Konu özeti

  • Konu 1: Cengiz Han’a Kadar Moğolistan ve Orta Asya

    Cengiz Han’a Kadar Moğolistan ve Orta Asya

    Batı ve kuzeybatı Çin, bozkırın ve çöllerin bir bölümü ile Yenisey Irmağını içine alacak şekilde uçsuz bucaksız bir arazide uzanır. Bu bölge bugün iç ve Dış Moğolistan olarak anılır. İklim, denizlerden uzaktaki anakarada büyük farklılıklar gösterir. Kuzeyi Baykal gölünce derin bir yarıkla ayrılmış, batısı ise Altay kütlesini biraya getiren yüksek dağlarca (yalıtılmıştır) yivlenmiştir. Hint-Avrupa halklarının batıya sel halindeki büyük göçünün ardından bu bölge M. Ö. 200’lerde farklı güçlerin toplanmasıyla nüfusların karışıp kaynaştığı yer olmuştur. Bölgede yan yana ve birçok benzer özellik taşıyan başlıca iki ana grubun yerleşmesinden bahsetmek mümkündür. Dil esasına göre yapılacak tasnife göre bunlar Türkler ve Moğollardır. Türkler ve Moğollardan hangisinin daha doğuda olduğuna dair tartışmalar olmakla birlikte Moğolların Türklerin daha doğusunda bulunduklarına dair görüşler daha kabul görmektedir. Moğolistan merkez olmak üzere Çin sınırlarında göçebe bir imparatorluk kuran ilk kavimlerden biri olan Hunlar yaygın olan görüşe göre Türklerin atalarıdır. Büyük bir konfederasyon olan Hun İmparatorluğu kuşkusuz bünyesinde Moğollar başta olmak üzere birçok farklı kavimleri de barındırıyordu. Şunu da belirtmek gerekir ki bozkır hayat tarzının ortak ve benzeştirici etkisi, Moğolları Türklere sıkı sıkıya yaklaştırıyordu. Bozkır imparatorluklarında asıl belirleyici olan köken değil hayvancı veya ziraatçı ekonomiye göre biçimlenen hayat tarzları idi. Aynı hayat tarzına sahip olan hayvancılar kendi aralarındaki soy farklılıklarını rahatlıkla kabullenebilmekte idiler. Moğolistan’da ve Çin’in kuzeyinde Türk ve Moğol kabileler arasındaki münavebeli hâkimiyet mücadelesi daha sonraki yüzyıllarda da devam edecektir.

    • Konu 2: Cengiz İstilâsı Öncesinde Genel siyasi Durum

      Cengiz İstilâsı Öncesinde Genel siyasi Durum

      İslâm Dünyası: Cengiz öncesi İslâm dünyası ise bütünüyle kendisini yutacak olan tufandan habersiz karmaşık bir manzara gösteriyordu. Selâhaddin Eyyubî’nin 1193 yılındaki ölümünden sonra Eyyubî Devleti parçalanmıştı. Onun halefleri kendi aralarında ve Anadolu Selçuklu Sultanları ile mücadele halinde idiler. Eski ihtişamını yitirmiş olan Abbasi Halifeliği En-Nâsır Li-Dînillah zamanında (1180-1225) nispeten saygınlık kazanmışsa da bu, kalıcı bir durum değildi. Zira doğuda halifeliğe karşı, gittikçe daha genişleyen ve daha büyük bir ehemmiyet kazanan Hârzemşâh II. Alâeddin Muhammed (1200-1220), Herat, Belh, Cüzcan, Sistan, Toharistan, Maveraünnehir, Belucistan, Kazvin ve Azerbaycan gibi eski halife topraklarını halifeliyi hiç sayarak ele geçirmişti. II. Alâeddin Muhammed, babası Sultan Tekiş’ten 1200 yılında güçlü bir askerî ve idarî teşkilata sahip bir imparatorluk devralmıştı. Hızla büyüyen imparatorluğunu annesi Terken Hatun ile paylaşmak zorunda olması başlıca meselelerinden biri idi. Doğu sınırında Kara Hitaylar ve Guriler gibi devletler yanında Kıpçaklar gibi yerel güçlere karşı yoğun bir askeri harekât ile meşgul bulunuyor olsa da yönünü Irak’a çevirmesine kimse mani olabilecek durumda değildi. Hârzemşâhların Abbasi halifeliği ile giriştiği mücadele Batı’daki Papalar - imparatorlar mücadelesine benzer bir vaziyet kazanmış, adeta bir Halife - Sultan mücadelesine dönüşmüştü. (Yine de bu dönemde hadiselerden yaklaşık bir buçuk asır sonra eserini yazmış olan Mirhond’a dayanarak Halifenin Cengiz Han’ı böyle bir sefere teşvik ettiğine dair ileri sürülen görüşler pek gerçekçi görünmemektedir.

