6. Konu İrevan
Hanlığı
Konular: İrevan
Hanlığının oluşması; Hanlığın komşularla
ilişkileri; İrevan
Hanlığındaki Ermeni nüfusu; İrevan
Hanlığının işgali.
Temel Okumalar:
-
İrəvan xanlığı (Rusiya işğalı və ermənilərin Şimali
Azərbaycan torpaqlarına köçürülməsi), Bakı, 2010;
-
Səməd Sərdariniya, İrəvan müsəlman sakinli vilayət olmuşdur,
Bakı: Zərdabi nəşriyyatı, 2014;
-
Fuad Əliyev, Urfan Həsənov, İrəvan xanlığı, Bakı: Şərq- Qərb, 2007
(PDF şekli);
-
Elçin Qarayev, Azərbaycanın İrəvan bölgəsinin tarixindən
(XVII yüzilliyin sonu–XIX yüzilliyin
ortalarında), Bakı: Mütərcim, 2016.
- Wikipedia’dan uygun makaleler;
- Youtube’dan videolar:
https://youtu.be/EPAbcMuTO1E); https://youtu.be/vhB7wClyqfA; https://youtu.be/cy169HPvD5c;
https://youtu.be/klufKWGeeec
Ders Notları:
İrevan Hanlığı, merkezi günümüzdeki İrevan şehrini
başkent olarak seçen ve 1747 ile 1828 yıllarında faaliyet gösteren hanlıktır.
İrevan Hanlığı, 18. yüzyılın ikinci yarısı
ile 19. yüzyılın başlarında diğerlerine oranla kuvvetli bir stratejik bir
duruma sahip olan Güney Kafkasya Türk hanlıklarından birisiydi. Bölge halkının
idarecilere olan sosyo-kültürel açıdan bağlılık gösterip merkezi devlet
otoritesini reddeden geleneği ve o yıllarda Rus Çarlığı'nda ve
İran'da yaşanan siyasi çekişmelerden ötürü ortaya çıkan otorite boşluğu İrevan Hanlığı'nın kurulmasındaki başlıca etmenlerden
olmuştur.
İrevan Hanlığı, Safeviler
Devleti'nin dâhilinde Çukursa'd (İrevan Beylerbeyliği) adlı arazide kurulmuştu.
Çukurs'ad Beylerbeyliği İrevan şehri
ve çevresini, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nin Şerur ve Sederek rayonlarını, Türkiye'nin Iğdır ilini ve aynı zamanda Beyazıt Kalesi'ni içine almaktaydı. Beylerbeyliği, Kaçar boylarının temsilcileri
yönetiyordu.
Azerbaycan hanlıklarının bulunduğu topraklardaki halk, inancı ve kültürü
gereği aşiret reisinin, boy beyinin ya da han olarak kabul ettiği önderin
dışında hâkim devletin merkez yönetimine bağlanmayı reddetmekteydi. Bu nedenle
toprakların önceki hâkimi Safeviler
Devleti de Azerbaycan
vilayetlerininin idaresini yerli-güçlü sülalelerin içinden çıkan boy beylerine
veya hanlara bırakmak zorunda kalmıştı. Vilayetlerdeki yönetime atanan
kimselere de mevkilerine uygun olarak toprak verilirdi. Bu tür toprak
sahibi aileler, devlete verginin yanında istendiğinde yardımcı kuvvet olarak
gönderilmek üzere bir miktar asker de beslerdi. İlerleyen zamanda, toprak
sahipleri devlet otoritesinin boşluğundan faydalanarak, işlettikleri toprakları
özel mülk hâline getirmeye başladılar. Böylece, geniş arazileri içine alan
toprakların yönetimi irsi olarak belirli bir sülalenin eline geçmesi ailelerin
devlet hâlinde teşkilatlanmaları için zemin oluşturmaktaydı. Safevî
şahı III. Abbas'a isyan eden Afgan kabilelerinin Safevî
Devleti'nin başkenti İsfahan şehrini ele geçirmeleri dolayısıyla 1722 yılında
bu devlet çökmüş ve Afganların lideri Mir Mahmut, İsfahan'da tahta çıkıp Hotakî hanedanı yönetimini başlatmıştı. Ancak Afganlar, eski Safeviler Devleti'nin
topraklarının tamamında yönetimi ele geçirmemişlerdi. Rus Çarlığı ve Osmanlı Devleti de mevcut durumdan yararlanarak Safevi
mirasından kendi paylarını almaya çalışıyorlardı. Ağustos 1724 tarihinde İrevan şehri Osmanlılar tarafından ele geçirildi.
Osmanlılar İrevan şehri ve çevresini 1735 yılına kadar
yönettiler. Afşar boylarından olan Nadir Şah'ın yönetimindeki Afşar Hanedanı'nın 1736'da
yeniden kurulması ve kuvvetlenmesi dolayısıyla adı geçen arazi yeniden İran'ın
yönetimine geçti. 1736 yılında Nadir Şah, Muğan Kurultayı'nda kendisini şah ilan
ederek resmen Safevî sülalesinin hâkimiyetine son verdi. Nadir Şah bu dönemde
güvenilir adamı Pir Mahmut Han'ı, İrevan Beylerbeyi olarak atadı. Nadir Şah'ın büyük
bir ordusu vardı. Bu da halkın vergi yükünün ağırlaşmasına neden oluyordu. Daha
1740'lı yılların başlarında diğer şehirlerin yanı sıra İrevan şehrinde de fakirden zengine kadar birçok kişi
gereken vergileri ödeme durumunda olmadıklarından dolayı isyan ederek dağlara
çıkmıştı. Sayısız isyanlar, Nadir Şah Afşar'ın devletinin temelini sarstı ve
1747'nin Haziran ayında Şah, sarayda bir suikast sonunda öldürülünce Afşar
Hanedanı iç karışıklıklar içerisinde kaldı. Yeniden özgürlüğünü kazanan
Azerbaycan topraklarında egemenlik süren toprak sahipleri tarafından tek bir
devlet yerine on dört bağımsız hanlık ve bunlara bağlı olmak üzere küçük
sultanlıklarla meliklikler kuruldu.
