov, “Maxmud Kaşgari i kıpçakskie yazıki Uralo-Povolj’ya”, ST 1 (Bakû 1972), s. 47-51. M. Canpolat, “Kaşgarlı Mahmud ve Etimoloji”, Dîvânü Lûgati’t-Türk Bilgi Şöleni Bildirileri (7-8 Mayıs 1999 Ankara-Türkiye), Türksoy Yayınları No: 11, s. 19-29. A. B. Ercilasun, “Dîvânü Lûgati’t-Türk’te Ünlü Uzunluklarıyla İlgili Kayıtlar”, aynı eser, s. 51-54. T. Kocaoğlu, “Modern Dil Bilimi Açısından Dîvânü Lûgati’t-Türk’e Bir Bakış”, aynı eser, s. 47-50. M. Gökçeoğlu, “Dîvânü Lûgati’t-Türk ve Kıbrıs Türklerinin Dillerinde Yaşayan Sözcükler”, aynı eser, s. 72-77. T. Ahmedov, “Kâşgarlı Mahmud’un “Dîvânü Lûgati’t-Türk”ü ve Çağdaş Kırgız Dili”, aynı eser, s. 96-101. M. Akar, “Dîvânü Lûgati’t-Türk İle Anadolu Ağızlarındaki Ortak Unsurlar Üzerine Bir Deneme”, aynı eser, s. 106-129.
Kültür, tarih vb. ansiklopedik bilgiler için: H.N. Orkun, “Divanü Lûgat-it-Türk’e Nazaran Hakan”, Dergâh Dergisi (Ağustos 1337), s. 8. Z. V. Togan, “Eski Türk ve Moğolların Haritaları ve Haritacılığı Meselelerine Dair Notlar I. Mahmud Kâşgarî’nin Haritası, Kopuz 5 (Ağustos 1939). T. Banguoğlu, “Kâşgarî’den Notlar. II. Oğuzlar ve Oğuzeli Üzerine”, TDAY-Belleten 1959, s. 1-26. İ. Olgun, “Kaşgarlı Mahmut’ta Türklük Bilinci”, TD 253 (Ekim 1972), s. 81-86. A. Özkırımlı, “Kaşgarlı’ya Göre Türklerde Askerlik”, aynı eser, s. 87-95. A. Caferoğlu, “Kâşgarlı Muhmut’a Göre Akraba Adları”, aynı eser, s. 23-26. S. G. Klaştornıy, “Epoxa Maxmuda Kaşgarskogo”, ST 1 (Bakû 1972), s. 18-23. O. Karaev, “İstoriko-geografiçeskie dannıe soobşçaemıe Maxmudom Kaşgari”, ST 1 (Bakû 1972), s. 111-113. R. Genç, “Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk İllerinin Siyasi ve Etnik Durumu”, TKA XI-XIV (1973-1975), Ankara 1975, s. 176-213; Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası, TKAE Yayınları:147, Ankara 1997; “Kaşgarlı’dan Anadolu’ya Uzanan Kültür Değerlerimiz”, Dîvânü Lûgati’t-Türk Bilgi Şöleni Bildirileri (7-8 Mayıs 1999 Ankara-Türkiye), Türksoy Yayınları No: 11, s. 7-9. M. Zekiyev, “Kâşgarlı Mahmud ve Türk boylarının etnik birliğini oluşturma çabaları”, aynı eser, s. 90-95. A. Egewbayev, “Eski Türk Edebiyatı Mirasındaki Mitolojik ve Halk Kültürleri İle İlgili Akımlar, Tarihi ve Toponomik Efsaneler, Adlandırmalar”, aynı eser, s. 62-71. Ş. Ekberzade, “Dîvânü Lûgati’t-Türk ve Türk Maneviyatı”, aynı eser, s. 57-61.
[5] Kitabu Dìvanu Lugati’t-Türk, C.I, İstanbul 1333 (1917); C. II, İstanbul 1333 (1917), C.III, 1335 (1919).
[6] C. Brockelmann, Mitteltürkischer Wortschatz nach Mahmud al-Kaşgarìs Dìvan lugat at-türk, Bibliotheca Orientalis Hungarica I, Budapest-Leipzig 1928.
[7] Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi , C. I. Ankara 1939; C. II, Ankara 1940; C. III, Ankara 1941 (I. Ciltte “Divanü Lûgat-it-Türk ve Tercümesi Üzerine Notlar” başlığı altında sıralanan 17 maddede B. Atalay, eserlere ilgili soru işaretli olan pek çok hususa açıklık getirmeye çalışmıştır. DLT’ün üç ciltlik bu çalışması A.B. Taymas tarafından iki yazıda tanıtılmıştır: “Divanü Lûgat-it-Türk tercemesi”, TM 7-8 (1940-1942), s. 212-252; II, (1954), s. 75-99). Divanü Lûgat-it-Türk Tıpkıbasımı “Faksimile”, Ankara 1941. Divanü Lûgat-it-Türk Dizini “Endeks”, Ankara 1943.
