Konu özeti

  • 1. Hafta: Bizans Tarihi'ni Oluşturan Ana Öğelerin Genel Tanımı

    Bizans tarih yazıcılığı Kaiseria’lı Eusebios ile başladı. Eusebios’un 325 yılına kadar yazdığı eseri kronografinin ilk örneklerindendir. Kaleme aldığı on kitaptan oluşan “Büyük Kilise Tarihi” eseri ile Eusebios yeni bir ekol oluşturmuştur. Büyük Konstantin için ayrıca “Vita” adında bir biyografi eseri de bulunmaktadır. IV. Yüzyılın en önemli tarihçisi olarak belirtilen Antakyalı Ammianus Marcellinus, Latince yazdığı “Res Gestae” adında Tacitus’un Historia’sından esinlenerek yazdığı eseri dönemi için oldukça önemlidir. Marcellinus’tan sonra üç önemli pagan tarihçi; Sardes’li Eunapios, Thebes’li Olympiodoros ve Zosimos’tur. Zosimos Roma imparatoru Augustus’tan Diokletianus’a kadar bir tarih eseri yazmıştır.

    Avrupa Hunları ve Attila hakkında eserini yazan Priskos, Roma temsilcisi sıfatıyla Attila’nın hükümdarlığında Hunları tasvir eder. Eusebios’un Kilise Tarihi’ni devam ettiren yazarlar arasında Sokrates 306 – 439, Sozomenos 324 – 415 ve Kyrrhoslu Theodoretos 325 – 428 arasında kilise için önemli olayları kaleme almışlardır. Bu yazarları eserinin temasını ruhban sınıfı dışında kilise tarigi yazan Eugarios ve Efesli Ioannes takip eder; Ioannes, İmparator Maurikios’a kadar kaleme aldığı Süryanice kilise tarihi yazmıştır. Bunların dışında Doğu kilisesinin babaları sayılan İskenderiyeli Athanasios, Nazianz’lı Gregorios, Kaiseria’lı Basileos, Nissa’lı Gregorius ve Ioannes Chrisostomos’un kilise tarihi hakkında önemli yazıları bulunmaktadır.

    İmparator Julianos zamanında önemli retorik ürünleri olan yazarlar; Themistios, Libanios ve Synesios’tur. Iustinianus devrinin büyük tarihçisi Kaiseria’lı Prokopius, 8 kitap halinde Vandal, Got ve Sasanilerle yapılan savaşlar hakkında bir eser kaleme almıştır. Bunun yanında imparator Iustinianus ve imparatoriçe Theodora’yı hicvettiği gizli tarih adında başka bir eseri de bulunmaktadır. Yine Iustinianus’un saltanatında çağdaşı olan Agathias, Prokopius’un eserinin devamını, Agathias’ın eserinin devamını da Menandros Protektor (558 – 582) yazmıştır. Thlophylaktos Simokkates de Menandros’un eserine devam edip imparator Maurikios dönemini (582 – 602) kaleme almıştır. Bizans tarih yazıcılığında tarih eserleri arasında böylece kesintisiz bir zincirli bağlantı ve devamlılık bulunur. Bu özellik Bizans tarih yazıcılığının tipik bir özelliğidir

    Bizans tarih yazıcılığının diğer bir özelliği de kronografidir. Ioannes Malalas, Iustinianus’un son yıllarına kadar ele aldığı bir dünya tarihi kaleme almıştır. Erken dönem Bizans ordusu ve Bizans savaş sanatı için ayrıca imparator Maurikios’un “Strategikon” adlı eserinden bahsetmeliyiz. Bu eser özellikle Avarlar ve Güney Slavları ile Lombardların istilası hakkında önemli bilgiler ihtiva eder. Iustinianus’tan Heraklius sonrası döneme kadar tarih eserlerinde bir azalma fark edilmektedir. Heraklius dönemi için Georgios Pisidies, Heraklius’un Sasanilere karşı savaşını, 626 yılındaki Avar-Sasani İstanbul Kuşatmasını şiirlerle edebi bir üslupta yazmıştır. Heraklius devri için en önemli kronikler Theophanes ve Nikephoros’un vekayinameleridir. İkonalara taraftar bu iki müverrihten Theophanes, Georgios Synkellos’un eksik kalmış dünya tarihinin devamını yazmıştır. Theophanes’in eseri VII ve VIII. Yüzyıllar için büyük önem teşkil eder, Theophanes’in kroniği Bizans’ta büyük itibar görmüş olup, sonraki Bizans yıllıkçıları ondan istifade ederler. Bunların yanında Balkanlara Güney Slavlarının yaptıkları akınları ve Selanik’e gelişlerini tasvir eden Aziz Demetrios’un Mucizeleri adlı hagiografik:menkıbe eserinden bahsetmek gerekmektedir. Georgios Monakhos (Amartolos)’un III. Mikhael zamanında 842 yılına kadar ulaşan bir kroniği bulunmaktadır. Monakhos büyük ölçüde Theophanes’den yararlanmıştır. Simeon Logothetes’in dünya kroniği de Theophanes’in ele aldığı devirden sonra başlar. 

    KAYNAKÇA

    Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997

    Cheynet, Jean Claude, Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008

    Gregory, Timothy, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016

    Haldon, John F., The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005

    Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008

    Khazdan, Alexander P., ed. The Oxford Dictionary of Byzantium. New York: Oxford University Press, 1991

    Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004

    Norwich, John Julius,  Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, 2013

    Obolesnky, Dimitri, The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974

    Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011

    Shepard, Jonathan, The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008

    Vasiliev, Alexander A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016.


    • 2. Hafta: Bizans Tarihi'nin Kaynakları

      İmparator VII. Konstantin zamanında yazmış olan Joseph Genesios’un eseri ikonoklazma (tasvir kırıcı) hareketine denk gelen bir dönemde ele alınmıştır. Eserinin son kitabı imparator III. Mikhael ve I. Basileos zamanını konu edinir. Buna rağmen Genesios, Makedonya Hanedanı ve kurucu Basileos’u yüceltirken, Basileos’un devirdiği Mikhael’i kötüleyerek taraflı bir anlatım tercih etmiştir. Theophanes Continuatus da Genesios gibi Makedonya Hanedanı lehinde bir anlatım tarzına sahiptir. Onun eserinin beşinci kitabı bizzat imparator VII. Konstantin tarafından kaleme alınmış büyükbabası I. Basileos’un ayrıntılı bir biyografisidir. Altıncı kitabın birinci kısmında ise VI. Leo, Aleksandros, VII. Konstantin ve I. Romanos Lekapenos saltanatı dönemleri içermektedir. Selanik şehrinin 904’te Araplar tarafından yağmalanmasını olaya şahit olan papaz Ioannes Kameniates tasvir etmektedir.

      Nikeforos Fokas ve Ioannes Çimişkes’in yaptıkları savaşların bir tasivirini X. Yüzyıl sonlarında kaleme alan Leon Diyakonos anlatır. “Chronografia” adlı eserin yazarı Mikhail Psellos, kendi zamanına kadar olan on dört imparatoru kapsayan eserinde II. Basileos’un yaklaşık elli yıllık saltanatından başlayıp VII. Mikhael Dukas’ın sonuna kadar dönemi ele almıştır. Yüksek bir Bizans memuru olan Ioannes Skylitzes, XI. Yüzyılın sonunda Theophanes’in eserinin sonundan devam edip 1057’ye kadar uzanan bir kronik yazmıştır. Skylitzes’in eserini Georgios Kedrenos yeniden neşretmiştir. Aynı şekilde yüksek bir memur olan Ioannes Zonaras XII. Yüzyılın ortalarında kaleme aldığı Aleksios Komnenos döneminden başlayıp 1118’de sona eren bir dünya kroniği yazdı. Bizans kaynağı olan diğer bir eser Antakyalı Yahya’nın kroniği Makedonya Hanedanı için önemlidir. Kutsal Roma Germen İmparatoru I. Otto’nun elçisi olan Cremonalı Liutprand’ın “Antapodosis” adlı eseri de Bizans kültür tarihi açısından ehemmiyet taşımaktadır.

      Gnostik Paulikan mezhebi doktrini için Sicilyalı Petros önemli bir kaynak kaleme almıştır. Bogomilliğin başlangıç safhası için ise Theophylaktos’un Bulgar çarına mektubu ile Bulgar keşişi Kosmas’ın yazısı önemlidir. Konstantin Kiril ve Methodos’un Moravya’ya misyonerlik için gittiklerinde yazdıkları “Vita” lar çok önemli hagiografik eserlerdir. İmparator VII. Konstantin’in eserleri bütün Bizans devirleri için en önemli kaynaklardandır; “De Thematibus” adındaki Bizans themalarını anlattığı eseriyle Bizans’ın temas kurduğu ülkeler ve milletleri anlatan “De Administrando Impero” adlı eseri en önemli iki kitabıdır. De Administrando Impero ayrıca Balkanlarda Güney Slavlarının tarihi ve ilk kurdukları devletler hakkında büyük önem taşımaktadır.

      Bizans sarayında yüksek bir konumda olan Mikhael Attaleiates’in Isaakios Komnenos’un tahta çıkışına kadar kaleme aldığı eseri çok önemlidir. Komnenoslar devrinde Bizans tarihi açısından önemli eserler kaleme alınmıştır. Genellikle Bizans vesikaları XI. Yüzyıl’dan itibaren bol miktardadır. Bu devrin müverrihlerinden birisi olan (Genç) Nikephoros Bryennios, I. Isaakios Komnenos’un tahta geçişinden kayın pederi Aleksios Komnenos’un III. Nikephoros Botaneiates’i devirmesine kadar ele aldığı bir kronik yazmıştır. Bryennios’un ayrıca daha önceki dönemler için Psellos, Skylitzes ve Attaleiates’ten istifade ettiği anlaşılıyor. Bryennios’un karısı ve Aleksios Komnenos’un kızı olan Anna Komnena’nın Alexiad adında eseri, I. Haçlı Seferi’ni Bizans gözünden aktaran önemli bir kroniktir. (Anna, ayrıca Peçeneklerle yapılan savaşları ve Çaka Bey’in faaliyetlerini de aktarmıştır.) Alexiad eserinin devamı niteliğinde olan Ioannes Kinnamos’un Historia’sı II. Ioannes Komnenos ile Manuel Komnenos dönemlerini yazmıştır. Eseri 1176 Miryakefalon Savaşı’na kadar olan dönemi kapsar.

      Diğer bir tarih yazarı olan Konstantin Manasses, imparator Manuel Komnenos dönemini anlattığı bir kronik yazmıştır. Selanikli Eustathius’un kaleme aldığı 1185’te Normanların Manuel Komnenos’un İtalya seferine misilleme olarak Selanik şehrini yağmalamalarını anlattığı eseri hadiseyi bizzat aktarması açısından çok önemlidir. İstanbul’da Latin İmparatorluğu’nun kurulması ve sonrasını Niketas Khoniates’in 1206’ya kadar uzanan eseri tasvir eder. İznik İmparatorluğu’nun tarih yazarı Georgios Akropolites, Khoniates’ten devam edip 1261’de VIII. Mikhael’in iktidara gelmesine kadar süren bir dünya kroniği yazmıştır. XIII. Yüzyıl’a ait pek çok gelişmede ismi zikredilen Georgios Pachymeres’in 1255 – 1310 yılları arasında yaşananları aktardığı eseri, VIII. Mikhael’in 1258 – 61’de İstanbul’u ele geçirip imparator olmasıyla başlayan süreçleri en ayrıntılı biçimde anlatan kroniktir. Mikhael’in ölümünden sonra (1282) yaşanan gelişmeleri, ortak imparatorlar II. Andronikos ve IX. Mikhael döneminin bir kısmını da anlatan Pachymeres’in eseri, Akropolites’in eserinin devamı niteliğindedir. Pachymeres ayrıca 1282 sonrasında Batı Anadolu’nun Türklerce fethini, Sırp kralı Milutin ile Sırpların Balkanlarda yükselişini, Katalan paralı askerlerin 1300’lerin başlarındaki faaliyetlerini de nakletmiştir.