      • Konu 3: Çin, Moğolistan ve Türkistan

        Çin, Moğolistan ve Türkistan: 12. yüzyılın sonlarına doğru Çin, Moğolistan ve Orta Asya’da siyasal ve etnik durum çeşitlilik göstermektedir. Liao İmparatorluğu’nun parçalanışıyla, Moğolistan’daki hayat bilinen eski haline dönmüştür. İktidar çeşitli kabileler arasında, sürekli el değiştiriyor, kabileler otlakların ve sürülerin denetimi, yağmanın paylaşılması gibi temel sorunlar etrafında bölünüp bir birleri ile ardı arkası gelmeyen savaşlara tutuşuyorlardı. Bu çağın genel görüntüsünde bundan daha yüksek düşünce biçimi gözlenemezdi. Bu kargaşa ortamı güçlü ve karizmatik bir liderin katı disiplin altında bozkır halklarını birleştirmesine kadar devam edecektir.

        Liao İmparatorluğu’nun 1125’te Curcenler tarafından parçalanması ile bunların bir bölümü Çin’den batıya, Balkaş gölünün güneyine, Tarım ve Fergana Vadisi’ne kaçarak burada 85 yıl kadar yaşayacak olan Karahıtay Devleti’ni kurmuşlardır. Karahıtay hükümdarı Yeliü Taşe (1130-1142), başta Issık Göl’ün batısında bulunan merkezleri Balasagun ve Hotan şehirleri olmak üzere Doğu Karahanlı topraklarını ele geçirmiş, Balasagun’u kendine başkent yapmıştır. Hükümdarları cihan hükümdarı anlamına Gürhan unvanını kullanıyordu. Karahıtaylar, 1141 yılında Selçukluların çöküşüne neden olan ünlü Katvan Savaşı’nı kazandıktan sonra daha da güçlenmişler, Maveraünnehir’i ele geçirmişler, hâkimiyetlerini Hârezm’e kadar uzatmışlardı. Cengiz Han’ın ortaya çıktığı dönemde başlarında Yeliu Ciligu (1178- 1211) bulunuyordu. Bu dönemde Karahıtaylar Selçukluların yerini almakta olan Hârzemşâhlar ile Maveraünnehir üzerinde egemenlik savaşımına girmişlerdi. Yukarı Yenisey’den Amu Derya’ya kadar yayılan Karahıtay hâkimiyetinde altında Budizm yanı sıra Hıristiyanlık da gelişmişti. Bu dönemde Kaşkar’da bir Hıristiyan metropolitlik bulunuyordu. Bu şekliyle Karahıtay devri, Karahanlılar zamanında neredeyse tamamlanan İslâmlaşmaya karşı tepki bir devir olarak ortaya çıkmıştır denilebilir.