[8] D. Dilçin, Arap Alfabesine Göre Divanü Lûgat-it-Türk’ün Dizini, Ankara 1957.
[9] Divanü Lûgat-it-Türk Dizini, Ankara 1972.
[10] Dîvânü Lûgati’t-Türk. Tıpkıbasım, Kültür Bakanlığı Yayınları:1205, Ankara 1990.
[11] Mahmud Kaşgariy. Türkiy Süzler Devani (Devanü Lugatit-Türk), Özbekistan SSR Fanlar Akademiyasi, I. Tom, Taşkent 1960; II. Tom, Taşkent 1961; III. Tom, Taşkent 1963.
[12] Devanü Lugatit-Türk. İndeks-lugat, Taşkent 1967, s. 1-405.
[13] K. Mahmutov, “Grammatik kürsatkiç-Grammatiçeskiy ukazatel”, Devanü Lugatit-Türk. İndeks-lugat, Taşkent 1967, s. 406-476. Ş. Şükürov, “XI. Asr eski Türk tilining grammatik oçerki”, Devanü Lugatit-Türk. İndeks-lugat, Taşkent 1967, s. 477-541.
[14] Mehmut Qeşkeri, Türki Tillar Divani, I. Tom, Urumçi 1981; II. Tom, Urumçi 1983; III. Tom, Urumçi 1984.
[15] Maòmud Kaşkari. Türik Sözdigi, (Avdargan: A. K. Egebayev), I. Tom, Almatı 1997; II. Tom Almatı 1997; III. Tom Almatı 1998.
[16] Mahmud al-Kaşgarì, Compendium of the Turkic Dialects (Dìwan Lugat at-Turk), Part I, Harvard 1982; Part II, Harvard 1984; Part III, Harvard 1985.
'Atabetü’l- Hakayık
Dinî çerçevede manzum bir ahlâk kitabı olan 'Atabetü’l-Hakayık (AH), tahminen XII. yy’da Edìb Ahmed Yüknekì tarafından yazılıp meliki’t-türki ve’l-'acem Muhammed Dad İspehsalar Beg’e takdim edilmiştir.
AH, KB gibi mütekarip vezninde (fa'ulün fa'ulün fa'ulün fa'ul) kaleme alınmıştır. Esere İslâmî muhitin bir özelliği olarak Tanrı, peygamber, dört halife ve eserin takdim edildiği kişiye yapılan övgü ile başlanmış, asıl konuya sebeb-i te’lif bölümünden sonra geçilmiştir. Toplam 80 dize tutan bu bölümler beyitler halinde gazel nazım şekli ile yazılmıştır. Asıl konu ise dörtlükler şeklinde aaxa uyak düzeninde işlenmiştir. Genelde Arapça olan bâb başlıkları “bilginin faydası ve bilgisizliğin zararları, dilin muhafazı, dünyanın dönekliği, cömertliğin medhi ve hasisliğin zemmi, tevazu ve kibir, harislik, kerem, hilm ve diğer iyilikler, zamanenin bozukluğu, kitap sahibinin özrü” hakkındadır. Adı “hakikatlerin eşiği” anlamına gelen bu eser konusu ve amacı bakımından özellikle bazı bölümlerde KB’e çok benzese de, üslup ve sunuş tarzı bakımından ondan tamamıyla ayrılmaktadır.
Esere asıl metni oluşturan 101 dörtlükten sonra üç parça eklenmiştir. Aynı vezinde yazılan bu üç parçadan ikisi birer dörtlükten sonuncusu ise dizeleri kendi arasında kafiyelenmiş 10 beyitten oluşmaktadır. Eseri ve yazarını okuyucuya takdim edecek türde yazılan bu ilave dörtlüklerden ilkinin yazarı belli değildir. İkincisi için ise bazı nüshalarda Emîr Seyfeddin adı kayıtlıdır. Ancak söz konusu nüshalarda başlığa sonradan kaydedildiği anlaşılan bu bilginin doğruluğu, XV. yy’ın ilk yarısında Seyfî mahlasıyla Türkçe ve Farsça şiirler yazan şairin bütün eserlerinin değerlendirilmesine bağlıdır. İfade bakımından birbirine çok benzeyen bu iki dörtlükte edìbler edìbi fazıllar başı diye sunulan şairin doğuştan kör olduğu, eserin on dört bâb üzre yazıldığı, bu sözlerin en az altın yüklü bir fil değerinde olduğu, Tanrının gevher gibi söz söyleyen şaire rahmette bulunacağı ve kıyamet gününde şairin yaranların eşi olacağı belirtilmektedir. Üçüncü ek metin, Timur’un ölümünden sonra kumandanlığı yanında devlet yönetiminde de söz sahibi olan Arslan Hoca Tarhan’a aittir. Bu bölümde Yüknekli olan şairin babasının adının Mahmud olduğu, Arap usulüne göre esere 'Atabetü’l-Hakayık adının verildiği, Edìb’in gönül rikkati ile söylediği sözlerin Kaşgar dili ile kaleme alındığı, bu dili bilen herkesin eseri anlayabileceğinden bahsedilmektedir.
