Eski Türkçe Dönemi: Köktürk, Uygur ve Karahanlı Türkçeleri

 

Köktürk ve Uygur Türkçeleri Arasındaki Farklar

Köktürk (Orhun) ve Uygur Türkçesi, Karahanlı Türkçesi ile birlikte Eski Türkçe dönemi içinde değerlendirilir. Başka bir deyişle, 13. yy’a kadar Türk dünyasının doğu kolunda iki ayrı bölgede iki ayrı yazı dili oluşmuştur. Bunlardan biri Ötüken’de ve daha sonra Doğu Türkistan’daki Tarım bölgesinde kullanılan Orhun Türkçesi ile Uygurca, diğeri de Kaşgar’da ortaya çıkan Karahanlı Türkçesidir. Uygur Türkçesi, Orhun Türkçesinin devamı niteliğinde olmuştur. Uygur ve Karahanlı Türkçeleri de birbirinin devamı olduğu gibi, yan yana fakat iki ayrı medeniyeti temsil ederek ürünlerini vermişler, sonunda İslâmî olanı 1500’lerden itibaren Tarım’dakini sindirmiştir.

 

Bu üç Türk yazı dilinin niteliğini, 10. yy İslâm coğrafyacılarından İstahrî (öl. 957) Mesâlikü’l-memâlik adlı kitabında şöyle ifade etmiştir (R. Şeşen, İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, TTK Yayınları, 2. Baskı, Ankara 2001, s. 156.): “Çin ülkesinde çeşitli diller konuşulur. Türklere gelince bunların hepsi Tokuz Oğuzlara, Kırgızlara, Kimaklara, Oğuzlara, Karluklara mensupturlar. Dilleri birdir. Birbirlerinin konuştuklarını anlarlar.”  İstahrî’nin açıklamalarında dikkati çeken son cümle olmalıdır. Çünkü o, dillerinin “bir” yani aynı olduğunu söylediği Türk boyları için “birbirlerinin konuştuklarını anlarlar” diyerek aslında birtakım dillik farklara dikkati çekmek istemiş fakat aynı zamanda bu farklılıkların boyutunu da vurgulamıştır.

 

Köktürk ve Uygur Türkçeleri arasındaki farklar, mensubu oldukları kültür daireleri ile değişik Türk boylarına ait ağız farklılıklarının ortaya çıkardığı seslik, biçimlik ve söz dağarcığıyla ilgili farklılıklardan öte değildir. Tabiî ki bunda coğrafya ve zaman faktörleri de etkili olmuştur.

 

Köktürk yazıtları arasında bile farklı ağız özelliklerini fark etmek mümkündür. Kaşgarlı Mahmud’un 11. yy’da Oğuz özelliği olarak tespit ettiği (“Kelimenin başında bulunan م harflerini Suvarlarla Oğuzlar, Kıpçaklar ب’ye çevirirler. Türkler –Karahanlı Türkleri- men bardum, Suvarlarla Kıpçaklar, Oğuzlar ben bardum der.” DLT I-31) b ~ m değişimi üç büyük yazıt arasında da vardır.

 

Bilge Kağan ve Költigin yazıtlarında 1. tekil şahıs zamiri “ben”, men şeklinde geçer, bunun ek almış şekilleri de m-’li geçerken Tonyukuk yazıtında çoğunlukla ben olarak geçer ve ek almış şekilleri de b-’lidir.

 

            men KT G11, BK D33                          ben T 47 ~ men T 10

            meniŋ BK D29, KT G11                       beniŋ T 21

            maŋa KT D30, BK D24                        bini T 10

 

Bu durum tek örnekle sınırlandırılamaz. ben zamirinde m’li yapıları tercih eden BK ve K yazıtları –içinde /n/ ve /ŋ/ geçen- beŋgü “ebedî, ebedî olarak”, bin- “binmek”, biŋ “1000” gibi başka sözcüklerde b’yi tercih etmiştir. Tonyukuk yazıtında geçen beŋlig “benli”, bıŋ “1000”, bintür- “bindirmek”, buŋ “dert, sıkıntı”, buŋad- “sıkılmak, sıkıntı içinde olmak”, buŋsız “eksiksiz, fazlasıyla” örnekleri konuyla ilgili sözcüklerdir.

 

Ayrıca Tonyukuk yazıtında bini’nin geçmesinden Türk dilinde e ~ i sorunun başlamış olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu sorun her yazı dili döneminde (Uygur, Karahanlı, Harezm Türkçeleri) artarak devam edecek ve sonunda Çağataycada  şu kurala bağlanacaktır: “Türkçe ilk hecedeki /e/ ile yazılan sözler /i/ (veya /é/)’ye dönüşür.