        • Konu 4: CENGİZ İMPARATORLUĞU

          CENGİZ İMPARATORLUĞU

          Chinggis Khaan, Çinggis Haan)(ya da doğum adıyla Temuçin (anlamı: demirci)), (Moğolca: Чингис Хаан ya da "Tengiz" (anlamı: deniz)), Farsça: جنكيز خان (d. 1162 – ö. 18 Ağustos 1227). Adı "Temüǰin" (Türkçe: Temuçin), Moğolca'da kullanılan Demir anlamına gelen "Temür"den türemiş, “Demirci” anlamına geldiği genel kabul görür. Cengiz Han, ana dili Moğolca'nın yanında Bertold Spuler'in ve Z. V. Togan’ın iddiasına göre Eski Türkçeyi de bilmekteydi. Yaşadığı bölge iki dillilik doğal bir durumdu. Kendi selefleri  de onun gibi birkaç dil bilmekteydi.

          Kurduğu imparatorluk Dünya tarihinin bitişik sınırlara sahip en büyük imparatorluğudur. Orta Asya'daki Kara Hıtay, Kuzey Çin'deki Batı Xia ve Jin Hanedanı'nı ele geçirmiş, Orta Asya ve İran'da Hârezmşahlar Devleti de dâhil olmak üzere bir çok yeri fethetmiştir. Avrupa ve Asya'daki hâkimiyeti; radikal olarak bu bölgelerin demografisini ve jeopolitikasını değiştirmiştir. Cengiz İmparatorluğu, günümüzdeki ülkelerden Çin, Moğolistan, Kore, Rusya, Ukrayna, İran, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Irak, Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Pakistan, Macaristan, Polonya, Tacikistan, Afganistan, Türkmenistan, Moldova ve Kuveyt'in neredeyse tamamını ele geçirmiştir ve Sırbistan, Hindistan ile Bulgaristan büyük zarar almıştır, ancak 1241 yılında Viyana'ya yaklaşan yeni Han ölmüş ve Moğollar gelenekleri uyarınca yeni bir Han seçmek için geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Avrupa yaşadığı Moğol gazabından kurtulmuştur.


          • Konu 5: Temuçin'den Cengiz Han'a

            Temuçin'den Cengiz Han'a

            Temuçin'in yükselişi; Keraitler'in güçlü kralı Tuğrul Han'ın yardımıyla gerçekleşti. Temuçin, Tula kıyısındaki Kreaitlerin kralına hürmetlerini ve bağlılığını bildirmeye gitmişti (1175'e doğru). Vaktiyle Temuçin'in babası tarafından yardım gördüğünü hatırlayan Tuğrul/ To’ril Han genç adamı himayesine aldı. Tuğrul Han ile Temuçin bundan böyle müttefik olmuşlar ama Temuçin kesin şekilde Tuğrul'un himayesine girmiştir. Bu bağlılık, Temuçin'in Kerait hanına "babam han" demesinden açık bir şekilde bellidir. Yukarıda anlatıldığı gibi bir müddet sonra Temuçin bir Merkit çetesi tarfından baskına uğradı ve ellerinden ancak karısı Börte'yi bırakarak kurtulabildi. Temuçin, kankardeşi (anda) Cacirat kabilesinin şefi Camuka ve Tuğrul Han üçü birlikte Merkitleri yenip Börte'yi kurtardılar. Temuçin ile Camuka'nın bozuşması uzun sürmedi. "Gizli Tarih" bir buçuk yıl göçebe olarak birlikte yaşayan iki önderin nasıl ayrıldığını anlatır. Temuçin dağa doğru, Camuka nehre doğru giderek konaklamışlardır. Tuğrul Han'ın Kin hanedanının desteği ile babasını öldüren Tatarlar'a karşı kazandığı zaferde Temuçin'de Keraitlerin yanında savaşmıştır. Tuğrul Han bu savaşta "Wang-han" ünvanını almıştır.


            • Konu 6 : Türk-Moğol İmparatorluğu'nun Yönetiminin Öğeday'a Verilmesi

              Türk-Moğol İmparatorluğu'nun Yönetiminin Öğeday'a Verilmesi

              Moğol geleneklerine göre Cengiz Han hayattayken topraklarını oğulları arasında pay etti. Yerine Cuci ve Çağatay arasındaki tartışma yüzünden ikisini de uygun görmezken, Ögeday bu göreve layık oldu. Cuci avcıbaşı, Çağatay örf ve hukuk uygulayıcısı, Tului de savaş bakanı oldu.