      Pachymeres’in eserinin devamı niteliğinde olan Nikephoros Gregoras’ın “Romaike Historia: Roma Tarihi” adlı eseri 37 kitaptan müteşekkil olup 1204 – 1359 yıllarını kapsamaktadır. İmparator II. Andronikos’un Chartophylax’ı (İmparatorluk Arşivlerinden sorumlu kişi) olan Gregoras’ın eseri imparator VI. Ioannes Kantakuzenos’un hatıratları ile aşağı yukarı aynı bilgileri içerir. Atina Dukalığı’nda Floransalı Acciaioli ailesinin ve daha sonra Mora Despotluğunda Palaiologos’ların himayesinde bulunmuş olan Atina doğumlu Laonikos Chalkokondyles, İstanbul’un fethinden sonra Bizans’ın son 150 yılını anlattığı 1298 – 1463 yıllarını kapsayan “Historiarum Demonstrationes: Tarihin Kanıtları” adlı eseri diğer Bizans yapıtlarının aksine merkez konusunu Osmanlı Kuruluş Dönemi oluşturmuştur. Chalkokondyles’in tarih yazımında Tukidides tarzı anlatımdan etkilendiği söylenir.

      Gregoras ve Kantakuzenos’un bıraktığı yerden devam eden Dukas, Cenovalılara ait Yeni Foça’da yaşadıktan sonra Osmanlı divanına elçi olarak ziyaretler yapmıştır. 1341 – 1462 arası yaşananları anlattığı eseri Chalkokondyles’in aksine Yunan Halk diliyle yazılmıştır. Sultan I. Bayezid’in saltanatından itibaren tafsilatlı biçimde yaşanan gelişmeleri anlatan Dukas, Osmanlı Fetret Devrini ve diğer hadiseleri tüm parlaklığıyla aktarmış, İstanbul’un fethine şahit olmuştur. Dukas fetihten sonra mülteci olarak Lesbos (Midilli) Adasında Cenovalı Gattilusi ailesinin maiyetine girmiştir. Bizans tarihinin 1413 – 77 yıllarını Georgios Frantzis ele almıştır. Frantzis, Chalkokondyles ve Cenova dostu Dukas’ın aksine koyu bir Bizansçıdır. Dukas’ın Doğu-Batı kiliselerinin birleşmesini istediği union’cu fikirlerine tamamen karşıdır. İstanbul’un fethine şahit olup Mora Despotluğuna kaçmıştır.

      Chalkokondyles, Dukas ve Frantzis’in bıraktığı yerden devam eden Gökçeada’lı (Imbros) Kristovulos, Chalkokondyles gibi Osmanlı tarihine ağırlık verip “Sultan II. Mehmed’in Tarihi” ni yazmıştır. Münferit olayları yazan Bizans tarihçileri arasında Anagnostis Selanik Buhranı 1423-30 ve Türklerin Selanik’i ele geçirmesini, Ioannes Kananos ise Sultan II. Murad’ın İstanbul’u 1422 yılında kuşatmasını aktarmışlardır. Kananos, Yunan halk dilini tercih ederken Anagnostis, Attika klasik Helen dilini kullanmıştır.


       

      KAYNAKÇA

      Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997

      CheynetJean Claude, Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008

      Gregory, Timothy, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016

      Haldon, John F., The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005

      Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008

      Khazdan, Alexander P., ed. The Oxford Dictionary of Byzantium. New York: Oxford University Press, 1991

      Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004

      Norwich, John Julius,  Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın RiegelKabalcı Yayınları, 2013

      Obolesnky, Dimitri, The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974

      Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011

      Shepard, Jonathan, The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008

      Vasiliev, Alexander A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016.


      • 3. Hafta: Bizans ve Hun İlişkileri

        Türklerle Bizans İmparatorluğu’nun ilk teması Alan (367) ve Greuthungi (375) Krallıklarına son veren Avrupa Hunlarının bir kolunun Doğu Anadolu`ya girmesiyle olmuştur. Pannonia bölgesine gelip kurulan Avrupa Hunları’nın Bizans politik faaliyetleri Uldız döneminde başlar. Bizans’ı yıldırmak için vergi alıp haraçgüzar olmasını sağlamak amacıyla Trakya üzerine yürümüştür. Uldız’ın ardılı Rugila (Rua) döneminde aynı dış politika uygulanmaya devam edilip casusluk aracılığıyla istihbarat faaliyetlerini ileri sürerek Bizans topraklarına 422’de bir sefer yapılmıştır. Bu seferin ardından yüksek meblağda bir vergi alınmaya başlandı. Muncuk’un oğlu Attila (434 – 453) döneminde Bizanslılar bir kez daha yenilgiye uğratıldı. Margos (Pozarevac şehri) Antlaşması olarak bilinen antlaşmada esirlerin karşılıklı iadesi ve vergi konuları ele alındı.

        Antlaşmaya Bizans tarafının riayet etmemesi nedeniyle Attila ikinci kez Bizans seferini başlattı. Aynı tarihlerde Vandalların Roma’nın tahıl deposu Kartaca’yı ele geçirmesi üzerine Balkanlardaki Roma kuvvetlerinin Sicilya’ya gönderilmesi emredilince Attila ve kardeşi Bleda önderliğinde kolayca Trakya önlerine kadar gelip Bizans’ı barış yapmaya zorladılar. Balkan topraklarında ilerlemeye devam eden Hunlara Bizans tarafının tekrar vergisini ödememesi nedeniyle Attila II. Balkan Seferi’ni (442 seferi olarak da bilinir) başlatmıştır. Bir kol Yunanistan içinden Larissa merkezli Teselya topraklarına giriş yaparken, öbür kol Philippopolis (Filibe, Plovdiv) Rhaedostus (Tekirdağ) ve Arcadiapolis (Lüleburgaz) şehirlerine kadar gelip İstanbul surları önlerinde göründüler. Bu müşkül durum Romalıları barış yapmaya zorladı; Anatolios Antlaşması diye geçen antlaşma önceki şartlardan daha ağır olup vergi miktarını öncekinin iki katına çıkardı. Bu tarihte Bleda’nın da ölmesiyle tek başıyla iktidar olan Attila’nın Bizans topraklarına düzenlediği son seferi (447 seferi) başarısız olmuş ve bu onu Batı topraklarında ilerlemeye teşvik etmiştir.

        KAYNAKÇA

        Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997

        Cheynet, Jean Claude, Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008

        Gregory, Timothy, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016

        Haldon, John F., The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005

        Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008

        Khazdan, Alexander P., ed. The Oxford Dictionary of Byzantium. New York: Oxford University Press, 1991

        Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004

        Norwich, John Julius, Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, 2013

        Obolesnky, Dimitri, The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974

        Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011

        Shepard, Jonathan, The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008

        Vasiliev, Alexander A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016

        • 4. Hafta: Erken Bizans Dönemi: Bizans-Türk İlişkileri

          Kuzey Kafkasya’da yaşayan Sabirler, Avarların tazyikiyle önlerindeki Bulgarları batıya sürerek VI. Yüzyılda Karadeniz’in doğusuna yerleşmişlerdir. Sasani İberya’sına sürekli yağma faaliyetlerinde bulunan Sabirler, Bizans imparatoru Iustinianus döneminde Sasani ordusunun içinde Balak Kağan ve eşi Boğarık Hatun idaresinde ordularla Bizans’a karşı savaşmışlar, Kilikya ve Suriye’de bulunan Bizans topraklarını yağmalamışlardır.

          Göktürklerle Bizanslılar arasında diplomatik ilişkiler. 568’de İstemi Yagbu’nun Bizans imparatoru II. Iustin’e elçi olarak Soğdlu tüccar Maniacus’u göndermesiyle başlamıştır. İki devlet arasında resmi müttefiklik statüsü Üçüncü Göktürk-Sasani Savaşı ve 602-628 Bizans-Sasani Savaşı’na denk gelmektedir. İmparator Heraklius, 627 yılında Andrew adındaki elçisini Batı Göktürk kağanı Tong Yabgu Kağan’a gönderip, Sasanileri iki taraflı kuşatma teklifinde bulunmuştur. Birleşik Bizans, Göktürk ve Hazar orduları Sasani ve İberya ordularını mağlup edip Tiflis ve Derbent şehirlerini muhasara etmişlerdir.

          Bizans ve Hazar Devleti münasebetleri 602 – 628 Bizans ve Sasani Savaşında Göktürk Devleti’ne yakın olarak gelişti. Bu mücadelede Bizans’ın tarafını tutan Hazarlar, Sasani müttefiki İberya Krallığı şehri Tiflis kuşatmasında bulundular (629) Bu mağlubiyetin ardından Kafkasya’da Sasani nüfuzu sıfırlanıp bağımsız İberya Prensliğiyle beraber Hazar Kağanlığı (650) doğmuştur. Hazar- Bizans ilişkileri özellikle yapılan evlilikler yoluyla gelişmiştir. 695’te Kırım’a sürülen imparator II. Iustinianus’u Hazar kağanı Busir karşılayıp kızını onunla evlendirmişti. Bulgar kağanı Tervel’in yanına kaçan Iustinianus, yeniden imparator olduğunda (705) Busır’ın kızı Theodora imparatoriçe oldu. İmparator III. Leo döneminde Emevi Devleti’ne karşı ittifak girişiminde bulunan Bizans, Hazar kağanı Bihar ile müttefik olmak istediğinden Leo, oğlu geleceğin imparatoru V. Konstantin’i Hazar kağanı Bihar’a kızı Çiçek Hatun ile evlendirmeye göndermiş, Çiçek Hatun Irene adıyla Bizans prensesi olmuştur. Çiçek Hatun ve V. Konstantin’den olma oğlu IV. Leo Hazar lakabını alıp imparatorluk tahtına geçmiştir. Bu samimi ilişkilerde kayıtlara geçen diğer bir gelişme de Sarkel kalesinin inşa edilmesiydi. Hazar-Bizans ilişkisinin bir nişanesi olan Kuzey Kafkasya’daki Sarkel 833’te Bizans imparatoru Theophilos’un desteğiyle inşa edilmiştir.

          Avarların kökeni hakkında farklı tartışmalar vardır, bazı araştırmacılar onların Juan-Juan (Cücen)lerden ayrılan Apar adlı bir koldan geldiğini, bazıları da I. Göktürk Devleti’nin tazyikiyle Ural bölgesinden gelen Ogurların teşkil ettiği bir boy olduğu konusunda hemfikirlerdir. 560 yılında Pannonia’ya gelen Avarların lideri Bayan Kağan döneminde Karpatlar Havzasında bulunan Güney Slavları (Sklavenler) Bulgarlar (Onogur, Şorogur, Kutrıgur) ve Germenler Avar hakimiyetindeydiler. Pannonia’da bulunan Lombardlarla komşu olan Avarlar Daçya’daki Gepid Krallığı’na son vererek buraya hâkim oldular. Lombardların 568’da İtalya’yı fethetmesi ve Avarlara bağlı boyların Dalmaçya’yı istila etmesi Kuzey İtalya’da İmparatorluk merkezi olan Ravenna’da Esarklık kurulmasına yol açacaktır. (584) Bizans topraklarında önemli müstahkem yerler olan Sirmium, Viminacium gibi yerler Avarlar tarafından ele geçirilince onları itaat altına almak isteyen imparator Maurikos (Strategikon kitabını yazdı) Balkanlara mütemadiyen seferler (590 seferi) düzenledikten sonra bir nebze bu baskıyı azaltmıştır.

          Buna rağmen imparator Heraklius’un Sasanilerle savaşı sırasında kontrolsüz ve savunmasız kalan Balkanlara giren Avarlar, Güney Slavlarının da yanlarında getirerek büyük Slav Göçü’ne neden oldular. Selanik’i beraberindeki Slavlarla kuşatan Avarlar (Aziz Demetrios Mucizeleri menkıbesi bu olayı anlatır) Avarlar 619 ve 626’de Sasani kuvvetleriyle İstanbul’u muhasara ettiler. Muhasaranın başarısız olmasının ardından Avarlara bağlı Vened kolu Slavları Samo önderliğinde konfederasyon kurup Avarlara isyan ettiler. Onları Onogur ve Şorogur boylarının oluşturduğu Bulgarların lideri Asparuh’un Moesia ve Makedonya’yı ele geçirmesi izledi.  Bu dönemden sonra Avarlar zayıflama döneminde girdiler. 791-92’de Şarlman’ın düzenlediği seferlerle Kağanlığın batı toprakları ve Bulgar Krallığı’nın saldırılarıyla güney toprakları kaybedilince devletleri 822’de tarihe karıştılar.

