Şah Süleyman Devri
Vefat eden Şah II. Abbas’ın en büyük oğlu ve halefi olan Safi Mirza, 1647 veya 1648 tarihinde dünyaya gelmiş olup annesi Çerkes kökenli Nükhet Hanım’dır.[1] 1 Kasım 1666’da da yaklaşık 20 yaşında iken II. Safi adıyla tahta oturdu.[2] Safevi tarihçileri, Şah Süleymanla birlikte devletin hızla bir gerileme ve çöküş periyoduna girdiği hususunda hem fikirdirler.[3] Zira o, yöneticilik, ileri görüşlülük ve yiğitlikten uzak büyümüştü.[4]
1667 yılında Kazaklar, İran’ın Hazar Denizi sahillerinde bulunan Safevi topraklarına saldırmışlar ve ancak Rusların aracılığı ile bertaraf edilebilmişlerdir.[5]
II. Safi adıyla tahta oturduktan sonra bazı endişelerle etrafındaki görevlilerin pek çoğunu öldürttü. Sarayda müneccimlere ve ehil olmayan kişilere itibar gösterdi. Sefahat hayatına bağlı olarak ağır bir hastalık geçirdi. Ülkede de bu sırada bazı olumsuz olaylar (saldırılar, kıtlık, deprem, hastalık vs.) vuku bulunca müneccimlerin teşvikiyle adını değiştirerek “Şah Süleyman” [6] adıyla tekrar Safevi tahtına iclâs etmiştir (20 Mart 1668).[7]
Şah Süleyman’ın tahta cülusundan bir müddet sonra babası Evrengzîb ile araları açılan Babürlü şehzadesi Âlemgîr, Umman Körfezi yoluyla Bender-i Fars’a geldi ve mümkün olursa hükümdarla görüşmek istediğini iletti. Bunun üzerine kendisine lâyık bir karşılama ile huzuruna yollanmasını isteyen Şah Süleyman, Fars Hâkimi’ne emir gönderip şehzâde için muteber adamların gönderilmesini istedi. Mirza İbrahim adlı bir şahıs tarafından karşılanan şehzâde, başkent İsfahan’a getirilip Çehel Sütûn Sarayı’nda misafir edildi. Şehzâde, dedeleri ile Safevi hanedanı arasındaki dostkluğa binaen babasına karşı askerî yardım talep edince Şah olumsuz cevap verip bunun uygun bir iş olmadığını söyledi. Bunun üzerine şehzâde, Meşhed ziyareti için izin isteyip kıymetli elbiseler de hediye edilerek gitmesine izin verildi.[8]
Şah Süleyman devrinde 1676 yılında Hazar ötesi [Yaka-Sayın Han] Türkmenlerinden bir grup Adine Han önderliğinde Safevi topraklarına girerek Esterâbad, Damgan ve Simnan taraflarında yağmalarda bulunmuşlardır. Bunlara karşı Şah, Kelb Ali Han Şamlu’yu bir miktar askerle müdafaya göndermiştir. Göklen ve Yomut boylarının da içinde olduğu Türkmenler ile Esterâbad Hâkimi Kılıç Han, Kelb Ali Han Şamlu, Bestam Hâkimi Cemşid Han, Mâzenderan tüfenkçileri ile Afşar, Kaçar ve Gerâyili boylarının desteğindeki Safevi ordusu arasında Gürgen ırmağı yakınlarında meydana gelen savaşta Sayın Han Türkmenleri mağlup olmuş ve serdarları olan Adine Han’ın kafası kesilerek Kelb Ali Han Şamlu’ya getirilmiştir.[9]
Şah Süleyman devrinde Hristiyanlara olan tolerens -eskiden de bazı zamanlarda yaşandığı üzere- bir kenara bırakılmış ve 1672 yılında başkent İsfahan’da yaşayan Ermeni başrahipleri zindanlara atılmış ve Culfa’da bulunan kiliseler yıllık 400 tuman vergi vermeye zorlanmıştır. Yine 1678 yılında bazı Yahudi din adamları ölüm cezasına çarptırılmışlardır.[10]
Safevi ülkesinde 1660 ve 1670’li yıllarda kaldırılan hasatın az olmasına bağlı olarak bölgesel kıtlıklar yaşanmıştır. 1678/1679 yılındaki açlıkta başkent İsfahan’da çok sayıda kişi ölmüş ve halk arasında huzursuzluk çıkmıştı.[11] Ayrıca 1685 tarihinde Safevi ülkesinde veba salgını çıkmış ve Erdebil havalisinde 80.000’e yakın kişi vefat etmiştir. Ertesi yıl salgın Hemedan ve daha sonraki yıl da Mazenderan, Esterabad ve İsfahan taraflarına yayılmıştır. 1689’da ise Şiraz’a kadar ilerleyerek binlerce kişinin ölümüne sebep olmuştur.[12]
Şah Süleyman, 1683 tarihinde devlet gelirlerinin azalmasına binâen Ermeni kilisesinden ve Kirman’da yaşayan Zerdüştlerden alınan vergilerin gözden geçirilmesini ve yeniden ayarlanmasını istemiştir.[13]
Osmanlı Devleti, kendi bünyesindeki taht değişikliğini ve yeni hükümdar II. Süleyman’ın cülûsunu bildirmek üzere 27 Eylül 1688’de Safevî Şahına bir nâme göndermiştir.[14]
[1] Tufan Gündüz, Kızılbaşlar Osmanlılar Safevîler, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2015, s. 131.
[2] P. M. Sykes, a.g.e., s. 301.
[3] Roger Savory, a.g.e., s. 232.
[4] Tufan Gündüz, Kızılbaşlar Osmanlılar Safevîler, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2015, s. 131.
[5] Tufan Gündüz, Kızılbaşlar Osmanlılar Safevîler, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2015, s. 132.
[6] Şah II. Safi, tahta geçtikten bir müddet sonra gördüğü bir rüya üzerine telaşa kapılarak ismini Süleyman olarak değiştirmiştir. Bunu, ismini değiştirirse kaderinin de değişeceği zannıyla yapmıştı. Bu tarihten sonra Şah Süleyman diye anılmıştır. Bkz. Juda Tadeusz Krusinski, Târih-i Seyyah-ı der Beyân-ı Zuhûr-ı Ağvaniyân ve Sebeb-i İnhidâm-ı Benâ-i Devlet-i Şâhân-ı Safeviyân, Latince’den Tercüme Eden: İbrahim min Müteferrikân, Dergâh-ı Âli, Safer 1142, s. 4.
[7] Tufan Gündüz, Kızılbaşlar Osmanlılar Safevîler, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2015, s. 131-132.
[8] Rıza Kulu Han, a.g.e., c. 8, s. 484.
[9] Rıza Kulu Han, a.g.e., c. 8, s. 485-487.
[10] Laurence Lockhart, a.g.e., s. 32.
[11] Andrew J. Newman, a.g.e., s. 94.
[12] Rudi Matthee, a.g.e., s. 215; Douglas E. Streusand, a.g.e., s. 161.
[13] Andrew J. Newman, a.g.e., s. 95.
[14] İ. H. Uzunçarşılı, a.g.e., c. III, s. 250.