Serdar Büyük Hüseyin-Ali Han, şehirde büyük çaplı onarım yapmış, su
kanalları tesis etmiş ve en önemlisi 1760'ta Gökmescid’i İrevan ’a
kazandırmıştır.
Merkezi yönetimin çökmesini müteakip kurulan hanlıklardan birisi de İrevan Hanlığı'ydı. İrevan Hanlığı'nın
temelini, Erivan'da İran yönetimine karşı isyana liderlik yapan yerli
zenginlerden Mir Mehdi Han’ın attığı kaynaklarda geçer. Mir
Mehdi Han, kendisini 1747'de han ilan etti ve İrevan Hanlığı tarih sahnesine çıkmış oldu.
İrevan lı Mir Mehdi Han, kendi arazisini genişletmek amacıyla 1748 yılının
başlarında Urmiye Hanlığı'na saldırdı
ve bazı bölgeleri ele geçirdi. 1749 yılında Karabağ hanı Penah Ali Han, İrevan Hanlığı'na saldırarak Eçmiadzin çevresindeki toprakları yağmalayıp, geri döndü.
Hanlıktaki Ermeniler bu olaydan yararlanarak yardım için Gürcü çarları
olan II. Teymuraz'a ve oğlu II. İrakli'ye baş
vurdular. İrevan topraklarını ele geçirmek isteyen Gürcü
çarları Eylül 1751'de hanlığa saldırarak Mir Mehdi Han'ın ordusunu yendiler ve
buradan da Tebriz'e kadar ilerlediler. Bu olaydan sonra İrevan hanı, Gürcü çarlarıyla birlikte olmaya söz
verdi.
Bu nedenle de, İrevan hanı, Gence hanıyla birlikte II. Teymuraz ve
II. İrakli'nin 1751 yılında Şeki hanı Hacı Çelebi Han'a karşı savaşa katıldılar. Ancak saldırıda Hacı Çelebi Han, Gürcü
çarlarını ve müttefiklerini yendi.
1748 yılında Mir Mehdi Han tarafından yenilen Urmiye hanı Feth Ali Han Afşar, eskiden Nadir Şah'ın yanında hizmet eden, şimdi
özgür olan Afşar-Afgan çeteleri kendi tarafına çekti ve onları bir kısım Urmiye
savaşçısıyla beraber İrevan 'a
gönderdi. Bu ordunun ön birlikleri İrevan
Kalesi'ni kuşattı. İrevan Ermenileri yeniden Gürcü çarlarından yardım
istediler. Gürcü ordusu II. İrakli'nin komutasında İrevan 'a yürüdü ve sayıca az olan İrevan 'daki öncü birlkleri yendi. Ama vazgeçmemiş olan
Urmiye Afşar-Afgan ordusunun yaklaşığını gören Gürcü çarları İrevan çevresini terk etti. Ordu kolaylıkla İrevan Kalesi'ne girdi ve II. İrakli'yi takip etti.
İki taraf arasında yapılan kısa savaş sonrası sonrası II. İrakli kendisi için
ağır koşullar içeren bir barış antlaşması imzaladı. Çetelerin kumandanı, Güney Azerbaycan'a döndüğünde Mir Mehdi Han'ın yerine Halil Han
Özbey'i İrevan 'da hanlık
tahtına oturttu.
Afşar ve Afgan orduları Azerbaycan'ı bırakıp gittikten sonra Gürcü çarları yeniden
Azerbaycan hanlıklarını ele geçirme politikalarına devam ederek 1752 yılında
Kuzey Azerbaycan'ın en kuvvetli hanı olan Hacı Çelebi Han'a karşı yeniden
harekât başlattılar. Çarlar birçok Azerbaycan hanını, İrevan hanı da dâhil olmak
üzere, Hacı Çelebi Han'a karşı savaşı görüşmek ve konuşmak amacıyla Gence yakınlarında bir yere çağırarak hapsetti. Hacı
Çelebi Han'ın büyük orduyla geldiğini gören Çarlar hapsettikleri Azerbaycan
hanlarını alarak Tiflis'e doğru hareket ettiler. Hanlar, Hacı Çelebi Han'a
onları bıraktırmaları için gizli yolla haber saldılar. Hacı Çelebi Han, Tiflis
yakınlarında Gürcü çarlarına yetişti. Gürcüler, hanları bırakıp şehre
kaçtılar ve kendi hanlıklarına dönen diğer hanlar gibi İrevan hanı da İrevan 'a döndü.
Halil Han Özbey'i İrevan 'da destekleyenler çok az olduğundan, yerli
feodal, Hasan Ali Han Kaçar ihtilal yaparak hanlık tahtını ele geçirdi. Hasan
Ali Han toplam 4 yıl hanlık yaptıktan sonra 1759 yılında bu görevi kardeşi
Hüseyin Ali Han'a devretti. 1756 ve 1769 yıllarında II. İrakli yeniden İrevan Hanlığı'na saldırdı ve Hüseyin Ali Han'ı Gürcü
hazinesine belli miktarda vergi vermek zorunda bırakarak kendisine bağlı hale
getirdi. İran'da yönetimi ele geçiren ve şah vekili unvanını kullanan Kerim Han Zend, Hüseyin
Ali Han'a II. İrakli'ye artık vergi vermemesini teklif ederek onu savunacağına
söz verdi. Bunun üzerine Hüseyin Ali Han, II. İrakli'ye vergi ödemeyi kesti.