              Cuci'nin arası Tului ile de açılmıştı, ancak batı ülkelerin fethinde önemli rol oynadı. Cuci bilinen tüm yerleşik batı ülkelerini ele geçirdikten sonra Moğolistan'a dönmedi. Ancak aradaki mesafe oldukça uzundu ve bir haber alınamıyordu. Bunu bir kopma olarak alan Cengiz Han ordularını hazırlarken oğlu Cuci'nin ölüm haberini aldı.

              1223 ve 1224 yıllarını Kulan-Başın ve İrtiş'de geçiren Cengiz Han; 1225'de Batı Xia Hanedanı'na karşı sefere çıktı. Hsia merkezinin teslim olmadan iki gün önce günümüz Gansu'sunda Tangut seferi sırasında hastalanarak 1227 yılının 18 Ağustos'unda öldü.

              Moğol geleneği uyarınca mezarı gizli tutulsa da, cesedi Onon ve Kerulen kaynakları yakınında, Burhan-Haldun dağları arasında bir yere gömüldüğüne inanılmaktadır. Mezarının gizli tutulması için birçok at mezarın üstüne gezdirilerek mezarın belırgınliği giderilmiştir. Cengiz Han'ın Asya'yı birleştirmesiyle sınırlar ve gümrükler kalkmış, Asya'daki iktisadi yapı değişmiştir. Halklar arası ticaret artmıştır.

              Hem Asya hem de Avrupa'daki sınırları sayesinde iki kıta arasında bilgi ve tecrübe akışını, kısa bir sürede olsa, sağlamıştır. Genelde bilinenin aksine, Cengiz Han’ın ölümünden sonra da imparatorluğu genişlemeye devam etmiştir.  1227’den sonra Cengizi halefleri İran'ın tamamını, Çin'in tamamını da 1279 yılında ele geçirmiştir.

              1237’de yılların sonunda, Cuci'nin oğlu Batu Han Avrupa'ya sefere çıkmış; Rusya'yı ele geçirmiş ve Orta Avrupa'ya kadar ilerlemiştir. Sübüdey Noyan'ın da desteğiyle o dönemdeki en güçlü Avrupa ordusu olan Leh (Polonyalı), Alman ve Macar ordularını 2 gün içinde bozguna uğratmış; Tului'nin oğlu Hülagû Han Orta Doğu'da günümüz Filistin'ine kadar ulaşmış, Abbasi Halife'sini de öldürmüştür


              • Konu 7: Yerli Kaynaklara Göre Cuci Ulusunun Teşekkülü

                Yerli Kaynaklara Göre Cuci Ulusunun Teşekkülü

                Cengiz Han, kurduğu imparatorluğu ölmeden önce oğulları ve torunları arasında taksim etmişti. Bu taksime göre İmparatorluğun batı kanadını oluşturan Kıpçak ve Hârezm bölgesi oğlu Cuci soyuna, bugünkü doğu Türkistan, Batı Türkistan ve Afganistan ikinci oğlu Çağatay’a,  Irak, Azerbaycan ve İran bölümü oğlu en küçük oğlu Tuluy ve onun oğlu Hülagü’ye, Moğolistan ve Çin’i ise üçüncü oğlu Ögeday’a bahşetmişti.  Cengiz imparatorluğunu dört bölümü içersinde en uzun ömürlü ve devamlı olanı Cuci Hanlığı (Altınorda) idi. Cuci Hanlığı parçalandıktan sonra da Cuci sülalesinin bazı şubeleri Rusya’nın, Kırım‘ı ve Türkistan’ı istilasına kadar varlıklarını muhafaza edebilmişlerdi. Dolayısıyla Cuci ulusunun ve hanedanının tarihi, çok uzun bir devreyi kapsamaktadır.