          Nedao Savaşı’nı (454) kaybeden İlek’in Hun bakiyesi halkları Onogur, Şorogur ve Kutrigur boylarının oluşturduğu içinde Sarmat kökenli İran unsurunu da barındıran Bulgarlar, Tarihteki en erken krallıkları Büyük Bulgaristan Krallığı’nı kurdular. (Başkentleri Phanagoria) Aynı yüzyıl Avar Kağanlığı boyunduruğuna girdiklerinde Güney Slavlarının Yedi Slav Kabilesi arasına katılıp Güney Slavlarının (Sklaveniler) Selanik’i ele geçirmesi sırasında ve Avar-Sasani İttifakı’nın 626 İstanbul muhasarasında Avar ordusunda yer aldılar. Aşina ailesinin bir kolu olduğu belirtilen Dulo Sülalesi’nden Kubrat’ın oğlu Asparuh yönetiminde Tuna Nehrine ulaşan Bulgarlar, 680 yılında I. Bulgar Krallığı’nı kurdular. Asparuh’tan sonra kağan olan Tervel, halefleri aksine Bizans imparatoru II. Iustinianus ile iyi münasebetler kurup Emevilerin İstanbul kuşatmalarında (717-718) Bizans’a yardım etmiştir. Bu olumlu ilişkiler fazla devam etmeyip Bizans imparatoru V. Konstantin döneminde arka arkaya karşılıklı saldırlar başlayıp Krum Kağan döneminde Bulgarlar Pannonia ve Daçya topraklarını ele geçirerek Balkanlara hâkim oldular 811’de İmparator I. Nikephoros’un ordusunu yenmesinden sonra Edirne`yi alan Krum 814 yılında İstanbul’u kuşattı ama kuşatma sırasında ağzından burnundan bir anda kan gelmesiyle öldü. Oğlu Omurtag döneminde çeyrek asır süren bir barış dönemi başlayıp ticari ilişkilerini yoğunlaştıran Bulgarlar, Boris (852-889) döneminde 864 yılında resmen Knez (Prens) unvanını da alıp Ortodoks Kilisesine geçtiler.

          Patrikliğe bağlı olarak kurulan Bulgar Kilisesi Bizans imparatoru III. Mikhael’in Moravya’ya misyonerlik faaliyeti için gönderdiği Kiril ve Methodus kardeşlerin teşvikiyle ihdas edilip Kilise Sklavencesi (Ortodoks dünyasının liturjik resmi dili) oluşturuldu. Bulgarlar buna rağmen Bulgar Altın Çağı olarak bilinen periyodda Bizans’a olan saldırılarını sürdürdüler; Bulgar çarı I. Simeon, Bulgarofigon ve Anchialus’da General Leo Phocas’ın Bizans ordularını ağır yenilgiye uğratıp Balkan yarımadasının büyük çoğunluğuna hâkim olmuştu. Onun İstanbul’u ele geçirme emellerine karşı Bizans tarafı tarihteki Birinci Sırp Prensliği (Vlastimiric ailesinin Raska Devleti) ve Hırvat prensi Hırvatistan’ı birleştiren Tomislav ile ittifak kurup Simeon’un buralardaki saldırılarına karşı koymakta başarılı oldu. Onun ölümüyle rahat bir nefes alan Bizans, ardılı Peter ile uzun süren barış dönemine girmiştir.

          Peter döneminde önemli bir güç olarak yükselen Kiev Knezi I. Syatoslav, Bulgar Krallığı başşehri Preslav’ı da alarak tehdit oluşturmaya başladı. Bu müşkül durum nedeniyle Peter tahttan çekilip II. Boris (969 – 971) çar olmuştur; Bizans imparatoru I. Ioannes Çimişkes, 971’de Syatoslav ve kuvvetlerini mağlup ederek Bulgar topraklarına da hâkim oldular II. Boris’in ardılı Roman’dan (971 – 997) sonra Cometupoli Hanedanından Samuel (997 – 1014) Bulgarlara son parlak dönemini yaşatmıştır; Krallığın eski başkentleri Pliska ve Preslav’ı geri alan Samuel (kendi zamanındaki başkentini Üsküp’ten Ohrid’e taşıdı.) Yunanistan’da Teselya ve Epirus bölgelerini de alarak eski görkemli günlerdeki topraklara ulaştı. Bu sırada Macarların kralı Aziz I. Stephen’in kızı ile oğlu Radomir’i evlendirip ittifak çabasına girmesine karşın siyasi kriz doğmasıyla Stephen, Bizans imparatoru II. Basileos’un tarafında yer almış, eski başkentler olan Pliska ve Preslav’ı ele geçirmiştir. Bizans orduları da Kleidon Savaşı’nda Bulgarlara büyük bir yenilgi yaşatmışlar Struma Faciası diye bilinen olayda Bulgar Katliamı yapmışlardır. Samuel’in ölmesinden sonra Radomir ve Ivan Vladislav, Bitola’da ikinci bir mağlubiyet alınca krallık yıkılmaya yüz tutmuştur. (1018) 

          Oğuzların 24 boyundan birisi olan Peçenekler, VIII. Yüzyılda Oğuzların, Karlukların ve Kimek Kağanlığının tazyikiyle Karadeniz’in kuzeyine Ural ve Volga ırmağı arasındaki bölgeye gelmişlerdir. Esas göçleri olan ikinci göç Oğuz Yabguları ile Hazar Kağanlığı’nın onları yenmesinden sonra Bulgar çarı I. Simeon’un da desteğiyle Macarları bugünkü Macaristan’a gönderip kendilerinin Balkanların doğusundaki topraklara gelmeleriyle olmuştur. X. Yüzyıl’da Kiev Rusya’sına ve Macarlara karşı seferlerde Bizans ile müttefik olan Peçenekler, Kiev Knezi İgor ve I. Syatoslav dönemlerinde Kievlilerin Bizans saldırılarına karşılık olarak Kiev topraklarına saldırmışlar ve Kiev’i kuşatmışlardır.



          KAYNAKÇA

          Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997

          Cheynet, Jean Claude, Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008

          Gregory, Timothy, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016

          Haldon, John F., The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005

          Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008

          Khazdan, Alexander P., ed. The Oxford Dictionary of Byzantium. New York: Oxford University Press, 1991

          Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004

          Norwich, John Julius, Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, 2013

          Obolesnky, Dimitri, The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974

          Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011

          Shepard, Jonathan, The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008

          Vasiliev, Alexander A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016

          • 5. Hafta: Orta Bizans Dönemi

            Doğu ve Batı Kilisesi arasında Şizma’nın gerçekleşmesi, yüzyıllar boyunca ortaya çıkan kültürel, teolojik ve siyasi gelişmelerin bir sonucudur. 1054’te kesin ayrılışın gerçekleştiği ortak kanaat olmasına rağmen bu sürecin nasıl başladığı tartışmalıdır. Sorunun esas kaynağı aslında Roma dışında kurulan diğer patrikliklerin “Kutsal Makam” olan Roma’nın üstünlüğü ve “primus inter pares” olmasını kabul etmemeleriydi. Havariler tarafından kurulan bu doğu patriklikleri olan Petrus’un öğrencisi Aziz Markus’un kurduğu İskenderiye Patrikliği, Havari James tarafından kurulan Kudüs Patrikliği, Petrus ve Pavlus tarafından kurulan Antakya Patrikliği, Aziz Barnabas tarafından kurulan Kıbrıs ve Aziz Bartholomeos tarafından kurulan Ermenistan Kiliseleri arasında İznik Konsili’yle (325) tanınan 4 Büyük Kilise Roma, İskenderiye, Antakya ve Kudüs olmuştur.

            Roma’nın diğer kiliseler üzerinde vesayet kurmaya başlaması, İlk dönem papalarından olan Victor’un döneminde yaşanmıştır. Buna göre; Başta İskenderiye olmak üzere diğer doğu kiliseleri 15 Nisan’da kutlanan Paskalya Bayramı’nın Hz. İsa’nın Kudüs’e giriş yaptığı pazar gününde kutlamak istemişlerdi. Papa Victor doğudaki kiliselerin bu kararını tanımayıp onları aforoz etmeye karar verdi. Bu evrede yine de Roma Kilisesi’nin diğer patriklikler üstünde bir arabulucu gücü olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin; Efes Konsili’nde İstanbul Patriki Nestorius’un heretiklikle suçlanmasından sonra diğer patriklikler Roma’ya müracaat etmişlerdir.

            4 Büyük Kilisenin dışında olan İstanbul Patrikliği’nin diğer doğu kiliselerinden üstün gelmesi, Büyük Konstantin’in İstanbul’u Roma İmparatorluğu’nun merkezi yapmasının ardından İmparatorluğun Batı tarafında Roma’nın yerine Milano ve daha sonra Ravenna’nın merkez haline gelmesi sonucunda Roma’nın siyasi önemini kaybetmesine yol açmıştır. 380’de İmparator I. Theodosius, Selanik Fermanı ile İznik Konsili kararlarını Roma İmparatorluğu’nun resmi dini öğretisi kabul etmesinden sonra 395’te İmparatorluk kesin olarak ikiye ayrıldı. Bu durum İstanbul Patrikliği’nin daha da kuvvet kazanmasına ve Roma Kilisesi’ne bir rakip olarak ortaya çıkmasına yol açtı. İstanbul’un “Kutsal Makam” sıfatını almasına en büyük tepkiyi veren İskenderiye Patrikliği olmuştur. İskenderiye’li Kiril’in İstanbul’un diğer Doğu kiliseleri üzerinde ön plana çıkmasını kabullenmeyip Roma Kilisesine başvurması bu duruma örnektir. Buna rağmen İskenderiye’nin VII. Yüzyıl’da Müslümanların eline geçmesi buradaki patrikliğin öneminin azalmasına neden olacaktır.

            Sonuç olarak Kadıköy Konsili’nde (451) Pentarşi (5 Büyük Kilise) İstanbul dahil edilip, İstanbul ve Roma Ekümenik iki büyük kilise olarak ön plana çıkmışlardır. Papa Gelasius’un Bizans İmparatoru I. Anastasius’a gönderdiği mektupta açıkladığı “İki Erk Öğretisi” Roma Kilisesi’nin Tanrı’nın temsilcisi sıfatıyla en büyük dünyevi hükümdar olduğu açıklaması, Kendisinin Havari Petrus’un tek halefi olduğunu söylemesi ile İstanbul’un Ekümenlik iddialarına karşı çıktığını bildirmiştir. Bizans İmparatorlarının Sezaropapizm yani hem siyasi hem de dini en büyük lider olmaları, Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki teolojik tartışmalar bu ayrılığı keskinleştiriyordu.

            Şizma’nın oluşma sürecindeki önemli olayları sıralarsak; İstanbul Patrikleri Akakius, Photius dönemlerindeki yaşanan krizleri ve İkonoklazma Hareketi yani İkon Kırıcılık hareketini sıralayabiliriz. İstanbul Patriki Akakius, İmparator Zeno’nun da teşvikiyle “Henotikon adı verilen belgeyi yayımlayıp Monofizit – Diofizit tartışmasına son vermek istemişti. Bildiride Kadıköy İnancına aykırı bir madde bulunmamasına rağmen onun bu teşebbüsü kendisinin ve İstanbul Patrikliği’nin Papa III. Felix tarafından aforoz edilmesine, 484 – 519 yılları arasındaki ayrılış döneminin yaşanmasına neden olmuştur. İki Patriklik yeni İstanbul Patriki II. Ioannes’in döneminde yeniden birleşmişlerdir.

            Bu arada İmparator IV. Konstantin’in yerine geçen II. Iustinian, II ve III. İstanbul Konsili’ne eklemeler yapmak için 692 yılında Trullo’da bir konsil toplamıştır. Quinisext Konsili olarak bilinen bu toplanma aslında bir sinod’tu. İmparator II. Iustinian, Konsil kararlarını Papa I. Sergius ile ondan sonraki papalar olan VI. John ve VII. John’a bu konsilin kararlarını onaylattıramadı. Bunun sebebi Konsil’in kararlarından 36. Kanon’a göre Roma ve İstanbul Kiliselerinin eşit sayılması kararıydı. Ayrıca Konsil’de getirilen diğer dini düzenlemelerden Roma Kilisesiyle uyuşmuyordu.