1779 yılında Kerim Han Zend öldükten sonra İran ve Azerbaycan'daki iç
çekişmelerden yararlanan Gürcü Çarı II. İrakli, yeniden İrevan lı Hüseyin Ali
Han'dan vergi istedi. Hüseyin Ali Han'ın bunu kabul etmemesi üzerine II.
İrakli, 20 bin kişilik bir orduyla hanlığa saldırdı. Savunmayı aşamayan çar,
geri dönmek zorunda kaldı. Gürcü Çarı döndüğünde İrevan Hanlığı'ndan kendisiyle birlikte 1600
Hristiyan ile 700 Müslüman ailesini de götürdü. Hüseyin Ali Han, Osmanlı Devleti'nin desteğine güvenerek Gürcistan'a götürülmüş ailelerin geri verilmesi talebinde
bulundu. II. İrakli, bunu kabul etmese de, Hüseyin Ali Han'la barış antlaşma
imzaladı. Buna göre, Hüseyin Ali Han, II. İrakli'ye yılda 30 bin manat vergi vermeyi kabul etti. Hatta, bazı
kaynaklardaki bilgilere göre İrakli bu miktarı 50 bin manata kadar
yükseltmişti.
Hüseyin Ali Han bir müddet sonra yine II. İrakli'ye bağımlı olmaya itiraz
etti. Bunun üzerine, Gürcü orduları sık sık İrevan 'a saldırmaya başladı.
Osmanlı Devleti'ni rahatsız eden bu durum karşısında, II. İrakli bir nota ile
uyarıldı.[11] Sultanın emriyle İrevan 'daki durumu öğrenmek
için Kars'tan üç tüccar buğday almak maksadıyla İrevan'a gönderildi. Tüccarlar İrevan
lıları mücadele etmeleri konusunda teşvik edip ihtiyaçları durumunda Müslüman
ve Türk devleti olduklarından hanlığı koruyacağına dair devlet adına söz
verdiler. Bir süre sonra da, Kars valisi tarafından hanlığa para ve hediyeler
gönderildi. Bu olaylardan sonra, Osmanlı-İrevan yakınlaşmasının başlaması
hanlık içerisinde yaşayan Ermenileri hoşnut etmedi ve bundan dolayı
Ermeniler Rus İmparatorluğu'na elçi göndererek Rus hükümetinden onları himaye
etmelerini istediler.
1783'te Erivan'da isyan sonucu Hüseyin Ali Han'ın öldürülmesi, hanlıkta bir
iç karışıklığa neden oldu. II. İrakli, durumdan yararlanarak İrevan Hanlığı üzerinde baskı kurmak istedi. Bu
amaçla kayın biraderini bir kısım silahlı güçle İrevan'a göndererek Gürcülere
yakın olan Ahmed Han'nı tahta çıkarması görevini verdi. Ancak kayın biraderi İrevan
'a yaklaştığında Hüseyin Ali Han'ın büyük oğlu Gulam Ali Han'ın tahta oturduğu
haberi duyuldu ve kayın birader geri dönmek zorunda kaldı.
1784 yılının başlarında Osmanlı temsilcisi Halil Efendi, Dağıstan, Şirvan ve Karabağ'da bulunduktan sonra, bir süre İrevan 'da kaldı.
Halil Efendi, Gulam Ali Han'ı II. İrakli'ye vergi vermemesi konusunda ikna
etti. Rus orduları Kafkasya komutanı General Potyomkin, bu durum karşısında II.
İrakli'ye Erivan'ı almayı önerdi. Bu arada Kars, Erzurum ve Beyazıt'ın
temsilcileri Erivan şehrindeydiler. Temsilciler, İrevan hanına babasının ölümü nedeniyle taziye ziyareti
ve Rus-Gürcü ittifakına karşı ittifak için gelmişlerdi. Fakat, 1784
yılının yazında Gulam Ali Han öldürüldü. Tahta, Hüseyin Ali Han'ın 12 yaşındaki
oğlu Mehmed Han çıktı. Mehmed Han'ın annesi Gürcü olduğundan II. İrakli
tarafından etki altındaydı. Kısa süre sonra genç hanın öldürülmesi üzerine, İrevan
'ın Gürcülerin eline geçeceği tehlikesini önlemek için Osmanlı hükümeti,
1784'te Hüseyin Ali Han'ın damadı Muhammed Han'ı İrevan tahtına çıkardı. Sultan I. Abdülhamit, İrevan 'ın
yeni hanıyla iyi ilişkiler kurdu.
Rusya ve müttefiği II. İrakli, İrevan 'ın Osmanlı kontrolüne girmesine
tarafsız kalamazdı ve bu sebeple de İrevan 'daki taraftarlarını desteklemek
amacıyla oraya 2,000 kişilik ordu gönderdi. II. İrakli'nin baskısıyla Muhammed
Han, komşusu olan Osmanlı valisine mektup göndererek II. İrakli'nın tarafında
olduğunu bildirdi. Bunun üzerine, Osmanlı Devleti İrevan 'ı alma niyetini
belli etti. Bu niyeti öğrenen Kafkasya sınırındaki Rus ordusunun kumandanı,
General R. S. Potyomkin'e merkezden Osmanlılar İrevan 'a doğru geldiklerinde ne
yapması gerektiğini de söylenmişti. Temmuz 1787'de Gürcistan'daki Rus
temsilcisinin raporunda, İrevan 'a saldırıldığında diğer Azerbaycan hanlıklarının
da Osmanlı Devleti'ne destek çıkacağı belirtilmekteydi ve bu nedenle saldırıdan
vazgeçildi.