Mahmud oğlu Edìb Ahmed’in hayatı hakkında yaşadığı dönem ve yeri bile ortaya koyan herhangi kesin bir bilgiye bugün için ulaşılamamıştır. Şair adını eserinin son bâbında “Edìb Ahmed atım edeb pend sözüm” dizesi ile kendisi söylemiş bunun dışında yukarıda açıklanan üç ek metinde şair sadece unvanıyla “edìb” şeklinde anılmıştır. F. Köprülü, “'Atabetü’l-Hakayık’a 'A'id[17]” adlı yazısında Nevayî’nin Nesayimü’l-Mahabbe min Şemayimi’l-Fütüvve[18] adlı eserinde Edìb Ahmed için nakledilen rivayeti aktarmaktadır. Buna göre aslen Türk olan, hakkında Nevayî zamanında bile birçok menkıbe söylenilen Edìb Ahmed, “anadan togma kör imiş, lakin gayet zekì, zahid, muttakì imiş. Meskeni Bagdaddan bir kaç fersah-bazılarına göre dört fersah- mesafede imiş. Her gün bu uzun mesafeyi kat' ile İmam-ı A'zamıñ dersine gelir ve bir mes'ele ögrenirmiş.” Köprülü, makalenin sonunda bu rivayette Nevayî’nin kaydettiği Edìb Ahmed’in AH’ın şairi olarak kabul edilemeyeceğini vurgulamaktadır. Çünkü ona göre İmam-ı A’zam ile çağdaş olan Dad Sipehsalar Muhammed Beg adlı bir Türk emîri bulunmamaktadır hatta o dönemde böyle bir unvan bile mevcut değildir. Eserin şairi konusundaki bu bilinmezlik Meliki’t-türki ve’l-'acem unvanıyla adı geçen hükümdar Dad Sipehsalar Muhammed Beg için de geçerlidir.
AH’ın bugünkü nüshaları arasında en iyileri İstanbul’daki kütüphanelerde yer almaktadır. Bâb başlıkları ile ayet ve hadis gibi Arapça ibareler dışında tamamıyla Uygur harfleriyle kaleme alınan Ayasofya Kütüphanesi No.4012’deki nüsha, eserin gerçek adını ve takdim edildiği kişiyi tespit etme bakımından önemlidir. 1444 yılında Semerkand’da istinsah edilen ve Uygur hat sanatının en güzel örneklerinden birini teşkil eden bu nüsha, N. Asım tarafından tanıtılmıştır[19]. Eserin diğer önemli bir nüshası yine Ayasofya Kütüphanesi No. 4757’de kayıtlı bir mecmuanın başında bulunmaktadır. Abdürrezzak Bahşı tarafından 1480 yılında düzenlenen mecmuadaki bu nüshada Uygurca satırların altında Arap harfleriyle bunların nasıl okunacağı da yazılmıştır. N. Asım’ın yukarıda sözü edilen tanıtma yazısında Ayasofya Kütüphanesindeki bu iki nüshanın karşılaştırılması da yapılmıştır. Topkapı Sarayı-Hazine Kayıt No. 35552, Sıra No. 244, Hususî No. 14’te kayıtlı Arap harfleriyle yazılmış nüshada ise eserin adı Hibetü’l-Hakayık şeklinde geçmektedir[20].
AH üzerinde ilk çalışmayı N. Asım yapmıştır. Onun 1918’deki yayını metin, tercüme ve izah ile faksimileden oluşmaktadır[21]. Eserin bütün nüshalarının karşılaştırılmasıyla metninin ortaya konulduğu son çalışma R.R. Arat’a aittir[22]. Bu yayın “Edib Ahmed, Muhammed Dâd Sipehsâlâr Beg, Atebetü’l-Hakayık, AH’ın Bâbları ve Bâb Başlıkları, AH’ın Yeniden Tanzimi ve Arslan Hoca Tarhan, AH’ın Bugünkü nüshaları, AH’ın Metni Üzerinde Araştırmalar” başlıklarının yer aldığı Giriş bölümünden sonra “Asıl Metin, İlave Parçalar, Tercüme, Notlar, Tahlilî Fihrist”ten oluşmaktadır. Ayrıca Arat, çalışmasının sonuna AH’ın Semerkand (Ayasofya), İstanbul (Ayasofya), İstanbul (Topkapı Sarayı), Ankara (Seyid Ali), Ankara (Maarif Kütüphanesi), Berlin (İlimler Akademisi) nüshalarının tıpkıbasımlarını da eklemiştir.