            İki Kilise arasındaki ihtilafı keskinleştiren diğer bir önemli olay da İstanbul Patriki Photius zamanında meydana gelen Photius Şizması (863 – 867) adı da verilen olaydır. İmparator III. Mikhael’in önceki İstanbul Patriki olan İgnatius’un sürgün edilip onun yerine Photius’u patrik yapmasını Papa I. Nicholas tanımayıp alınan kararın geçersiz olduğu hükmüne varmıştı. Patrik Photius, bu gelişme üzerine Roma Kilisesi ile aralarında artık uygulama farklılıkları bulunduğunu söyleyip Papa Nicholas’ı “Filioque” öğretisini kabul ettiği için fasıklıkla itham etmiştir;

            Filioque konusu Katolik ve Ortodoks Kiliseleri arasındaki ayrışmayı keskinleştiren en büyük nedenlerden birisidir. Ortodoks Kilisesi’ne göre teslisin üçüncü parçası olan Kutsal Ruh sadece babanın parçası iken, Katolik Kilisesi’ne göre Kutsal Ruh hem Baba’nın hem de Oğul İsa’nın parçasıdır. (Filioque “-que” takısı Latince’de “ve oğul” anlamına gelir.) İki Ekümenik Kilise arasındaki diğer farklılıklar Katoliklerin Cennet ve Cehennem arasındaki Araf mekanını kabul etmesine karşın Ortodoks’ların bunu kabul etmemesi. Katoliklikte ruhban sınıfının evliliği yasağına karşı Ortodoks kilisesinde evliliğin serbest olması konularıdır. Aynı şekilde Ekmek ve şarap ayini olan Kominyon (Efkaristiya) töreninde de her iki mezhepte farklılıklar bulunmaktadır. Photius Şizması, İmparator III. Mikhael’in I. Basileos tarafından öldürülüp kendisinin imparator olmasının ardından sürgün edilen İgnatius’un IV. İstanbul Konsili kararıyla (869-70) yeniden patrik olmasıyla fiilen son bulmuştur.

            Tasvir Kırıcılık Hareketi olarak bilinen İkonoklazma, bu ayrışmayı keskinleştiren diğer bir faktördür. Roma Kilisesi aleyhine bir hareket olarak gelişmemesine rağmen Papalık bu hareketi lanetlemiştir. Monofizit ya da İslami kökenli olduğu düşünülen bu hareket aslında III. İstanbul Konsili’yle yasaklanmıştı. Aslında İkonalar Bizans din kültürünün önemli parçasıydı. Fakat Bizans imparatorları Barnades (711 – 13), III. Leo (717 – 741), V. Konstantin, V. Leo ve Theophilos dönemlerinde İkon kırıcılık devlet tarafından desteklenmiştir. Küçük yaşta olan VI. Konstantin zamanında Papa I. Adrian’ın teşvikiyle toplanan II. İznik Konsili (Her iki kilise tarafından kabul edilen son konsildir), Tasvir kırıcı hareketi kesin olarak yasaklasa da bu hareket yaşamaya devam etti. En sonunda İmparatoriçe Theodora’nın ikonoklast İstanbul Patriki Grammaticus’u azledip yerine Methodius’u getirmesiyle tamamen son bulmuştur.

            İplerin koptuğu nokta 1053’te Ohrid Başpiskoposu Leo’nun Trani’li Piskopos John’a yazdığı mektup oldu. Leo, bu mektubunda Katolik Kilisesi’ni Kominyon Töreninde mayalanmamış ekmek kullanmalarını, cumartesi günü oruç tutmalarını ve diğer dini uygulamalarına tepki gösterip, bu esnada İstanbul Patriki Mikhael Kerullarius’un İstanbul’daki Latin Kiliseleri kapatması oldu. Papa IX. Leo, aynı yıl Kerullarius’a mektup yazıp Roma Kilisesi’nin Havari Petrus’dan aldığı imtiyazları ve diğer patriklikler arasında birinci olduğunu belirtmiştir.

            Papa ile İmparator arasındaki yakınlaşmayı sağlayan Norman İstilası olmuştur. Güney İtalya’daki Bizans thema’ları ve Kilise Devleti, Norman tehlikesi altındaydı. Papa IX. Leo ve İmparator IX. Konstantin Monomakhos (1042 – 55) ortak tehlikesi karşısında aralarındaki problemleri çözmek isteseler de Patrik Kerullarius buna bir türlü yanaşmadı. Bunun ardından İmparator IX. Konstantin’in dostça karşıladığı Fransız piskopos ve kardinal Silvacandida’lı Umberto yanındaki papa temsilcileriyle İstanbul’a geldiler. Fakat Patrik Kerullarius’un onları görmezden gelmesi üzerine Papa’nın temsilcileri Ayasofya’nın mihrabına Patrik Kerullarius ve destekçilerinin aforoz edildiğine dair bir liste astılar. Patrik Kerullarius da buna tepki olarak aynı sene bir sinod toplayıp Papa’nın temsilcilerinin aforoz edildiğini duyurdu.

            Doğu ve Batı Kilisesi’nin resmi olarak ayrılması olarak gösterilen bu olaydan sonra iki kilise ilişkilerini sürdürmeye devam ettiler. Aslında bu ayrışmayı kesinleştiren olayın IV. Haçlı Seferi (1202-4) olduğunu söylemeliyiz. İstanbul kilisesini tanımayan Katolik Haçlı orduları İstanbul’daki pek çok mukaddes mekânı yağmalayıp, burada bir Katolik Latin Patrikliği de kurdular. Buna rağmen iki kilise Kutsal Topraklarda düzenlenmek istenen Haçlı Seferleri ve gelişen Türk fetihleri karışında II. Lyon Konsili (1272) ile Ferrara-Floransa Konsillerini (1439) toplayarak başarısız birleşme girişiminde bulundular.

             

            KAYNAKÇA

            Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997

            Cheynet, Jean Claude, Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008

            Gregory, Timothy, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016

            Haldon, John F., The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005

            Hussey, J. M., The Orthodox Church in the Byzantine Empire. Oxford University Press, 1990

            Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008

            Khazdan, Alexander P., ed. The Oxford Dictionary of Byzantium. New York: Oxford University Press, 1991

            Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004

            Norwich, John Julius, Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, 2013.

            Obolesnky, Dimitri, The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974

            Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011.

            Shepard, Jonathan, The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008

            Vasiliev, Alexander A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016

            • 6. Hafta: Orta Bizans Dönemi'nin Kaynakları

              I.                  Haçlı Seferi Öncesi

              II. Haçlı Seferi’nden sonra Hıttin Savaşı’yla Kudüs’ü kaybeden III. Haçlı Seferiyle geri almayı başaramadılar. İlk yapılan Haçlı Seferleri her ne kadar Katolik ve Ortodokslar arasında yakınlaşma yaratsa da 1054’de ortaya çıkan Şizma’dan dolayı Hristiyan dünyası Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmıştı. İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard, Arsuf Savaşı’ndan sonra Selahaddin Eyyubi ile yenişemeyip anlaşmaya mecbur olmuştu. Kudüs dışında Aziz Yuhanna Akkası, Yafa, Tortosa, Trabluşsam’daki Katolik egemenliği XIV. Yüzyıl’ın sonuna kadar devam edecekti. (1291’de son Katolik kalesi Akka’nın düşmesiyle Outremer Haçlı Krallıkları sona ermiştir.)

              III. Innocentus, Papa seçilirken en büyük amaçlarından biri Terra Santa (Kutsal Topraklar) bölgesine yeniden bir Haçlı Seferi düzenletmekti. 1198’de Papa seçildiğinde Post Miserable adında bir ferman yayınladı. Fakat Diğer Batı Avrupa monarkları meşgullerdi; Fransa ve İngiltere, Plantagenet Hanedanı’nın Fransa’daki fieflerinden dolayı savaşmaktaydı (örn: 1214-Bouvines Savaşı) Kutsal Roma-Germen İmparatorları ise Guelfi – Ghibellini Savaşlarından dolayı, İtalya’daki Guelfilere karşı seferler düzenlemekteydiler. Hohenstaufen Hanedanının ilk imparatoru III. Konrad’tan sonra imparator Friedrich Barbarossa, İtalya’da kendisine karşı Guelfi şehirlerinin oluşturduğu Lombard Birliği’ne karşı Legnano Savaşı’nda kaybettikten sonra İmparatorluğun bu müdahaleleri azalsa da VI. Heinrich’in oğlu II. Friedrich, Güney İtalya’da egemenliğini tesis edecektir. 

              Bu sıralarda Fransa’da papaz olan Neuilly’li Fulco’nun teşvikiyle Champagne Kontu III. Theobald tarafından Haçlı ordusu toplandı. Fakat Theobald’ın ölmesiyle bu ordunun başına Montferrat Markizi olan I. Boniface seçildi. (Boniface, Haçlı Seferinden sonra Selanik Krallığı’nı kurmuştur.) Bizans tahtında ise Norman Sicilya Kralı II. Guglielmo’yu mağlup eden II. Isaakios Angelos oturmaktaydı. Isaakios Bulgaristan’a düzenlediği seferler esnasında kardeşi III. Aleksios, Bizans ordusunun da desteğini kazanıp kendisini imparator seçtirerek Isaakios’u hapsettirip yeğeni IV. Aleksios’u sürgüne gönderdi. (Aleksios, Aynı zamanda Montferrat Markizi Boniface’ın kuzeni olan eniştesi Süebya Dükü Filip’in yanına kaçmıştır.) Yapılmak istenen yeni Haçlı Seferi’nin hedefinin Eyyubi Devleti’nin başkenti Kahire olarak planlandığından burayla en yakın bağlantısı olan Venedik Cumhuriyet’ine müracaat edildi. Venedikliler kısa bir sürede çok sayıda (takriben 450-500) gemiden oluşan bir donanma inşa edip, Haçlı ordusuna askeri destek sağladılar.

              Oluşan masrafların Haçlı ordusu tarafından karşılanmasını isteyen Venedik doge’u Enrico Dandolo, bu yüksek miktardaki paranın tazmin edilemeyeceğini fark edip Haçlı ordusuna, Dalmaçya’daki önemli bölgeler ve Zara (Zadar) şehrine sefer yapılmasını teklif etti. Zara şehri 1180’de Venedik kontrolünden çıkıp Macar kralı Imre (Imrich) tarafından destekleniyordu. Papa III. Innocentus Katolik ya da başka mezhepten olan herhangi bir Hristiyan ülkesine saldırılması durumunda aforoz edeceğini söylemiştir.

              II.               IV. Haçlı Seferi’nin Başlaması

              Sefer için toplanan 30 bin askerin bir kısmı 1202’de Venedik’ten yola çıktılar. Haçlı ordusunun içinde Fransa’ya ait kontluklardan Blois Kontu I. Louis, Flanders Kontu I. Baldwin’e ait birlikler ile beraber Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’ndan Halberstadt Piskoposu Konrad da sefere katılmıştı. (Konrad, IV. Aleksios’un eniştesi Süebya Dükü Filip’in ölen VI. Heinrich’in yerine imparator olmasını istiyordu.) Zara şehri kısa süre içinde yağmalanıp ele geçirildi. Papa, Haçlı ordusunun Kutsal Topraklar dışında başka bir yere odaklanmaması gerektiğini söyleyip Katolik bir bölgeye yapılan saldırıdan dolayı sorumluların aforoz edileceğine dair bir mektup gönderdi.

              Haçlı ordusu Venedik’ten donanmayla yola çıkmadan önce Montferrat Markizi Boniface, kuzeni Süebya Dükü Filip ile yanındaki Bizans prensi IV. Aleksios’u ziyaret etmişti. Aleksios, Haçlı ordusuna kendisinin ve tahttan indirilen babası II. Isaakios’un yeninden imparator yapılması durumunda yüklü miktarda para ve lojistik destek sağlamayı teklif etti. Teklifi Boniface kabul edip Prens Aleksios ile birlikte Haçlı ordusuna dahil oldular. 23 Haziran 1203’te İstanbul’a gelen Venedik donanmasıyla gelen Haçlı ordusu önce Galata’daki kuleden Haliç’e çekilen zinciri aşamasalar da daha sonra burayı aldılar.