1795 yılında İrevan Hanlığı güneyden
yeni ve daha kuvvetli bir tehlikeyle karşılaştı. Kerim Han
Zend öldükten sonra İran'da
Şahlık uğruna Zend Hanedanı içerisinde yaşanan taht kavgalarını Mart 1794'te
bitiren ve şahlık rejimini sağlamlaştırmak isteyen Ağa Muhammed Han Kaçar sona erdirdi. Devletin eski arazisini geri almak
ve aynı zamanda da Güney
Kafkasya'yı da kendisine bağlı hâle
getirmek isteyen Ağa Muhammed Han, 1795 yılının ilkbaharında Kuzey Azerbaycan'a
ve Gürcistan'a doğru askeri harekâta başladı. Bu kapsamda kardeşi Ali Kulu
Han'ı 20.000 askerle İrevan Kalesi'ni
almaya gönderdi. İrevan , yapılan kuşatmaya 35 gün dirense de, İrevan lı
Muhammed Han teslim olmak zorunda kaldı. İran hazinesine yılda 8 funt (tartı
birimi) altın ve 80 bin manat göndermeyi kabul etti. İrevan Hanı aynı zamanda gerektiğinde kendi askeri
birliğiyle Kaçar Hanedanı'nın
hizmetine girmeyi taahhüt etti.
1796'da Ağa Muhammed'in Horasan ve Türkmenistan'daki küçük çaplı ayaklanmaları bastırmak üzere
bölgeden ayrılmasını fırsat bilen II. Katerina, Kafkasya'ya saldırarak aralarında Gence, Bakü ve
Şirvan'ın da olduğu birçok şehri ele geçirdi. Ancak, II. Katerina'nın yerine
geçen I. Pavel, Rus ordusunu bölgeden çekti. Osmanlı Devleti'ne
isyan eden bir paşayı destekleyerek Osmanlı-İrevan Hanlığı ilişkilerini kötüye çeviren Muhammed
Han'a karşı Kars Paşası ile Rusya'nın Kafkas Ordu kumandanı ittifak yaparak
Muhammed Han'ı yendiler. Ağa Muhammed Han, kendine sadık olmayı reddeden İrevan
lı Muhammed Han'ı görevden aldı ve yerine kardeşi Ali Kulu Han'ı atadı.
Ağa Muhammed Han'ın 1797'de Şuşa'da öldürülmesinden sonra yerine geçecek bir çocuğu
olmadığından yeğeni Feth Ali Şah Kaçar hükümdar oldu. Feth Ali Şah, ordularını Kuzey
Kafkasya'ya, özellikle de İrevan 'a yöneltti. Sisyanov, İran orduları
ulaşıncaya kadar İrevan Kalesi'ni almak
için şehri toplarla ateşe tuttu. Rusya İmparatorluğu ise 1803 yılından
başlayarak Kuzey Azerbaycan hanlıklarını ele geçirmeye başladı. Kafkasya'daki
Rus ordularına yeni başkomutan olarak Kafkasya Genel Valisi Pavel Sisyanov atandı. Stratejik konumu nedeniyle İrevan Kalesi'ni almak isteyen Sisyanov, 1804 yılında
Mayıs ayının ortalarında İrevan 'a yürüdü. Rus ordularının Azerbaycan'a
yürüyüşü İran'ın öfkesine neden oldu ve Haziran 1804'te tarihlerinde 1804-1813 Rus-İran Savaşı başladı.
İran hükümetinin yönetiminden çıkarak 200 atlısıyla Ruslara katılan Hoylu
Cafer Kulu Han, Sisyanov'la Feth Ali Han'ın ordularının İrevan 'a yaklaşarak,
kaleyi kuşatan Rus ordusuna iki yandan darbe indirmek istedikleri yönündeki
istihbaratı paylaştı. Sisyanov hemen İran ordularını önlemek için iki grup
ayırarak İran ordularının kaleye yaklaşmalarına izin vermedi. Rus ordularının
kaleye saldırısı başarısızlıkla sonuçlandı, aynı zamanda Ruslar sık sık hem
kaledeki İrevan savaşçılarının, hem de
kaleyi kuşatımdan kurtarıp tekrar egemenlikleri altına almaya çalışan İran
askerlerinin saldırısına uğruyorlardı. Erzağı tükenen ve ikmal yolları tıkanan
Ruslar, General Sisyanov'un emriyle Eylül başında İrevan 'dan geri
çekildi. Rus ordularının İrevan 'dan çekilmesinden sonra İrevan lı
Muhammed Han yeniden tahta geçirilse de, Ruslarla iş birliği teklifinin Feth
Ali Han tarafından öğrenilmesiyle tekrar görevden alındı. Feth Ali Han, 1807'de
boşalan tahta yakını ve akrabası olan Hüseyin Kulu Han'ı oturttu.
İrevan Kalesi'ni almaktan
vazgeçmeyen General Sisyanov, 1806'da Bakü Kalesi yakınlarında öldürülünce
General İvan Gudoviç, Kafkasya'daki Rus ordularının yeni komutanı
oldu. Kafkasya'da Rusya'nın kuvvetlenmesinin Osmanlı'yı rahatsız
etmesinden ötürü 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı patlak verdi. Osmanlı ile savaşın başlaması
Rusya'nın birçok cephede savaşmasına sebep oldu.