                            Burada bu uzun devrede çeşitli hanedanlıklar kurmuş Cuci sülalesinin soy ağacını, Moğol ve Cuci ulusu hakkında bilgiler veren Moğol tarihi kaynaklarında göstermeye ve karşılaştırma çalışacağız.



                • Konusu 8: Cuci Ulusu ve Şubeleri

                  Cuci Ulusu ve Şubeleri

                              Cengiz Han, Deşt-i Kıpçak ve Hârezm ülkesini fethettikten sonra, Deşt-i Kıpçak’ı yurt ve Harzm’i de atlarının yemi olsun diye büyük oğlu Cuci Hana vermişti. Fakat Cuci Han, 1227 yılında babasından önce bir av sırasında vuku bulan kaza sonucu, omurgasını kırarak ölmüştü. Cengiz Han, Cuci Han’a verdiği Deşt-i Kıpçak ve Hârezm ülkelerini, bu sefer torunları Batu Han (Sayın Han) ve Orda- İçen Han arasında taksim etmişti. Cuci ulusunun ve hanlığının adem-i merkeziyet esasına göre yapılan bu taksiminde, ön kol (sağ kol) illeri ve İdil ırmağı boyundaki vilayetler ile hanlık makamı Sayın Han (1227–1256)’a; sol kol illeri ile Sır-Derya boyundaki vilayetler Orda-İçen Han’a verilmişi. Bu taksim yapılırken Cengiz Han, Cuci Han’dan sonra gelen bütün Cuci ailesinin reisi seçtiği Sayın Han’a ‘’Altın Busagalı Ak Orda’’yı kurdurduğu için, Sayın Han soyundan gelenler ‘’Ak Orda Hanedanı’’ adıyla anılmışlardı. Sayın Han sülalesinden gelen Ak Orda veya Altınorda hanları da aynen ataları Sayın Han gibi Cuci Ailesinin ve ulusunun başkanı olmakta devam etmişlerdi. Sayın Han sülalesi yani Ak Orda Hanedanı’nın bu hâkimiyet devresi, Batu Han’ın 1227 yılında Cuci Ulusunun başına geçtiği tarihten itibaren Batu ailesinin sonuncusu olan Bedri Bek Han (1356–1359)’ın ölümüne kadar 132 yıl devam etmişti.


                  • Konu 9: Cuci Ulusunun Tarihi

                    Cuci Ulusunun Tarihi

                    Cengiz Han 1220 yılında başladığı Hârezm seferi ile meşgul iken, 1222 yılında, seçme iki kumandanı olan Cebe Noyan ile Subitay Noyan’ı Derbend üzerinden Kuzey Kafkasya’ya ve Kıpçak Hanlığına müteveccih sefere memur etmişti. Bu sırada büyük oğlu Cuci’yi de, Hârezm ülkesinin zaptı tamamlandıktan sonra, aynı yıl içinde kendisine verdiği İtil ırmağı doğusundaki yurduna göndermişti.

                    Bu ilk Kıpçak seferi dehşet salma ve yağma hareketi gibi görünürse de, hakikatte, daha sonra yapılacak olan ikinci Kıpçak seferinin hazırlık tatbikatı olarak değerlendirilmelidir. Cengiz Han, 1125 yılında, Hârezmşahlar üzerine yaptığı seferi müteakip, Tula ırmağı boyundaki yurduna dönmüştür. 1222 yılından beri Doğu Deşt-i Kıpçak’ta bulunan büyük oğlu Cuci Han’ı yerinde bırakmış ve ona İrtiş Irmağından İtil Irmağına kadar uzanan Doğu Deşt-i Kıpçak ülkesi ile Hârezm’in idaresini vermişti. Ayrıca burada “Ulu Orda”nın tesis edilmesini ve “Altın-Taht”ın kurulmasını emretmişti.