              Şehrin Kuzeybatısında Blakhernae Sarayı’nın karşısında konuşlanan Haçlı ordusu ve Haliç’teki Venedik donanması yaptıkları saldırılarda şehir surlarını aşmayı başardılar. (Bu esnada imparator III. Aleksios kaçmıştır.) Bizans Senatosu Haçlıların isteği üzerine zindanda olan II. Isaakios ile IV. Aleksios’un ortak imparator seçilmesine karar vermiştir. IV. Aleksios, Venedik ve Haçlılara verdiği para tazminatı sözünü, sabık imparator III. Aleksios’un şehri terk ederken yanında büyük miktarda hazineyi götürmesinden dolayı tutamamış bunun üstüne şehirde çıkan bir isyan nedeniyle Haçlılar tarihe “Büyük Yangın” olarak da geçen bir yangın çıkarıp İstanbul’un büyük kısmının yanmasına neden olmuşlardır. İmparator II. Isaakios bu sırada ölürken, genç yaşta olan ortak imparator IV. Aleksios’a Bizans halkının gösterdiği tepki yoğunlaşınca Senato kısa bir süreliğine Nicholas Kanabos ortak imparator seçilmiştir.

              Haçlı Kuvvetlerine karşı grubun temsilcisi ve lideri olarak ortaya çıkan Mourtzouflos lakaplı Aleksios Dukas, IV. Aleksios’u boğdurtup onun yerine V. Aleksios olarak imparator olmuştur. Kendilerine sözü verilen para tazminatını alamayacağını anlayan Dandolo önderliğindeki Venedik donanması ile Haçlılar İstanbul’u ikinci defa kuşatıp, birkaç başarısız girişimden sonra Blakherna Sarayı bölgesini ele geçirdiler. Şehir 13 Nisan’da tamamen düşünce dünya tarihinin en büyük yağmalarından birisi başladı. Haçlılar, Ayasofya ve diğer pek çok sayıda mukaddes mekânı talan edip çok sayıda Geç Roma ve eski Bizans eserini ele geçirdiler ya da tahrip ettiler. (Bunlardan en bilineni olan dört atlı Quadriga, Venedik şehrinde San Marko Bazilikasındadır.)

                         


               

              KAYNAKÇA

              Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997.

              Cheynet, Jean Claude, Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008.

              Gregory, Timothy, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016.

              Haldon, John F., The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005.

              Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008.

              Khazdan, Alexander P., ed. The Oxford Dictionary of Byzantium. New York: Oxford University Press, 1991.

              Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004.

              Madden, Thomas F., The Concise History of the Crusades. 3rd ed. Plymouth: Rowman & Littlefield, 2013.

              Norwich, John Julius,  Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, 2013.

              Obolesnky, Dimitri, The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974.

              Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011.

              Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi. Çev. Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2008.

              Shepard, Jonathan, The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008.

              Vasiliev, Alexander A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016.

              • 7. Hafta: Orta Bizans Dönemi Bizans-Türk İlişkileri

                Syatoslav’ın ardılı Bilge Yaroslav döneminde Peçeneklerin en büyük rakibi Kumanlar (Slav kaynaklarında Polovest) Karadeniz’in kuzeyine gelirler. XI. Yüzyıl’ın ikinci yarısından itibaren Tuna’nın güneyine, Doğu Rumeli ve Trakya topraklarına akınlarını yoğunlaştırdılar. Urfalı Matteos Vekayinamesinde onların Malazgirt Savaşı’nda imparator IV. Romanos Diogenes’in ordusundayken taraf değiştirdikleri belirtilir. İmparator I. Aleksios Komnenos ve Bizans aristokrasisi Peçenekleri zayıflatmak için en büyük rakipleri Kumanları da kullanarak onları Levunion Savaşı’nda (1091) yendikten sonra Makedonya’ya yerleştirip itaat altına almaya çalışmış 1122 Beroia Savaşı’nda ikinci ve son defa mağlup ederek tarih sahnesinden silmişlerdir. (Kalan Peçeneklerin bir kısmı İmparator Manuel Komnenos’un Sicilya Seferinde yer aldılar. Diğer büyük kısmı Macarlar ve Bulgarlar arasında karışırlar.)

                 

                KAYNAKÇA

                Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997

                Cheynet, Jean Claude, Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008

                Gregory, Timothy, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016

                Haldon, John F., The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005

                Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008

                Khazdan, Alexander P., ed. The Oxford Dictionary of Byzantium. New York: Oxford University Press, 1991

                Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004

                Norwich, John Julius, Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, 2013

                Obolesnky, Dimitri, The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974

                Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011

                Shepard, Jonathan, The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008

                Vasiliev, Alexander A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016

                • 8. Hafta: Orta Bizans Dönemi'nde Bizans İmparatorluğu

                  İstanbul’un Haçlılar tarafından ele geçirildiği sırada firar eden Bizans imparatoru V. Aleksios Dukas’tan doğan otorite boşluğu nedeniyle Bizans İmparatorluğu Yunanistan’ın Epiros bölgesinde Komnenos Dukas ailesi, Anadolu’da Laskaris ailesinin kurduğu İznik İmparatorluğu ve Trabzon’da IV. Haçlı Seferinden önceki bir tarihte kurulan Trabzon Rum İmparatorluğu olmak üzere üçe ayrılmıştır.

                   

                  I.                   İznik İmparatorluğu (1204 – 1261)

                   

                  İmparator III. Aleksios Angelos’un damadı I. Theodor Laskaris’in Haçlılar, İstanbul’u ele geçirdiği sırada kendisini imparator ilan edip Bitinya’da İznik’e gitmesinden sonra kurulmuştur. Başkenti İznik şehri olmasına rağmen burada sadece resmî törenler ve dini merasimler yapılırken devlet işlerinin esas yürütüldüğü yer İzmir Kemalpaşa (Ninfeo-Niş) kentiydi. Ryndacus’ta (Orhaneli Çayı) ve Edremit’te İmparator Baldwın’in kardeşi Henry’nin ordularına karşı alınan mağlubiyetlerle Bitinya’nın alınmasıyla yok olmanın eşiğine gelen Theodor’u Bulgar kralı Kaloyan’ın Latin İmparatorluğu’na saldırıları ve Edirne Savaşı’nda (1205) Baldwin’in ordularını Kuman süvarileriyle yenmesi kurtarmıştır. Theodor böylelikle Kuzeybatı Anadolu’yu kontrol altına alıp 1206’da İznik’te kendisini imparator ilan etti.

                  Bu sırada Bizans halefi devletlere karşı Haçlılarla ittifak tesis eden Anadolu Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev, sabık Bizans imparatoru III. Aleksios Angelos ile birlikte Alaşehir Savaşı’nda Aleksios’un damadı Theodor’a mağlup olup hayatını kaybetmiştir. (1211) Bir sene sonra sınırlarını Batı Karadeniz’e kadar genişleten Trabzon Rum ortak imparatoru David Komnenos’un ölmesi üzerine Theodor, sınırlarına Paflagonya’yı da katarak devleti büyütmüştür. 1222’de ölünce yerine İznik Devleti’ne en parlak dönemini yaşatan damadı III. Ioannes Dukas Vatatzes imparator olmuştur.

                  Ioannes’in kayınpederi Theodor’un kardeşleri Isaakios ve Aleksios, Ioannes’in imparator seçilmesine itiraz edip Latin İmparatorluğu’na yanaştılar. Ioannes onları Poimanenon Savaşı’nda mağlup edip İzmit (Nicomedia) hariç Haçlıların Batı Anadolu’daki bütün topraklarını ele geçirmiştir. (1224) Aynı sene Selanik Krallığı’na son veren Epir Despotu Theodor Komnenos Dukas’ın Trakya’daki hegemonyası Bulgar kralı II. Ivan Asen’in Klokotnitsa Savaşı’nda (1230) onu mağlup etmesiyle sona erdi. Durumdan faydalanmak isteyen Ioannes Dukas Vatatzes, rakipleri Epirliler ve Haçlılara karşı Bulgar kralı Ivan Asen ile 1235’te ittifak kurarak İstanbul’u kuşattılar.

                   1242’de Bulgar Kralı Asen’in ölmesinden sonra oluşan otorite boşluğundan faydalanan Ioannes, 1247’de Selanik ve Doğu Makedonya’daki diğer bölgeleri de ele geçirerek Latin İmparatorluğu’nu tamamen sıkıştırmıştır. 1254’te Ioannes’in ölümünün ardından imparator olan oğlu II. Theodor, Bulgar kralı I. Mikhael Asen’e karşı Trakya ve Makedonya bölgesini başarıyla savunup onu barışa zorlamıştır. Epileptik durumundan dolayı krizleri kötüleşip 1258’de ölünce onun yerine küçük yaştaki oğlu IV. Ioannes imparator olmuştur. Ioannes küçük yaşta olmasından dolayı imparatorluğu Theodor’un da danışmanı olan naip Georgios Mouzalon yönetirken, o sıralarda general olan Mikhael Palaiologos (VIII. Mikhael) kendisini ortak imparator ilan ettirip, Pelagonia Savaşı’nda generali Aleksios Strategopoulos ve kardeşi Ioannes Palaiologos ile birlikte, Ahaya Prensi II. Guillaume Villehardouin, Epir Despotu II. Mikhael Komnenos Dukas’ın birleşik ordularını ağır bir mağlubiyete uğratmıştur. Savaşta esir düşen Guillaume, fidye olarak Mistra ve Monemvasia’yı Mikhael’e verip serbest kalmıştır. (1340’da kurulan Mora Despotluğu’nun temelleri atılmıştır.)

                  Latin İmparatorluğu’nun tamamen kuşatılmasından sonra başarılı General Aleksios Strategopoulos yanındaki az sayıda birliğiyle İstanbul’u ele geçirmiş, son resmi imparator II. Baldwin, Venedik gemilerine binerek önce Eğriboz’a oradan da İtalya’nın güneyine firar etmiştir. Bu zaferden sonra Mikhael Palaiologos, VIII. Mikhael adıyla imparatorluğunu ilan edip Bizans İmparatorluğunu yeniden kurmuştur.