1808 yılı Eylül ayının başlarında General Gudoviç, 6.000 kişilik ordu ve 12
topla İrevan 'a doğru yürüdü. Aynı zamanda, Karabağ'daki Rus gruplarının reisi olan General Nebolisin'e
ordusuyla Nahçıvan yönüne hareket etmeyi emrederek İranlıların İrevan 'a yardım
etmesini önlemek istedi. 1808 yılı sonunda İrevan 'ı alamayan General
Gudoviç, kuşatmadan vazgeçerek Tiflis'e döndü. Böylece Rus ordularının İrevan 'ı ele
geçirmeye yönelik ikinci çabası da boşa çıktı. Nihayet 1813 yılında 1804-1813
Rus-İran Savaşı, İran'ın yenilgisiyle sonuçlandı. 12-24 Ekim 1813 tarihlerinde
Karabağ'da Rusya-İran arasında Gülistan Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre İran nüfuzunda
kalması kararlaştırılan İrevan Hanlığı
ile Nahçıvan Hanlığı dışındaki Şirvan, Kuba, Bakü, Gence, Karabağ, Şeki hanlıkları Rusya'ya
katıldı.
Bu yenilgiyi kabullenemeyen Feth Ali Şah, Britanyalı diplomatların da
kışkırtmasıyla Temmuz 1826'da Rusya İmparatorluğu'na saldırarak 1826-1828
Rus-İran Savaşı'nı
başlattı. Savaşın ilk günlerinde İran ordusu Kuzey Azerbaycan'ın içlerine
doğru epey ilerlese de sonradan Rus ordusunun saldırısı sonucu geri çekilmek
zorunda kaldı. Kafkasya'daki Rus ordularının başkomutanı General İvan Paskeviç, İrevan Kalesi'ne saldırsa da, İrevan ordusunun kuvvetli direncinden ötürü kalenin
kuşatılmasından geçici olarak vazgeçerek Nahçıvan'a doğru yürüdü. Bundan
sonra Paskeviç, yeniden İrevan üzerine
saldırı başlattı. Rus komutanlığı İrevan Kalesi'ni kuvvetli top ateşine tuttu ve 1-13
Ekim 1827'de top ateşine dayanamayan İrevan ordusu teslim oldu. Bu zaferin karşıliğında
Çar hükümeti General Paskeviç'e daha savaş bitmeden "Graf Paskeviç İrevan ski"
(İrevan Kontu Paskeviç) unvanı verildi.
1826-1828 Rus-İran Savaşı'nda da İran yenildi. 21 Şubat 1828'de Tebriz yakınlarında yapılan Türkmençay Antlaşması'na göre İran, İrevan , Talış ve Nahçıvan Hanlıklarını
Rusya'nın yönetimine bıraktı.
Yayılma siyaseti güden Ruslar Kafkasya'da Osmanlı nüfuzunun dışında kalan
yerleri ele geçirmeye başladı. Bu durum İran, Osmanlı Devleti ve Rusya arasında
bölgesel bir rekabete yol açtı. 1803 yılından başlayarak hanlıkları ele geçiren
Ruslar'ın Kafkaslar'daki yayılma siyaseti Türkmençay Antlaşması ile
neticelendi. Rus Çarı I. Nikolay, 21 Mart-2 Nisan 1828 tarihli fermanıyla İrevan
ve Nahçıvan Hanlıklarını kaldırarak
bunların yerinde "Ermeni vilayeti" oluşturdu. Böylece Rus hükümeti
Osmanlı ve İran sınırlarında yapay olarak Hıristiyanlardan oluşan vilayet
kurmaya başladı. Kısa bir süre içinde bu vilayeti Ermenileştirmek için İran'dan
buraya 40.000'den fazla Ermeni göç ettirildi.
II. Rusya-İran Savaşı, 10 Şubat 1828 tarihinde, Tebriz yakınlarında Türkmençay şehrinde imzalanan Türkmençay Antlaşması'nın imzalanması ile sona erdi. Anlaşmanın 15. bendi
uyarınca, İran devleti ülke topraklarında yaşayan Ermeni kökenli halkın Güney Kafkasya'ya göç
etmesine engel olmayacaktı. Neticede Osmanlı İmparatorluğu'nda ve İran'da yaşayan Ermeniler Güney Kafkasya'ya
gönderildi. Ermeni aileler ilk olarak, Karabağ, Şeki, Nahçıvan, Erivan, Göyçe ve Şamahı'ya yerleştirildi. Sadece Berde'ye, 1828'in sonuna kadar binden fazla Ermeni aile iskân
ettirildi.
Q.D. Lazarev ve İ.F. Paskeviç gibi Rus generalleri, Ermenileri daha çok
Erivan bölgesine göç ettirmeye çalıştılar. Generallerin bu çabası boşuna
değildi. Zira İrevan Hanlığı'nın
arazisi, Osmanlı İmparatorluğu'na, Gürcü Hanlıklarına ve Nahçıvan tarafından da
İran'a komşuydu. Arazinin bu stratejik konumu, bu üç komşu devlete de baskı
uygulamaya imkân tanımaktaydı. Bu nedenle Ermeniler sonradan buraya iskân
ettirilmeye devam edildi. Ermeni asıllı Bebudov'un başkanlığında teşkil edilen
özel bir komite vasıtasıyla, planlı bir Ermeni göçü ve iskânı politikası
yaratılmaya çalışıldı. 1828 yılının Şubat ayından Mayıs ayına kadar, 948 Ermeni
ailesi Erivan'a göç ettirildi. Daha sonra da Nahçıvan və Erivan Hanlıklarının
toprakları üzerinde, yoktan bir "Ermeni vilayeti" yaratılmış oldu.