 

Orhun ve Uygur Türkçeleri arasındaki farklara gelince:

1.Gabain’in bahsettiği Eski Uygurca Türkçesinde y ve n ağızlarının oluşmasına neden olan Köktürkçedeki /ń/ (n͡y) birleşik sesinin Uygurcada /y/ ve /n/’ye dönüşmesi. 

ańıg “kötü, fena” KT G5, BK K4 > ayıġ, ayaġ “kötü; pek çok” Kalyanam. II.1

koń “koyun” KT D12, BK D11 > ķoy ay. Kalyanam. III.1

azkıña “azıcık” KT D34 > azķıya

 

2.Köktürkçe b- (söz içi /n/, /ŋ/ olması durumunda) ve m- > Uygurcada m-

ben “ben” T 47 > men Kalyanam. V.1

buŋ T 57 > muŋ Kalyanam. XXVI.1

 

3.Köktürkçe –b-, -b > Uygurca –v-, -v

sebin- “sevinmek” BK D2 > sew- Kalyanam. VI.4 (krş. sewig, sewin-, sewinç)

sab “söz, haber” KT G7, BK K6 > saw Kalyanam. XV.7

sub “su; ırmak” KT D27, BK D22 > suw Kalyanam. XVII.4

 

4.Köktürkçede gelecek zaman çekimi –DAçI, -çI ve –sIK ekleri ile yapılırken Uygurcada bu zamanın çekiminde diğer eklerin yanı sıra –GAy ekinin görülmeye başlaması iki yazı dili arasındaki morfolojik farklardan biridir. –GAy eki, Köktürk harfleriyle yazılmış olan Irk Bitig adlı kitapta da geçmektedir.

 

5.Ad durum eklerinden, çıkma durumu eki Köktürkçede +DA ve +dan ile yapılırken, Uygurcada bulunma durumu ekinin yanı sıra bu ekin işlevini +DIn almıştır. (Köktürkçede +dan çıkma ekinin varlığı gösterecek örnekler:

            Oguzdun+tan küreg kelti. T 8 “Oğuz tarafından kaçak geldi.”

            taşdın+tan “dışarıdan” MÇ G4

 

6.İlgi hâli eki Köktürkçede +Iŋ / +nIŋ iken Uygurcada ünlü veya ünsüzle sonlanan sözlerden sonra +nIŋ’dir.

 

 

Karahanlı Türkçesinin Köktürkçe ile Eski Uygur Türkçesinden ayrıldığı hususlar

 

1.Karahanlı Türkçesinde Köktürk ve Uygur Türkçelerindeki kelime içi ve sonunda bulunan d ~ ḏ  olmuştur.

DLT І: 32’de /d/ konusunda Kaşgarlı şunları söylüyor: “Ben öz dili ile yazıyorum; harfleri kimlerin çevirdiğini söyledim. Sen ona göre çevirirsin. Yagma, Tohsı, Kıfçak, Yabaku, Tatar, Kay, Çomul ve Oğuzlar birbirine uygun olarak /d/ harfini her zaman /y/’ye çevirirler ve hiçbir zaman /d/’li söyleyemezler. “kayın ağacı”na bunlardan başkası “kadın”, bunlar “kayın” diye söylerler.” Bu açıklamalardan sonra “ayruk” Oğuzca diye gösterildiği gibi “adruk” da Oğuzca kaydıyla verilmiştir. “idiş” kelimesi de aynı şekliyle Oğuzca olarak kaydedilmiştir.

2. Köktürkçede kelime içi ve sonu pozisyonunda yer alan /b/ sesi, Uygurcada /v/ ve Karahanlı Türkçesinde -üç noktalı f işareti ile gösterilen- /w/ ile /v/’ye gelişmiştir.

Kaşgarlı Mahmud yine eserin bu ses olayından şu şekilde bahseder (DLT I: 31): “Türklerce –yani Karahanlı Türklerince- /f/ ile /b/ arasında söylenen /w/ harfi Oğuzlarla onlara yakın olanlar tarafından /v/’ye çevrilir. Türklerin “ew” dediğine Oğuzlar “ev” derler. Türkler “av”a “aw”, Oğuzlar “av” derler.”

3. Köktürk ve Uygur Türkçelerindeki 3. şahıs emir eki –zUn (ve Köktürkçe için –çun) iken   -sUn / -sU / -sUnI oluyor.

4.Köktürkçedeki palatel /ń/, Uygurcada /n/ ve /y/’ye gelişir, Karahanlıcada genelde /y/ olur. ańıg ‘kötü, fena’ ˃ ayıg, koń ‘koyun’ ˃ koy, azkıńa ‘azıcık’ ˃ azkıya

5.Karahanlı Türkçesinde Köktürk ve Uygurcadaki gibi yapım ve çekim ekleri ile hece başındaki /g/ korunuyor.

DLT’de Kaşgarlı Mahmud, XIII. yy itibarıyla yazılı eserler vermeye başlayan Eski Oğuz Türkçesine XI. yy’da ek ve hece başı /g/’nin eriyip kaybolmaya başladığını gösterecek örnekler vermiştir.  çumguk / çumuk, tamgak / tamak, kurug / kurı gibi ikili şekilller Oğuzca kaydı düşülerek verilmiştir.

 

AÇIKLAMA: Zeynep Korkmaz, “Kaşgarlı Mahmut ve Oğuz Türkçesi”, Türk Dili, Divanü Lugat-it-Türk Özel Sayısı, Yıl: 22, Cilt: XXVII, Sayı: 253, 1972, s. 3-20.

En son değiştirme: Perşembe, 23 Kasım 2017, 2:06 ÖS