                   

                  II.                Epir Despotluğu (1205 – 1479)

                  1205’te Mikhael Komnenos Dukas tarafından Kuzeybatı Yunanistan’da kurulmuştur. Aile olarak direkt Angelos’lar ile yakınlığı bulunmalarına rağmen Komnenos Dukas aile ismini kullanmışlardır.  Kardeşi Theodor Komnenos Dukas en büyük amacı İstanbul’u fethedip kendisini imparator ilan etmek olduğundan Balkan Yarımadası’nda yayılma faaliyetinde bulunmuş, 1216’da Ohrid’i, 1224’te Selanik’i fethedip Yunanistan’ın kuzeyindeki en büyük rakibi olan Selanik Krallığı’na son vermiştir. 1225’te Edirne’yi de fetheden İzniklilerden burayı geri alan Theodor Komnenos Dukas, 1227’de kendisini imparator ilan edip Bizans halefleri içerisinde en güçlü rakibi İzniklilere ve Ioannes Vatatzes’e meydan okumuştur. Buna rağmen Bulgar kralı II. Ivan Asen’e Klokotnitsa Savaşı’nda (1230) mağlup olup Asen’e esir düşmüş, kardeşi Manuel Komnenos Dukas Selanik’de İmparator olurken (1230 – 1237) yeğeni II. Mikhael Komnenos, Epiros’da imparator olmuştur. 1237’de Bulgarlardan serbest kalan Theodor, Selanik’te imparator olan kardeşi Manuel’i devirip onun yerine Ioannes Komnenos Dukas’ı imparator yapmıştır. (1237 – 1244)

                  Ioannes’in keşiş olma isteğiyle tahtını bırakması üzerine Theodor diğer oğlu Demetrios Angelos Dukas’ı Selanik’te imparator yaptı. Tam bu sırada İznik imparatoru III. Ioannes Vatatzes, Selanik’i fethedip Epirlilerin Makedonya topraklarını ele geçirince iki halef devlet arasında ilişkiler krize girdi. (1247)          III. Ioannes’in yerine imparator olan İznik imparatoru II. Theodor Vatatzes, Despot II. Mikhael ile daha önce kurulan ailevi ilişkilerden dolayı Dıraç şehrini alması üzerine Mikhael bunu kabul etmemiş ve ortak imparator VIII. Mikhael’in generali Aleksios Strategapoulos ile kardeşi Ioannes Palaiologos’un ordularına karşı kızını evlendirdiği II. Guillaume’nin ordularıyla birlikte Pelagonia Savaşı’nda iki taraf karşı karşıya gelip savaşı VIII. Mikhael kazanmıştır. (1259)

                  VIII. Mikhael 1261’de Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurduktan sonra, Despotluk ile ilişkilerini iyi tutmaya çalıştı. Yeğeni Anna Palaiologina Kantakuzene’yi II. Mikhael’in oğlu Nikephoros ile evlendirdi. II. Mikhael ve oğlu Nikephoros, Anjou’lu I. Charles’ın Dıraç’ı almasına şahit oldular. Mikhael’in ölümünden sonra oğlu Nikephoros, Charles ile ittifak girişiminde bulunsa da 1282’deki Sicilya Vesperleri isyanıyla adayı kaybeden Charles, Arnavutluk topraklarından çekilince burası Bizans egemenliğine geçti. VIII. Mikhael’in oğlu II. Andronikos döneminde, Nikephoros babası gibi İstanbul ile iyi geçinmeye çalıştı fakat aynı zamanda Anjou’lu Charles’ın oğlu Napoli Kralı II. Charles ile de ittifak kurup kızı Thamar’ı Charles’ın oğlu Taranto ve Ahaya Prensi Philip’e verdi. Nikephoros’un ölümünden sonra dul kalan eşi Anna genç oğlu Tomas Komnenos Dukas’ın naibi olmuştur. 1306’da damadı Taranto Prensi Philip’e karşı imparator II. Andronikos’a destek verip oğlunu ortak imparator IX. Mikhael’in (1294 – 1320) kızı Anna Palaiologina ile evlendirdi. Bu evlilikten sonra Tomas, Kefalonya ve Zante kontluğunu yöneten Orsini ailesinden yeğeni Niccolo Orsini (kız kardeşi Maria’nın oğludur) tarafından suikastle öldürüldü. Niccolo bu suikastından sonra öldürdüğü dayısının eşi Anna Palaiologina’yla evlenmiştir. II. Mikhael Komnenos Dukas’ın torunu, Demetrios Komnenos Dukas’ın oğlu Andronikos Angelos Palaiologos’un kızı Anna Despina’yla evli olan II. Giovanni Orsini de kardeşi Niccolo’yu öldürüp hükümdar olmuştur. Giovanni’nin oğlu olan II. Nikephoros Orsini, Epirlilerin son Orsini hükümdarı olarak Anna Despina’nın naipliğinde 7 yaşında tahta geçti. Bu sırada Teselya’yı ele geçiren III. Andronikos, Epir bölgesine ilerlemiş, Arnavut İsyanı çıkmasına rağmen burayla meşgul olarak despotluğun sona erdirilmesi konusunda anlaşmıştır.

                  Buna rağmen Nikephoros, Güney İtalya’ya Epir soylularının yardımıyla kaçıp bir sene sonra Despotluğu yeniden kurma girişiminde bulunmuştur. 1340’da Bizans ordusu ve Andronikos, Nikephoros’u biat etmeye ikna etmişler ve onu Kantakuzenos’un kızı Maria ile evlendirmişlerdir. Epiros Bölgesi 1341-47 Bizans taht mücadelesi sırasında Stefan Duşan tarafından ele geçirilmiş, Duşan’ın 1355’te ölümünden ve 1352-57’de V. Ioannes ile Kantakuzenos arasındaki 2.ci taht mücadelesinden faydalanan Nikephoros Despotluğu yeniden kurmuştur. Fakat bu surada Arnavut isyancıları Peter Losha ve Spata’nın çıkardığı isyanda giriştiği savaşı kaybedince Despotluk Arta ve Angelokastron Despotlukları olarak iki kısma ayrılmıştır. Despotluğun merkezi 1367’de Duşan’ın komutanı Preljub’un oğlu Tomas Preljubovic’in Yanya’yı merkez yapmasıyla değişmiştir. Preljubovic’in ölümünden sonra dul eşi Floransalı Buondelmonti ailesinden Esau ile evlenmiştir. Esau Buondelmonti devleti Arnavut isyancılarından mümkün mertebe muhafaza edip ölümünden sonra Yanyalılar Korfu ve Kefalonya Kontu Carlo I. Tocco’yu yönetime çağırmış, Carlo I. Tocco, Yanya’yı (1418) ve diğer eski Epir merkezleri Arta ve Angelokasron’u dahi alarak Epir Despotluğu’na son güçlü dönemini yaşatmıştır.

                  Yunanistan’ın Akarnanya ve Vonitsa bölgelerini kardeşi II. Leonardo Tocco’ya devreden Carlo’nun ölümünün ardından (1429) yeğeni II. Carlo Tocco (II. Leonardo’nun oğlu) amcası I. Carlo’nun tüm yetkilerini kuzenlerine rağmen elinde tutmaya çalışınca, amcası Carlo’nun oğlu Memnone Tocco, Osmanlılara başvurup kuzeni II. Carlo’yu Sultan II. Murad’a şikâyet etmiş, 9 Ekim 1430’da Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa’nın ordusu Yanya’yı savaşmadan anlaşma yoluyla ele geçirmiştir. Yanya’nın ele geçirilmesinden sonra Tocco ailesinin yönetime devam etmesine izin verilmiştir. II. Carlo, Osmanlı vasalı olarak Arta şehrini, I. Carlo’nun oğlu Memnone ve diğer kardeşleri Akarnanya’yı yönetmişlerdir. II. Carlo’nun oğlu III. Leonardo Tocco Arta’da başa geçmesinin hemen ardından Sultan II. Mehmed 1448’de Arta’yı fethedince, Leonardo merkezini Angelokastron’a, buranında Osmanlılar tarafından fethedilmesiyle Vonitsa şehrine taşımış, Vonitsa’nın da düşmesiyle Leonardo, İtalya’nın Napoli şehrine kaçmıştır. Aynı sene Tocco ailesi hâkim oldukları Kefalonya ve Zante Kontluğunu da Osmanlı ile Venediklilerin İyonya Adaları’nı paylaşmalarıyla kaybetmişlerdir.

                   

                   

                  III.             Trabzon Rum İmparatorluğu (1204 – 1461)

                  Dördüncü Haçlı Seferinden önce 1185’te II. Isaakios Angelos’un son Komnenos imparatoru I. Andronikos’u halkı etrafına toplayıp devirmesinden sonra Andronikos’un torunları David ve Aleksios Komnenos’un teyzeleri Gürcü Kraliçesi Tamar’ın da yardımıyla Bizans’ın Haldia thema’sında kurdukları devlettir. Aleksios ve David, Latinler İstanbul’u yağmaladıkları esnada Trabzon’a ilerlerken onların amaçları Selçukluların Gürcistan’a yapacakları bir sefere karşı tampon bölge oluşturmaktı. İmparatorluk Anadolu’da Bizanslılar, Selçuklular ve Anadolu Beylikleri (Osmanlı dahil) diploması alanında aracılık görevinde bulunup yönetici ailelerle evlilik vasıtasıyla varlığını sürdürmeye çalıştı.

                  Aleksios’un oğlu Manuel döneminde Komnenoslar Sinop’u alarak güçlü bir devlet haline gelseler de 1243’de Kösedağ Savaşı ve 1258’de Hülagü Han’ın Bağdad’ı almasıyla Moğollara tabi olmak zorunda kaldılar. Buna rağmen İpek Yolu’nun Karadeniz şehirlerine taşınmasıyla önemli bir servet sahibi olmaya başlayıp, VIII. Mikhael’in müttefiki Cenevizlilerin Amasra ve Samsun’da, Gürcistan’da Batum, Azak Denizinde La Tana, Kırım’da Caffa, Soldaia (Suğdak) ve Cherson’da bulunan topraklarıyla Sinop ve Trabzon’daki ticaret loncaları üzerinden Levant ticaretini Karadeniz’e taşımışlardır. Böylelikle II. Ioannes ve II. Aleksios döneminde Komnenoslar altın dönemlerini yaşadılar. Bu zengin dönemleri ne yazıkki İç Savaşlar ve Kara Veba (1347-8) döneminde sona erecektir. III. Aleksios’un imparatorluğunda son güçlü dönemini yaşayan devlet III. Manuel ve IV. Aleksios dönemlerinde varlıklarını sürdürmeyi başarsa da IV. Ioannes döneminde Sultan II. Murad’ın Trabzon’u muhasara etmesi ile Osmanlı tehlikesi kendisini gösterdi. Son imparator David’in devleti kurtarma girişimleri başarısız oldu ve II. Mehmed 1461’de İmparatorluğa son verdi.

                   

                  KAYNAKÇA

                  Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997

                  Cheynet, Jean Claude. Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008

                  Gregory, Timothy. Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016

                  Haldon, John F. The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005

                  Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008

                  Khazdan, Alexander P., ed. The Oxford Dictionary of Byzantium. New York: Oxford University Press, 1991

                  Lemerle, Paul. Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004

                  Norwich, John Julius.  Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, 2013

                  Obolesnky, Dimitri. The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974

                  Ostrogorsky, Georg. Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011

                  Shepard, Jonathan. The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008

                  Vasiliev, Alexander A. Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016

                  • 9. Hafta: Orta Bizans Dönemi'nde Türkler

                    Oğuzların 24 boyundan birisi olan Peçenekler, VIII. Yüzyılda Oğuzların, Karlukların ve Kimek Kağanlığının tazyikiyle Karadeniz’in kuzeyine Ural ve Volga ırmağı arasındaki bölgeye gelmişlerdir. Esas göçleri olan ikinci göç Oğuz Yabguları ile Hazar Kağanlığı’nın onları yenmesinden sonra Bulgar çarı I. Simeon’un da desteğiyle Macarları bugünkü Macaristan’a gönderip kendilerinin Balkanların doğusundaki topraklara gelmeleriyle olmuştur. X. Yüzyıl’da Kiev Rusya’sına ve Macarlara karşı seferlerde Bizans ile müttefik olan Peçenekler, Kiev Knezi İgor ve I. Syatoslav dönemlerinde Kievlilerin Bizans saldırılarına karşılık olarak Kiev topraklarına saldırmışlar ve Kiev’i kuşatmışlardır.

                    Syatoslav’ın ardılı Bilge Yaroslav döneminde Peçeneklerin en büyük rakibi Kumanlar (Slav kaynaklarında Polovest) Karadeniz’in kuzeyine gelirler. XI. Yüzyıl’ın ikinci yarısından itibaren Tuna’nın güneyine, Doğu Rumeli ve Trakya topraklarına akınlarını yoğunlaştırdılar. Urfalı Matteos Vekayinamesinde onların Malazgirt Savaşı’nda imparator IV. Romanos Diogenes’in ordusundayken taraf değiştirdikleri belirtilir. İmparator I. Aleksios Komnenos ve Bizans aristokrasisi Peçenekleri zayıflatmak için en büyük rakipleri Kumanları da kullanarak onları Levunion Savaşı’nda (1091) yendikten sonra Makedonya’ya yerleştirip itaat altına almaya çalışmış 1122 Beroia Savaşı’nda ikinci ve son defa mağlup ederek tarih sahnesinden silmişlerdir. (Kalan Peçeneklerin bir kısmı İmparator Manuel Komnenos’un Sicilya Seferinde yer aldılar. Diğer büyük kısmı Macarlar ve Bulgarlar arasında karışırlar.)