Devlet teşkilatı[değiştir | kaynağı değiştir] Hanlıklar devrinde Azerbaycan'da idari yapı daha
ziyade derebeyliğini andırmaktaydı. Diğer hanlıklarda olduğu gibi İrevan Hanlığı'nın yönetim basamağının en yüksek
kısmında han, sonra hanın veziri daha aşağılarda zengin beyler, ordu
kumandanları ve emirler sıralanıyordu. Din adamları, çiftlikte uğraşan yarı
yerleşik elat (göçebe) beyleri-ilbeyler de bu sıralamaya giriyorlardı. İlbeyler
savaş dönemlerinde hizmetleri karşılığında ahalinin topraklarını yönetip
gelirlerini toplama hakkına sahiptirler. Savaş zamanı elat beyleri,
yönetimlerinde olan göçebelerle birlikte, silahlanarak hanın huzuruna
çıkmalıydılar. Bu zümreler vergilerden muaftı. Zabıta işleri hanın tayin
ettiği nsipler tarafından yürütülürdü. Sınırlar içerisindeki güvenlik
"çapar" olarak adlandırılan kolluk kuvvetleri tarafından sağlanırdı.
Güvenliğin tam olarak sağlanabilmesi için önemli noktalara kurulan karakollara
ise "çaparhane" adı verilirdi. Çaparlar, bu görevlerinin dışında
istihbarat ve posta işlerine de bakarlardı. Hanlıkların tamamında adalet işleri
kadılar tarafından yürütülürdü. Mülki ve idari işler genellikle şeriat hükümlerine ve örf üzerine tanzim olunurdu.
Hanlıkta hükümet işlerinin yürütüldüğü yer olan "divanhâne", aynı
zamanda en yüksek idari mahkemeydi. Bilinen divan üzyeleri; Vezir, Müstevfi, Kalebeyi, Divanbeyi, Kadı, Hazinedarbaşı ve Mirza gibi yüksek rütbeli devlet
görevlileriydi. Divanbeyi, hukuki meselelerin görüşüldüğü oturumlarda
hanın danışmanlığını yapmaktaydı. Kadılar, mahkemelerin başında bulunan ve
adalet işlerinin doğrudan yürütülmesinde doğrudan sorumlu olan devlet
görevlileriydi. Mirzalar, hanın şahsi
tasarrufunun idaresiyle meşgul olmakla
birlikte, halktan toplanan vergileri ve harç adı altında alınan paraları özel
defterlere kaydederlerdi. Dış ülkelerden ve komşu hanlardan gelen mektup ve
fermanları halkın huzurunda okuma ve bunları cevaplama görevi de olan mirzalar,
hanlık dışına elçi olarak da gönderilmekteydi.
Uzun süren savaşlar neticesinde Erivan'ın nüfusu 1804 yılında 6,000 kişiye
kadar gerilemişti. 1827 yılındaysa şehrin nüfusunun sadece %20'lik bir kısmını
Hristiyan Ermeniler, geri kalanını ise Azerbaycan Türkü, Fars ve Kürt
Müslümanlar oluşturmaktaydı.
Hanlığın varlığını sürdürüğü süre boyunca, nüfusunun büyük kısmını Ermeniler, Farslar (büyük kısmı Başkent etrafında
yerleşmiştir), Türk aşiretleri (yerleşik ve göçebe), Kürtler (genellikle göçebe) oluşturmaktaydı.
18. yüzyılın sonuna ve 19. yüzyılın başına başlarına kadar, Erivan şehrinde Ermeniler çoğunluktaydı. Rusya'nın
bölgeyi fethetmesinden sonra yapılan nüfus sayımında toplam Ermeni nüfus,
Müslümanların %20'sine kadar düşmüştü.
Hanlıkta yaşayan Kürtlerin bir kısmı Sünni olmakla beraber, Müslümanların büyük
bölümü Şii idi. Bölgede, Ezidilik de kendisine hatırı sayılır sayıda takipçi
bulmuştu.
Hanlık, 1828 yılında Rus İmparatorluğu tarafından ilhak edildikten sonra, Müslüman
nüfusun büyük kısmı (Azeriler, Kürtler, Lezgiler ve çeşitli göçebe aşiretler) İran'a göç ettiler.
Daha önce İran'a giden on binlerce Ermeni de tekrar bu topraklara döndüler.
Müslümanlardan boşalan arazilere yerleştirilerek iskân ettirildiler. Ermeni
göçü, gittikçe azalan ölçülerde olsa da, 19. yüzyılın sonuna kadar devam etti.
Hanlığın ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıydı. Azerbaycan'da arazinin mülkiyet hakkı
hana aitti. Fakat hana ait olan arazilerin idaresine tayin edilen beylere
hanlar, toprak üzerinde yaşayan ve onu kullanan halktan belirli miktarda vergi
alma yetkisi vermişti. Ancak bu hak, hanın izni olmadan kesinlikle babadan oğula
geçmezdi. Diğer Azerbaycan hanlıklarında olduğu gibi İrevan Hanlığı'nda da aşağıdaki çeşitlerde topraklar
vardı:
1. Divanî Devlet Toprakları: Bu topraklar daha önceleri olduğu gibi bütünlükle
devlet hazinesinin elinde değildi. Bu toprakların önemli hissesi Han ve onun
aile üyelerinin eline geçmişti.
2. Halise Toprakları: Hanedan üyelerine ait topraklar.
3. Mülk Toprakları: Zengin beylere ve ağalara ait topraklar. Bu
arazileri almak, satmak veya bağışlamak mümkündü.
4. Vakıf Toprakları: Din ocaklarına, camilere, kutsal yerlere ait
topraklar.