                    Dolayısıyla dört ulus içinde böylelikle ilk tesis olunan “Cuci Ulusu” olmaktadır. Ötemiş Hacı’nın nakline göre Cengiz Han, Cuci Han’ı İrtiş’ten İtil Irmağına kadar olan bu geniş ülkeyi “Yurt” Hârezm’i ise askerlerinin atlarının yemini karşılamak üzere vermişti.
                    • Konu 10: Altın-Orda’nın Tekrar Yükselişi (1379–1397)

                      Altın-Orda’nın Tekrar Yükselişi (1379–1397)

                       

                      Toktamış Han Doğu Deşt-i Kıpçak’ta yani Sol-Kol’da hâkimiyetini kurdu. Daha sonra Cuci Ulusunun tamamına hükmedebilmek için Batı Deşt-i Kıpçak’ta hüküm süren Emir Kıyat Mamay’ı bertaraf etmek mecburiyetinde olduğunu bilmekteydi. Emir Kıyat Mamay, Berdi-Bek Han zamanında Batı Deşti Kıpçak yani Sağ-Kol beylerinin başbuğu durumumdaydı. Kudretli bir emir olan Kıyat Mamay, Sayın Han sülalesinin sona erdiği 1359 yılından itibaren Cuci Ulusunun batı kanadına mutlak surette hükümran olmakta devam ede gelmişti. Bu emiri bertaraf etmek Toktamış Han için kolay olmayacaktı. Ancak 8 Eylül 1380’de Don ırmağının yukarı havzasında Kulikova mevkiinde, Moskova Büyük Knezi Dimitri İvanoviç’in başkanlığında birleşen Rus kuvvetlerine Mamay’ın yenilmiş olması, Toktamış Han’ın birdenbire şansının parlamasını temin edecekti. Rus kaynaklarında büyük zafer olarak anlatılan bu muharebeden sonra, Altın Orda’ya karşı 150 seneden beri elde edilen ilk galebe olduğu için, Ruslar Dimitri İvanoviç’e “Don zaferi Kahramanı” manasına gelen “donskoy” lakabını vermişlerdi.


                      • Konu 11: Altın Orda’nın Sonu

                        Altın Orda’nın Sonu

                        Ahmed Han, daha önce de belirtildiği gibi, 1480–1481 kışını Don boyunda geçirecekti. Bu maksatla münasip bir yeri seçmiş, usul üzere kış çadırlarını kurmuş ve etraftaki il ve uruğ mensupları da orada kalmışlardı. Tam bu sırada Ahmed Han’a karış beklenmedik bir hayati tehlike baş gösterdi.

                        Sibir-Tura Han’ı Cengiz oğullarından Aybek öteden beri Ahmed Han’a şiddetli kin beslemekteydi. Bu defa Ahmed Han’ın kötü bir duruma düştüğünü ve çok az bir kuvvetle Don boyunda kışladığını haber alınca, Aybek Han, on beş bin kadar bir kuvvetle Don boyuna hareket etti. Nitekim Ahmed Han’ı gece vakti çadırında uyurken ani bir baskınla öldürdü.

                        Bu olay bile tek başına, o sıralarda Altın Orda’da hüküm süren Han oğulları arasındaki mücadele hakkında bir fikir verebilecek mahiyettedir. Birçoğu şahsi kırgınlık, kin, intikam etkileriyle hareket eden ve çoğunu ehliyetsiz, cahil ve gaddar kimselerin teşkil ettiği Cengiz Oğulları işte bu kanlı mücadeleleriyle, vaktiyle muazzam bir devlet olan Altın Orda’yu yıkmak için birbirleriyle yarış ettiler. Cengiz oğulları arasındaki rekabet ve mücadele, Altın Orda’nun kalıntıları üzerinde meydana gelen türlü Hanlıklar arasında da devam edip giderken onların birbirleriyle didişmesi Moskova Rusya’sının yükselmesine hizmet etmiştir.