[17] F. Köprülü, TM I, İstanbul 1925, s. 255-257.
[18] Alì-şìr Nevayì. Nesayimü’l-Mahabbe min Şemayimi’l-Fütüvve. I. Metin, (Hayırlayan: K. Eraslan), TDK Yayınları:608, Ankara 1996, s. 390.
[19] N. Asım, “Uygur Yazısıyla “Hibetü’l-Hakayık’ın Diger Bir Nüshası”, TM I, İstanbul 1925, s. 227-228.
[20] Diğer nüshalar için bkz.: Edib Ahmed B. Mahmud Yükneki. Atebetü’l-Hakayık, (Hazırlayan: R.R. Arat), İstanbul 1951, s. 20-39.
[21] N. Asım, Hibetü’l-Hakayık, İstanbul 1334/1918.
[22] Edib Ahmed B. Mahmud Yükneki. Atebetü’l-Hakayık, (Hazırlayan: R.R. Arat), İstanbul 1951.
Ahmet Yesevi ve Divan-ı Hikmet
K. Eraslan’ın “Sufî bir şair ve tarikat sahibi bir mürşid olarak Türk milletinin manevî hayatında asırlarca nüfuzu devam eden ve çeşitli tarikatler üzerinde de müessir olan Ahmed-i Yesevî, dikkate değer bir şahsiyettir. Şeyh Ferîdü’d-dîn-i Attâr’ın “Pîr-i Türkistan” şeklinde vasıflandırdığı Ahmed-i Yesevî’nin menkıbeleri ve kendisine isnad edilen kerametleri Türk dünyasında öylesine yayılıp benimsenmiştir ki zamanla tarihî hüviyeti unutulup yerini menkıbevî hüviyeti almıştır” sözleri, Dìvan-ı Hikmet sahibinin hayatı hakkında kesin bilgilere sahip olunmadığını ve değişik açılardan onun Türk dünyasındaki önemini özetlemektedir. Doğum tarihi ve yeri kesin şekilde bilinmeyen Ahmed Yesevì’nin Yusuf-ı Hemedanì’ye intisabı göz önüne alındığında XI. yy’ın ikinci yarısında yaşadığı tahmin edilmektedir. Doğum yerinin de Sayram ve Yesi olduğuna dair çeşitli rivayetler vardır.
Dinî-tasavvufî halk edebiyatımızın ilk temsilcisi olan Ahmed Yesevì’nin “hikmet” adı verilen şiirlerinin yer aldığı Dìvan-ı Hikmet, Yesevì’den çok sonra kurucu olduğu Yesevî dervişleri tarafından değişik bölgelerde düzenlenmiştir. Bu nedenle Dìvan-ı Hikmet’teki şiirler dil özellikleri bakımından XI. yy Karahanlı Türkçesini aksettirecek nitelikte değildir. Üstelik Dìvan-ı Hikmet’in bazı nüshalarında diğer Yesevî dervişlerinin aynı tarz ve içerikteki hikmetleri de vardır. Bu nedenle Ahmed Yesevì’ye atfedilen şiirlerin gerçekten ona ait olup olmadığı hususunda her zaman için bir soru işareti belirmektedir.
Bu konuda yapılan derli toplu tek çalışma K. Eraslan’ın Dîvan-ı Hikmet’ten Seçmeler adlı 1983 yılındaki yayınıdır[1]. Eraslan bu çalışmasında elde edebildiğini belirttiği Dìvan-ı Hikmet’in yazma ve basma nüshaları ile hikmet mecmualarını tarayarak tespit ettiği 70 hikmet ile onların Türkiye Türkçesine çevirisini vermiştir. Ayrıca bu çalışmanın gerek “Giriş” gerekse “Notlar” kısmında Aómed Yesevì ve hikmetleri tüm ayrıntısıyla ele alınmıştır.
[1] K. Eraslan, DîvÀn-ı Hikmet’ten Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yayınları:546, Ankara 1983. Hayati Bice, Günümüzün Aşk Yolcusuna Divan-ı Hikmet, İstanbul 2015; Divan-ı Hikmet. Hoca Ahmed Yesevi, Ahmed Yesevi Üniversitesi, Ankara 2016.