                     

                    KAYNAKÇA

                    Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997

                    Cheynet, Jean Claude, Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008

                    Gregory, Timothy, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016

                    Haldon, John F., The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005

                    Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008

                    Khazdan, Alexander P., ed. The Oxford Dictionary of Byzantium. New York: Oxford University Press, 1991

                    Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004

                    Norwich, John Julius, Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, 2013

                    Obolesnky, Dimitri, The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974

                    Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011

                    Shepard, Jonathan, The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008

                    Vasiliev, Alexander A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016

                    • 10. Hafta: Geç Bizans Dönemi

                      Bizans’ın Durumu

                       Ekim 1448’de imparator VIII. Ioannes öldüğünde imparatorluk toprakları İstanbul ve dış mahallelerinden ibaretti. Tahta kardeşi XI. Konstantin geçti. Annesinin kızlık soyadı Dragazes’i kullanıyordu. Ioannes’in diğer kardeşleri hayatta olsa da annesi Elena en büyük oğlu Konstantin gelene kadar naip olarak kaldı ve onun tahta çıkışını garantiledi.

                       İmparatorun kardeşlerine Mora Despotluğu’nun yönetimi verildi. Ahaya, Patras ve Klarentza’yı kapsayan kuzeybatı Thomas’a, Mistra merkez olmak üzere kalanı Demetrios’a verildi. Bu düzenleme yeni bir iç savaşı önledi. Ancak bu uzun sürmedi ve Mora’daki kardeşler kısa süre sonra savaşa tutuştular.

                       1439 Floransa’da yapılan konsilde “union” kabul edilmiş ve 5 Temmuz’da Ortodoks piskoposlar belgeyi imzalamış ve 6 Temmuz’da birleşme ilan edilmişti. Ancak bu durum Ortodoks dünyasında tepkiye neden olmuştu ve bunun izleri hâlâ devam ediyordu. Ayasofya’da hâlâ tören düzenlenmeye cesaret edilememişti. Bu durum şehirde bölünmüşlüğe neden oluyordu. Bu yüzden Konstantin imparator olduğunda Mora’da bulunduğu için 6 Ocak 1449’da imparator olduğu halka duyuruldu 12 Mart’ta başkente gelen Konstantin birleşmeyi kabul etmiş bir patrik elinden taç giymesinin şehirde isyana neden olacağını bildiğinden İstanbul’da yeniden tören yapmadı.

                       Tahta çıktıktan sonra varisi olmadığı için imparator kendisine eş aramaya başladı. Daha önce iki kere evlenmesine rağmen çocuğu yoktu. Yeni evliliğini devlete yarar sağlayacak biriyle yapmayı umuyordu. İlk olarak Portekiz kralının kızı düşünülse de daha sonra Gürcistan ve Trabzon gibi yakın yerlerde karar kılındı. Sphrantzes bu amaçla Gürcistan ve Trabzon’a gönderildi. Ancak Gürcistan kralı VIII. Georgiy kızı karşılığında yüklü para isteyince vazgeçildi. Trabzon imparatoru IV. Ioannes ise kızı için bir çeyiz vermeyi kabul etmişti. Bu sırada Osmanlı Sultanı II. Murad’ın ölüm haberi geldi.

                      II. Mehmed ve Fetih

                       II. Mehmed tahta çıktığında Bizans konusunda nasıl bir politika izleyeceği merak ediliyordu. İmparator XI. Konstantin Edirne'ye elçiler gönderdi, yeni sultana başsağlığı diledi ve tahta çıkışını tebrik etti.  Ayrıca var olan barış anlaşmalarının yenilenmesini istedi. Dukas’a göre, II. Mehmed Allah, Peygamber ve Kur'an, melekler ve baş melekler üzerine yemin ederek, barışı koruyacağını söyledi ve hayatı boyunca imparatorun ne başkentine ne de ülkesinin başka bir yerine el sürmeyeceğine söz verdi.  Babası gibi kendisinin de Bizans ile dostane ilişkiler içinde olacağını söyledi.

                       Bu sırada Anadolu’da Karamanoğlu İbrahim Bey’in Osmanlı aleyhine hareketiyle karşılaşılsa da sorun kolayca çözüldü. İmparator ise Bizans sarayında yaşayan Şehzade Orhan’ın ödeneğinin ödenmediğini iddia ederek, eğer hemen iki katıyla ödenmezse şehzadenin tahtta hak iddia etmesine izin verecekleri tehdidinde bulunuyordu.

                       Böylece Mehmed muhtemelen uzun zamandır planlamış olduğu İstanbul’un fethi için hazırlıklarına girişmeye başladı. 1452’de Edirne’ye dönen padişah imparatorun isteklerini ele almış ve bu sorunu çözeceklerini bildirdi. Ancak bulduğu çözüm ödeneği ödemek değil, zamanında verilen tüm imtiyazları kaldırmak oldu. Edirne’de başlanan hazırlıkların temel taşı hiç şüphesiz Rumeli Hisarı’nın inşası oldu. Bu hisarın yapılmasındaki temel amaç boğazın kontrol altına alınmasıdır. Hisarın yapım sebebini ise imparatora Anadolu ile Rumeli arasında bir köprü kurarak geçişi kolaylaştırmak istedikleri şeklinde açıkladı.

                       1451-1452 kışını Edirne’de 1000 inşaat ustası bir o kadar da işçi sevk ederek geçiren II. Mehmed, bu sırada gelen Bizans elçileri ile görüştü. Elçiler aralarındaki anlaşmalara uymasını isterken Mehmed kale yapmasına engel olamayacaklarını bildirdi. 26 Mart 1452’de hisarın inşasının yapılacağı yere geldi, hisarın her bir bölümünün yapımını vezirleri arasında paylaştırdı.  Hisarın yapım şekli denizden geçecek gemileri engellemeye yönelik bir şekildedir. İlk büyük burçları Mayıs’a doğru bitirilen hisarın inşası ağustos ayında tamamlandı. Hisarın içine gerekli tüm teçhizat yerleştirildi. Dursun Bey, deniz tarafındaki surlara yirmi top yuvası yapıldığını yazmıştır.  Hisarın yapılması II. Mehmed’ in hedeflerine ulaşması açısından önemli bir adımdı. Ancak hisarın yapım aşamasında civardaki Bizans köyleriyle çeşitli huzursuzluklar ortaya çıktı. II. Mehmed hisarı yanında 400 adamla birlikte Firuz Bey’in idaresine bıraktı. Boğazdan her iki yönde geçen gemilerin durdurulmasını ve yola devam etmelerine ancak geçiş parası ödedikten sonra izin verilmesini emretti.  Padişah 28 Ağustos 1452'de kaleden ayrılıp Bizans başkentine giderek hendeklerini ve surlarını dikkatle inceledi, 1 Eylül’de Edirne’ye döndü.

                       Kalenin inşasının başlamasından sonra, muhtemelen Erdelli olan Urban adlı bir top dökümcüsü Bizans ordusundan kaçıp Türklere sığındı. II. Mehmed kendisinden İstanbul surlarını yıkabilecek bir top yapmasını istedi ve 3 ay içinde Urban dev bir top inşa etti. 1452 sonlarında Karadeniz’den gelen Venedik gemileri boğazdan geçerken Osmanlı uyarılarını dikkate almayınca yeni topun ilk hedefi oldular. Bu sayede de topun menzili anlaşıldı.

                       Boğazda bir kale inşa edildiğini haber alan Venedik ile Ceneviz paniğe kapıldı. Hisarın inşası herkes tarafından İstanbul’a karşı bir savaş hazırlığı olarak algılandı. II. Mehmed’in boğazın kontrolü konusunda ikinci hamlesi Mora despotlarına saldırarak dikkatlerini dağıtıp İstanbul’a yardıma gelmelerini engellemek oldu. Urban’ın döktüğü toptan da oldukça memnun kalan padişah Edirne’de birincisinin iki katı başka bir top yapmasını emretti. Top bir buçuk kilometre öteye kadar fırlatılabiliyordu.  Halil Paşa ise İstanbul’un fethine karşıydı. Bu muhalefeti fethin sonuna kadar sürdü. Çünkü zafer kazanılması halinde otoritesinin kalmayacağı, tam tersi olursa devletin geleceğinin tehlikeye gireceğini düşünüyordu. Şehir ele geçirilse üzerlerine Haçlı Seferi yapılacağını iddia ediyordu. İstanbul’un fetih sürecinde Halil Paşa ve sultan arasındaki gerilimin en üst noktaya ulaştı.

                       Bizans ise Türklerin saldırı hazırlıkları yaptıklarını fark ettiklerinde kendi askeri durumlarını kontrol edip sayım yaptılar. Ancak 4.793 yerli 2 bin yabancı askerleri bulunmaktaydı.  İmparator paniğe kapılmamaları için bu durumu halktan gizledi. Bizans’ın en büyük umudu yüzyıllar boyunca onları korumuş olan surlarıydı. 2 Nisan 1453 limanlarını kalın demir bir zincirle kapattılar. Donanmalarında ise toplam 26 gemi vardır.

                       

                       

                      Kaynakça

                      Dinçmen Kriton, Şehir Düştü! Bizanslı tarihçi Francis’den İstanbul’un Fethi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1992.

                      Emecen Feridun M., Fetih ve Kıyamet 1453, İstanbul, Timaş Yayınları, 2016.

                      İnalcık Halil, “Mehmed II”, İslam Ansiklopedisi, Cilt 28, 2003, s. 395-407.

                      İnalcık Halil, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014

                      Tansel Selahattin, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyasi ve Askeri Faaliyeti, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014.

                      Tursun Bey, Fatih’in Tarihi (Tarih-i Ebü’l-Feth), İstanbul, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2014.

                       


                      • 11. Hafta: Geç Bizans Dönemi Kaynakları

                        Bizans'ın erken dönemlerinde eserler genellikle Latince yazılmışken V. Yüzyıldan sonra ise Antik dönem Yunancasına yakın bir dille yazılmışlardır. Erken dönemde yazılan kaynaklar klasik tarih yazıcılığı geleneğine göre yazılmış ve genellikle Herodotos ile Thukdydides'in eserlerindeki biçimler devam ettirilmiştir. Prokopios (VI. Yüzyıl) Erken Bizans devrinde bu geleneği sürdüren en önemli yazarlardan biriydi. Ardından VII. Konstantin (X. Yüzyıl), Psellos (XI. Yüzyıl), Anna Komnena (XII. Yüzyıl) ve Niketas Khoniates (XII. yüzyıl) da bu geleneği sürdürerek eser veren Bizans yazıcıları olmuşlardır. Sonraki dönemlerde ise Akropolites, Pachymeres ve Gregoras tarihçi bakış açısıyla veya biyografik anlamda çalışmalar ortaya koydular.  Diğer bir tarih yazımı geleneği de kilise tarihi yani dini tarihi yazma geleneğidir. Bu geleneğin en önemli yazarları: Kaiseria’lı Eusebios (IV. yüzyıl), Philostorgios (V. yüzyıl), Sokrates (V. Yüzyıl), Sozomenos (V. Yüzyıl). Bu yazarlardan sonra dini tarih dünya tarihi ile birleştirilerek anlatılmış olsa da bu gelenek ileride tekrar canlanacaktı. En önemli Bizans kaynaklarından birisi de Bizans kronikleridir. Bu kronikler Latince ve Yunanca yazılmıştı ve ilk yazarı Caesarlı Eusebios'tur. Kroniklerde imparatorların yaşamları ve imparatorların döneminde yaşanan olaylar anlatılırken genellikle ahlaki ve dini yorumlarla da anlatım yoğunlaştırılır. Kronikler genellikle keşişler tarafından yazılıyordu. Kronik tarih yazıcılığının en önemli isimlerinden biri Malalas'tır (VI.Yüzyıl) .  Malalas kroniğinde dünyanın yaratılışından itibaren başlayıp İncil'de bulunan menkıbeleri eserinde aktarmıştır. Bizans tarihinin en önemli kroniği ise Theophanes’in Kroniğidir.  Theophanes tasvir taraftarı bir keşiştir ve Bizans'ı bir dönem epey meşgul eden tasvir tartışmalarının yaşandığı dönemi Theophanes'in kroniği sayesinde öğrenebiliyoruz. Sonraki dönemlerde Skylitzes ve Zonaras da kronik tarzda eserler vermişlerdir.