                        • Konu 12: Altın Orda’nın Varisleri Ve Karadeniz’in Kuzeyindeki Siyasi Gelişmeler

                          Altın Orda’nın Varisleri Ve Karadeniz’in Kuzeyindeki Siyasi Gelişmeler

                          Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçak ülkesi, İtil havzası, Kuzey Kafkasya ve Doğu Avrupa, Altın-Orda Devleti’nin egemenliği altındaydı. Hanlık, Moğollarca kurulmuş olmakla beraber, halkının büyük çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Bu yüzden hanlık zamanla Türkleşmiştir. Altın-Orda Devleti, hanedan üyeleri arasındaki taht kavgaları ve Timur’un saldırıları sonucunda, 14. yüzyılın sonlarında parçalanmıştır. Bunun üzerine Altın-Orda Devleti’nin egemen olduğu sahalarda yeni hanlıklar kurulmuştur


                          • Konu 13: Özbekler ve Kazaklar

                            Özbekler ve Kazaklar

                            Altın Orda yapısından doğan diğer bir etnik ve siyasi oluşum da Kazaklar ve Kazak Hanlığı’dır. Ebulhayr Han yönetimindeki Özbekler, Moğol kabilelerinin saldırısı ile büyük kayıplar vermişlerdi. Özbek uruğları (kabileleri) arasında iç çekişmeler başlaması üzerine bunlardan bir kısmı hanlıktan ayrılarak kuzeye göç etmişlerdir (1457). Ebulhayr Han’ın kurmuş olduğu göçebe Özbek federasyonu Moğol Kalmuklarının darbesiyle çöküntüye girince bu federasyonu oluşturan unsurlar kendileri için daha güvenli bölgelere kendi liderleri önderliğinde göç etmek zorunda kaldılar. Bu kopuş Orta Asya bozkır geleneğinde Kazaklık olarak algılanmıştır. “Kazak” sözcüğünün serbest, göçebe, başına buyruk gibi anlamları vardır. Bu nedenle bunlara Kazak denilmiştir. Bu dönemde 1458’deki Özbek kütlesinden kopan unsurlara Kazak, önceleri ise Özbek Kazağı denilmiştir. Bunlar zamanla bir il halini alarak Kazak nüfusunu oluşturdular. Burada bulunan Türklerin de katılması ile çok geçmeden güçlü bir Kazak topluluğu oluşmuştur. O dönemde sayıları 1,5 milyona ulaşmıştı. Burada Cengiz soyundan hanlar idaresinde varlıklarını korudular. Daha sonraki Türkistan tarihine bir çevre unsur olarak müdâhil oldular. Üç cüz (yüz) halinde Ulu, Orta, Küçük olarak teşkilatlanmışlardır. Bu cüzlerin ne zaman meydana geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Özbeklerden ayrıldıktan sonra bu yapıyı korumuş olmaları muhtemeldir.
                            • Konu 14: Seçili Kaynaklar

                              Seçili Kaynaklar

                              -          Barthold, V.V.  Moğol İstilasına Kadar Türkistan, TTK Yayınları, Ankara 1990

                              -          Bayat, Fuzuli, Oğuz Destan Dünyası, İstanbul 2006

                              -          Derin, Derya, Abdülgaffar Kırımi’nin Umdetü’l-Ahbar’ına (Umdetü’t-Tevarih) Göre Kırım Tarihi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2003

                              -          Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime, Haz. Zuhal Kargı Ölmez, Ankara 1996

                              -          Kafalı, Mustafa, Ötemiş Hacı’ya Göre Cuci Ulusu’nun Tarihi, Ankara 2009

                              -          Ölmez, Zuhal Kargı, Şecere-i Türk’e Göre Moğol Boyları, Ankara 2003

                              -          Ötemiş Hacı, Cengizname, Haz. İlyas Kamalov, Ankara 2009

                              -          Rashiduddin Fazlullah, Jami’u’t-Tawarikh, Edited By Şinasi Tekin, Gönül Alpay Tekin, Boston 1998

                              -          Temir, Ahmet, Moğolların Gizli Tarihi, Ankara 1986