5. Cemaat Toprakları: Köy halkına ait topraklar.
Birçok yüksek zümre vergilerden muaf olsa da, vergilerin büyük bir kısmı
çiftçiler ve göçebelerin de dâhil olduğu köylü zümresinden toplanırdı. Çeltik, pamuk ve ipek yetiştirme gibi daha ağır işlerde çalışan
rençperlerin durumu daha zordu. Toprağı ve iş aleti olmayan rençperler han,
sultan, melik ve diğer zenginlerin topraklarında çalışırlar ve elde ettikleri
ürünün sadece üçte birini alabilirlerdi. Bazen aç kalan ve fakirleşen köylüler
kendi topraklarını satarak rençperlik yapmak
zorunda kalıyorlardı. Bazen de diğer hanlıklardan kaçan köylüler de rençperlik yapıyorlardı.
Bölgede ekonomik hayat, Nadir Şah'ın egemenliği döneminde yapılan
savaşlarda yükün seferberlik dolayısıyla Azerbaycan halkının üzerine
bindirilmesiyle kötüye gitmekteydi. Nadir Şah'ın ölümünden sonra başlayan taht
kavgalarından sonra bağımsızlığını kazanan hanlıklar arasındaki ekonomik hayat
canlandı. 20 yıl hüküm süren ve İrevan 'ın gelişmesini sağlayan Hüseyin Kulu
Han'ın döneminde kurulan bürokrasi sistemi, tebaa üzerinde büyük baskı yapmayan
doğrudan ve dolaylı, adil bir vergi sistemini beraberinde getirmiş ve başta
sulama kanalları olmak üzere büyük altyapı projeleri tamamlanmıştır.
Diğer Azerbaycan şehirlerinde olduğu gibi İrevan'da da birçok meslek dalı
gelişmişti. Şehirde terzi, şapkacı, çekmeci, terlikçi, kuyumcu, dokumacı
boyacı, kasap, ekmekçi, kebapçı, saraç, kalfa, marangoz, dülger, derici,
manifaturacı, camcı gibi mesleklere sahip olanlar çoktu. Bu meslek sahiplerinin
çoğu esnaf odalarında birleşmişlerdi.
Ticaret, özellikle de yerli ticaret, sanatkârlarla beraber şehrin
ekonomisini geliştirilirdi. Ticaret, toptan ve perakende olmak üzere iki türlü
yapılırdı. Baçdar adlı memurlar, gelen tüccar ve seyyahlardan “toprak bastı”
adlı vergi alırlardı. Sık sık yapılan feodal savaşlar ile yolların bakımsızlığı
iç ticareti olumsuz etkilemekteydi. Yurt dışı ticaret ise iç ticarete nazaran
daha gelişmişti. Yurt dışından, özellikle Rusya'dan gelen tüccarlar İrevan ustalarının yaptıkları ipeği alırlardı. Moskova ve Nijniy
Novgorod pazarlarında İrevan 'da
yapılmış ipek ipliklere ve kumaşa sıkça rastlanılırdı. Hanlıktan yabancı
pazarlara kırmızı renkli ve bez kumaşlar, pirinç, şarab vb. götürülürdü. Bez
genellikle Karabağ Hanlığı'na, pirinç, Hoy ve Tebriz hanlıklarına, pamuk Bayazıt, Kars, Tiflis, Şuşa, ve diğer şehirlere ihraç edilirdi.
İrevan pazarında, İran, Osmanlı,
Rusya, Gürcistan, Şuşa, Hoy, Tebriz ve değir şehirlerde yapılmış paralar
kullanılırdı. Bu paraların alım güçleri farklıydı. Bu çeşitlilk, tartı ve ölçü
birimlerindeki farklı ticaretin gelişimini de etkilerdi. Azerbaycan'da öteden
beri varlığı bilinen petrolden ise yeteri kadar faydalanılamıyordu. 18.
yüzyılın 2. yarısında petrol, kuyulardan kovalarla alınarak fıçılara konur ve
dışarı gönderilirdi.
1800'lü yıllarda Güney Kafkasya
Hanlığın batısında Osmanlı Devleti, kuzeyinde Gence Hanlığı ile Kartli-Kaheti Krallığı, güneyinde Maku Hanlığı,
güneydoğusunda Nahçıvan Hanlığı, doğusunda ise Karabağ Hanlığı bulunmaktaydı.
Hanlıkta şehir olarak bir tek Erivan şehri vardı. Erivan şehri yeşillikle
çevrilmişti. Kale içi şehri idari olarak, Şehir, Topbaşı ve Demirbulak olarak
üç mahalleye ayrılıyordu. Şehirde 8 camii ve 7 kervansaray vardı. Han sarayı
hariç tüm evler bir katlı ve yassı çatılıydılar. Sokaklar ise dar ve yamuk
yumuktu.[48]
İrevan Hanlığı hükümet merkezi
olarak daha önce yapılan sarayların yerine yeni bir saray inşa etti. Doğu
mimarisinin en güzel örneklerinden birini teşkil eden Serdar sarayını İrevan Hanı Hüseyin Ali Han yaptırmıştır. Görkemli
sarayın ustaları Türkiye'den ve İran'dan, mimar ise Hoy Hanlığı'ndan
istenmiştir. Sarayın planı ve inşaatın tüm sorumluluğu Hoy'dan gelen mimar Mirza Cafer tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Hanlık döneminde yetişen Azeri şairler, kendilerinden önceki Farsça şiir
yazma geleneğini sürdürmüşlerdir. Çünkü Farsça yazmak ediplikte üstünlük
sayılmıştır. Ancak şairler Farsça'nın yanında kendi dilleri olan Azerbaycan
Türkçesiyle de şiirler yazmışlardır.