                        İmparatorların yayınladıkları kanunlar da Bizans tarihi açısından çok önemli kaynaklardır.  Codex Theodosius, Codex Iustinianus, Ekloga, Basilika gibi kanun kitapları yazıldıkları dönemin sosyal, ekonomik ve siyasi yaşamları hakkında çok mühim bilgiler vermektedirler. Yine imparatorların kendi yazdıkları eserler de önemli kaynaklardır. VII. Konstantin’in “De Ceromoniis” (Seremoniler Kitabı) ve “De Administranto Impero” (Yönetim Kitabı), Mavrikios'un Strategikon adlı eseri, VI. Leon'un “Taktika” adlı eserleri yazıldıkları döneme ışık tutmaları açısından son derece önemlidir.

                        Bizans hakkında önemli bilgi veren kaynaklardan birisi de imparatorluğun dışında olan ancak Bizans hakkında bilgi veren Arapça, Farsça ve Ermenice yazılmış eserlerdir. Bizans'a komşu olan devletler dışarıdan bir gözle Bizans'ı anlattıkları için onların bakış açıları da Bizans'ı anlamak için epey önemlidir. Arap asıllı el-Belazuri, Taberi gibi tarih yazarları ile coğrafyacı el-İdrisi'nin eserleri son derece mühimdir. Bizans'ı batının gözüyle anlatan ve Bizans'a gelen bir elçi olan Cremona’lı Liutprant'ın eseri ise Bizans'ın batı dünyasından nasıl göründüğüne dair malumatlar verir.

                        Yazılı kaynakların dışında arkeolojik kalıntılar da önemli kaynaklardır. Özellikle madeni paralar yapıldıkları dönemin ekonomik, siyasi durumları hakkında büyük ipuçları verirler. Yeni bir imparator başa geçtiğinde bu durumun ilanı için madeni para basılırdı. Ayrıca madeni paranın içinde metal oranı da o dönemin ekonomik açıdan ne durumda olduğu hakkında bilgi verirdi. Diğer bir önemli yazısız kaynak mühürlerdir. İmparatorluktan gönderilen belgelerin üzerine vurulan mühürler imparatorluğun yönetim sistemi hakkında da bilgi verirler.

                         

                         

                         

                         

                         

                         

                         

                         

                         

                         

                         

                         

                        KAYNAKÇA

                        Angold, Micheal, The Byzantine Empire 1025-1204 (A Political History), Logman, USA, 1997

                        Cheynet, Jean Claude, Bizans Tarihi, Çev. İsmail Yerguz, Dost Yayınları, 2008

                        Gregory, Timothy, Bizans Tarihi, Çev. Esra Ermert, YKY, 2016

                        Haldon, John F., The Palgrave Atlas of Byzantine History. Palgrave Macmillan, New York, 2005

                        Jeffreys, Elizabeth, et al. The Oxford Handbook of Byzantine Studies. Oxford University Press, New York, 2008

                        Lemerle, Paul, Bizans Tarihi, Çev. Galip Üstün, İletişim Yay., Ankara, 2004

                        Norwich, John Julius,  Bizans, C. I-II-III, Çev. Selen Hırçın Riegel, Kabalcı Yayınları, 2013

                        Obolesnky, Dimitri, The Byzantıne Common Wealth Eastern Europe 500-1453, Cadinal Edition, London,1974

                        Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara, 2011

                        Shepard, Jonathan, The Cambridge History of the Byzantine Empire c. 500-1492. Cambridge University Press, New York, 2008

                        Vasiliev, Alexander A., Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Tevabil Alkaç, Alfa Yay., İstanbul, 2016

                         

                        • 12. Hafta: Geç Bizans Dönemi'nde Bizans İmparatorluğu

                          1453 kışı herhangi bir olay yaşanmadan geçti, padişah ocak ayında Dimetoka’dan Edirne’ye döndü ve Rumeli beylerbeyi Dayı Karaca Bey ordunun geçişi için bölgeyi hazırladı. Öncü birlikler Bizans’ın Tarabya (Therapia) bölgesini ele geçirdiler. Bu kalenin ele geçirilmesi sayesinde teknelerle askerler sahile yanaştılar. Anadolu beylerbeyi de Trakya’ya geçti. Osmanlı kuvvetleri 300’den fazla gemiden ve yaklaşık 80 bin askerden oluşmaktadır. 

                           Birlikler 23 Mart 1453’te Edirne’den ayrıldılar ve 2 Nisan’da İstanbul’a ulaştılar. Ağır toplar yerlerine yerleştirildi. Dayı Karaca Bey ise büyük topu naklederken Karadeniz kıyısındaki birçok şehri de ele geçirdi. II. Mehmed karargahını Maltepe’ye kurdurdu. Büyük topla beraber iki küçük top da buraya yerleştirildi. Padişahın sağında Anadolu ordusu bulunmakta, sol tarafta ise Rumeli ordusu yer almaktaydı. 5 Nisan 1453 Cuma günü kuşatma ilan edildi. Aynı gün imparator büyük topun yöneltildiği St. Romanus kapısına yanında 500 Ceneviz askeriyle geçti.

                           Surlara yapılan saldırıdan sonra ise kuşatmanın sadece karadan yürütülmesinin Osmanlılara zafer getirmeyeceği anlaşıldı ve donanmayı da savaşa katmaya karar verdiler. Üç yük gemisi ve Mora’dan gelen bir imparatorluk gemisiyle 20 Nisan’da bir çarpışma yaşandı.  Osmanlılar burada yenilgi aldılar ve yaklaşık 12 adam kaybettiler. Bu Bizans’ta büyük bir sevince neden oldu. Bu gemilerin gönderilecek büyük donanmanın öncüleri olduğu sanıldı. Osmanlı’da ise yenilgi bir umutsuzluk havası yarattı. Bunun üzerine sultan bir divan toplama ihtiyacı hissetti. Divanda muhalefet özellikle Çandarlı kuşatmanın kaldırılması ve imparatorla müzakereye başlanması konusunda ısrarcı oldu. Zağanos Paşa, Turahan Bey ve Şehabettin Paşa gibi fethi destekleyenler sayesinde bu fikirden vazgeçildi. 21 Nisan’da St. Romanus kapısının büyük bir kısmı yıkıldı. Ertesi gün donanmanın bir kısmı Haliç’e indirildi. Bu durum 20 Nisan’da alınan yenilgiye karşı bir cevap olarak kabul edilmektedir.

                           Divanda karadan yapılan saldırıların yetersiz olduğu ve limanın kapatılması yüzünden donanmanın da yeteri kadar etkili olamadığı bu yüzden gemilerin karadan geçirilip limana indirilmesine karar verildi ve gece planlar yapılıp uygulanmaya başlandı. Dolmabahçe koyundan Kasımpaşa’ya kadar olan yol temizlendi ve kalaslar döşenip öküz yağıyla sıvandı. Gemiler rampadan silindirler üstüne geçirilip Haliç’e indirilerek toplamda 72 gemi limana geçirildi.

                           Gemilerin Haliç’e indirilmesi Bizans’ın umutlarını iyice yitirmesine neden oldu. 5 Mayıs’ta Galata’ya yerleştirilen toplar da donanmalara ateş açmaya başladılar. Ayrıca padişah Haliç’e bir köprü inşa edilmesini istedi. Bizanslılar köprüyü defalarca yakmaya çalışsalar da başarılı olamadılar. Şehirde de kıtlık giderek artmakta, askerlerin moralleri giderek düşmekteydi. Halk imparatora isyan etmeye başladı. Osmanlı ise karadaki hendekleri ele geçirip Haliç’te donanmaları üstün konuma gelmeye başladı.

                           Bu sıralarda II. Mehmed İslam geleneklerine uyarak son bir kez teslim olmaları için imparatora çağrı yaptı. İmparator ise şehri teslim etmek istemeyip haraç ödemekten yanaydı. Bu cevabın üzerine II. Mehmed 29 Mayıs’ta bir saldırı gerçekleştireceğini duyurdu. 26 Mayıs’ta da St. Romanus kapısı tamamen yıkıldı. 29 Mayıs sabahı da şafak sökmeden üç saat önce Türk orduları harekete geçti. Bütün toplar ateşlenmeye başlandı. Gemiler kıyıya iyice yanaştırıldı. Padişah saldırıyı bizzat yönetiyor, imparator ise kendi birliklerini cesaretlendirmeye çalışıyordu. Ancak bu sırada Bizans ordusundaki en önemli isimlerden biri olan Giovanni Giustiniani-Longo savaş meydanını terk etti. Onun kaçmasıyla birlikte çıkan karmaşada Zağanos Paşa yeniçeri birlikleriyle St. Romanus kapısının yakınındaki surlara saldırarak direnişi kırmayı başardı. Artık topların açtığı büyük deliklerden surlar aşılmaya başlandı. Saldırı sırasında imparator öldü, Şehzade Orhan ise kaçarken öldürüldü.

                           

                           

                          Kaynakça

                          Dinçmen Kriton, Şehir Düştü! Bizanslı tarihçi Francis’den İstanbul’un Fethi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1992.

                          Emecen Feridun M., Fetih ve Kıyamet 1453, İstanbul, Timaş Yayınları, 2016.

                          İnalcık Halil, “Mehmed II”, İslam Ansiklopedisi, Cilt 28, 2003, s. 395-407.

                          İnalcık Halil, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014

                          Tansel Selahattin, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyasi ve Askeri Faaliyeti, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014.

                          Tursun Bey, Fatih’in Tarihi (Tarih-i Ebü’l-Feth), İstanbul, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2014.

                           


                          • 13. Hafta: İstanbul'un Fethi'nin Yankıları

                            29 Mayıs 1453 tarihinde öğleye doğru II. Mehmed şehrin alındığı haberini almış, öğleden sonra da birkaç veziri ve saray mensubuyla şehre girdi. Askerlerine ise “Yağmalarla ve tutsaklarla yetinin. Binalar benimdir.” diyerek şehrin üç gün yağmalanmasına müsaade etti. Hagia Sophia da camiye çevrildi.

                             Sultan İstanbul’a girdiğinde Galata Cenevizleri büyük telaşa düştüler. Fetihten önce tarafsız kalmaları şartı ile şehir alındığında aynı hukuk ve imtiyazlara sahip olacakları bildirilmişti. Ancak onlar sözlerinde durmadı ve Bizans’a yardım ettiler. Bizans ile gizli ittifak yapmışlardı. Çünkü şehir Osmanlı’ya geçerse ayrıcalıklarını kaybedeceklerine inanıyorlardı. Bu yüzden sultan ordusunu onlara karşı harekete geçirmeyi planlıyordu. Galatalılar sultana bir heyet gönderse de sultan onlarla görüşmedi. Bunun sonucu korku içinde olan Galatalılar acele içinde limanı terk etti. Sultan şartlara uymadıkları için ayrıcalıkları olmayacağını kaçanlar 3 ay içinde geri dönmezse mallarına el koyulacağını bildirdi. Zağanos Paşa askerleriyle Galata’ya girdi. Vergi vermeleri şartı ile din ve ticaret özgürlüğü verildiği bildirildi.

                             II. Mehmed fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başlandı. İstanbul’un fethiyle Bizans İmparatorluğu tamamen yıkıldı. Osmanlı devleti imparatorluk haline gelmeye başladı. II. Mehmed bundan sonra kalan Bizans kalıntılarını yok etmeye çalıştı. İstanbul’u fethi hem batıda hem doğuda oldukça büyük yakınlar uyandırdı.

                             

                             

                            Kaynakça

                            Dinçmen Kriton, Şehir Düştü! Bizanslı tarihçi Francis’den İstanbul’un Fethi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1992.

                            Emecen Feridun M., Fetih ve Kıyamet 1453, İstanbul, Timaş Yayınları, 2016.

                            İnalcık Halil, “Mehmed II”, İslam Ansiklopedisi, Cilt 28, 2003, s. 395-407.

                            İnalcık Halil, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014

                            Tansel Selahattin, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyasi ve Askeri Faaliyeti, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014.

                            Tursun Bey, Fatih’in Tarihi (Tarih-i Ebü’l-Feth), İstanbul, İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2014.

                            • 14. Hafta: Değerlendirme

                              Bu derste, bir dönem boyunca öğrenilen ve yukarıda özeti verilen konuların kritiği yapılacaktır.