Ünlü Türk gezgini Evliya
Çelebinin verdiği bilgiye göre (h.
915), miladi 1509-1510da Şah İsmail veziri İrevan kulu hana kale inşası için (bugünkü Erivan şehrinde Zengi çayının sağ sahili boyunca) ferman verdi. İrevan
kulu han 7 ile kalenin inşasını sona erdirdi. Kalenin üç kapısı "Tebriz
kapısı", "Şirvan kapısı", "Köprü kapısı" ve 4
mahallesi olmuştur: "Kale", "Şehir", "Tepebaşı"
ve "Demirbulak". 1864'ten itibaren kale duvarları tamamen söküldü.
Erivan kalesinde çok sayılı kervansaraylar da faaliyet göstermiştir. Serdar, Şeyhülislam, Tağlı, Sulu, Susuz, Hacı Ali, Kömürcü,
Gürcü, Culfa, Hacı İlyas vs. kervansaraylar bu kabildendir. Görüldüğü gibi, bu
kervansaraylardan hiçbiri adı ile müslüman dünyasının hatırında kalıp bugüne
değin gelememiştir.
1829 yılı başlarında Rus Generali Graf Paskyeviç Erivanski’nin emri ile,
vergi tahakkuk memuru İ.Şopen tarafından nüfus sayımı yapmıştır. 1832'de
İ.Şopen tarafından Erivan şehrinde 12 cami kayıt altına alınmıştır: Came Camisi
(Came məscidi), Kale Camisi (Qala məscidi), Şah Abbas Camisi (Şah Abbas məscidi
(İrəvan)), Zal Han Camisi (Zal xan məscidi), Nevruz Ali Bey Camisi (Novruzəli
bəy məscidi), Sertib Han (Sərtib xan məscidi), Hüsyin Ali Han Camisi (Hüseynəli
xan məscidi), Hacı İmamverdibey Camisi (Hacı İmamverdibəy məscidi), Hacı Cafer
Bey Camisi (Hacı Cəfərbəy məscidi]] vs. Ermeniler, Batı Azerbaycan bölgesinde
sağlam kalmış tüm Azeri ve Alban eserlerini Ermenileştirmişlerdir.
Büyük minareleriyle Erivan camileri şehrin siluetine ayrı bir ihtişam
katmaktaydı. Bu camilerin dört tanesi Kalenin "Şehir" adlı bölgesinde
toplanmıştı: "Nevruz Ali Han", "Hüseyin Ali Han" (Gök Camii), "Hoca Seferbey" ve "Muhammed Sertib
Han" camileri. I. Abbas, 1604 yılında Erivan Kalesi'ni Osmanlılardan geri
alındıktan sonra, Serdar Sarayı'nın doğu tarafına muhteşem bir cami inşa ettirdi.
1606'da yapılan bu caminin mimarı, zamanının ünlü sanatkârı Şeyh Bahaddin idi.
Genel hatlarıyla Gence Camisi ile benzerlik taşıyan Erivan Camisi kompleksinde,
medrese, kütüphane, misafirhane ve ve çeşitli amaçla kullanılan yapılar
bulunmaktaydı. Cami ve etrafındaki yapılar 1918'e kadar ayakta kalmayı
başarmakla birlikte, sonrasında tamamıyla yıkıldı ve yok edildi.
Erivan Kalesi'nde, 1725 yılında Recep Paşa tarafından bir cami inşa ettirildi. 18.
yüzyılda Abbas Mirza tarafından inşa ettirilen diğer bir cami de
mimari üslubuyla büyük beğeni toplamıştı. Ruslar'ın Erivan'ı 1827'de işgalinden
sonra, Abbas Mirza'nın yaptırdığı cami yıkılmış, Recep Paşa'nın inşa ettirdiği
caminin yerine de Rus kilisesi dikilmiştir.
Gök Camii adıyla ünlenen Hüseyinli Han Camisi'nin önceleri
dört minaresi vardı. II. Dünya Savaşı'ndan sonra üç minaresi yıkılan cami, bugün bile tek
minaresiyle de olsa, şehrin dikkat çekici İslam abidelerinden birisidir.
20. yüzyıl başlarına kadar Erivan Kalesi'nde 8 cami ibadet hizmeti vermekle
birlikte, günümüze ulaşabilen cami yoktur. Erivan Kalesi'ndeki en eski cami,
1510'da Şah İsmail'in emriyle inşa edilmiştir. 1918 yılında Ermeniler bu
camiye Müslümanları doldurarak, ateşe verip yaktı. Cami insanlarla birlikte
tamamen yanıp küle dönmüştür.
1912'ye kadar, bugünkü Ermenistan topraklarında, Batı Azerbaycan'da, Erivan'da
42, Eçmiadzin'da 33, Zengezur'da 35 cami bulunmaktaydı. Bu camilerin tamamı
Ermeniler tarafından yok edilmiş, hiçbiri günümüze ulaşmamıştır.
·
1752-1755 : Halil Han Özbey
·
1755-1763 : Hasan Ali Han
·
1763-1783 : Hüseyin Ali Han
·
1783-1784 : Gulam Ali Han
·
1784-1805 : Muhammed (ama
kaynaklar Muhammed Hüseyin diyor?) Han ;
o 1794 : Ali Kulu Han, kardeşi Agha Mohammad Shah ;
o 1796-1797 : Hasan Khan de Makou, imposé par Agha Mohammad Shah ;
·
1805-1806 : Mehti Kulu Han ;
·
1806-1807 : Muhammed Han Marağai (Fath Ali Shah oğlu) ;
·
1807-1827 : Hüseyin Kulu Han (1740-1830).