Haçlılarla Mücadele
ilk Haçlıların yok edilmedi
XI. yüzyılın sonlarına doğru, Batı-Avrupa’da, Vatikan kilisesinin önderliğinde, H z. İsa’ nm doğduğu kent olan Kudüs’ü Müslümanlardan kurtarmak için harekete geçilmesi fikri hâkim olmuş idi. Papa II. U r b a n ’ ın gösterdiği büyük çabalar sonunda, başta Pierre l’Hermit olmak üzere, Fransız, Alman ve İtalyan liderlerinin kumandasında harekete geçip İstanbul’a gelen çok sayıda (600 bin) disiplinsiz ilk Haçlı kitleleri, imparator Aleksios tarafından Ağustos 1096’da, Anadolu yakasına geçirildiler. Emîr Muhammed ve sultan Kılıç Arşla n ’ ın kardeşi Davut Kulan Arslan, Hıristiyan ve Müslüman ayırt etmeksizin geniş yağma ve kıyımlar yapa yapa ilerleyen bu Haçlı kitlesini İzmit yakınlarında ağır bir yenilgiye uğratıp çok büyük bir kısmını kılıçtan geçirdiler, sağ kalanlar ise İstanbul’a kaçmak zorunda bırakıldılar.
Iznik’in kaybı
Sözkonusu yenilgi üzerine, Avrupa ’da hazırlanıp harekete geçirilen ve askej> lik sanatını iyi bilen zırhlı şövalyelerden oluşan dük ve kontların kumandasındaki ordular, İtalya ve Balkanlar üzerinden İstanbul’a geldiler. Haçlılar, imparator Aleksios ile “ Bizans’t an yardım ve destek almalarına karşılık, Anadolu’da ele- geçirecekleri yerleri Bizans’a bırakacakları” hususundan bir antlaşma yaptılar ve Bizans’a Bağlılık antı içtiler (Ocak 1097). Çok geçmeden Bizans gemileriyle Anadolu yakasına geçirilen Haçlılar, Bizans kuvvetleriyle birlikte Türkiye Selçuklu Devleti başkenti İznik’i kuşatıp sıkıştırmaya başladılar. Durumu öğrenen sultan Kılıç Arslan, kuşatmakta olduğu Malatya ’dan İznik yörelerine gelip kuşatmayı yararak şehre girebilmek için sürekli olarak saldırılarda bulunduysa da başarı sağlayamadı ve geri çekilmek zorunda kaldı. Bunun üzerine kentteki Selçuklu askerleri, 19 Haziran 1097’de yapılan bir anlaşma gereğince, 22 yıldan beri Selçuklu başkenti olan İznik Bizanslılara teslim edildi. Şehirdeki Selçuklu hâzinelerini bizzat alan Aleksios, şehrin yağmalanmasına izin vermediği gibi, içindeki Türklere de çok iyi davrandı ve onların kurtuluş akçası karşılığında salıverilmelerine müsaade etti. Öte yandan İznik’ten çekilen Kılıç Arslan Haçlıları Anadolu içlerinde karşılamak amacıyla Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi ile Kayseri Selçuklu emîri H a s a n ’ a “ Süratle gelip kendisine katılmalarım” bildirdi. Çok geçmeden Kılıç Arslan’ın komutasında toplanan Selçuklu ordusu, Eskişehir ovasında, Haçlılarla giriştiği şiddetli bir meydan savaşında (Temmuz 1097), genellikle kısa süngülerle ve oklara sahip bulunmaları ve zırhsız olmaları yüzünden, baştan aşağı zırhlı ve uzun mızraklı Haçlı şövalyeleri karşısında yiğitçe savaşıp onlara ağır kayıplar verdirmelerine rağmen başarılı olamadılar ve dolayısıyla geri çekildiler. Böylece Türkiye Selçukluları, Marmara kıyı bölgesini bırakıp Orta-Anadolu’ya çekilerek toplanmaya başladılar. Sultan Kılıç Arslan, Eskişehir’den Konya’ ya erişen ve zaman zaman Selçuklu kuvvetlerinin baskınlarına uğrayan Haçlılara karşı Danişmendli Gümüştekin Ahmet Gazi, emîr Haşan ve diğer Selçuklu emirleriyle birlikte Ereğli yörelerinde yeni bir savaşa girişti ise de burada da başarılı olamadı. Bununla birlikte emîr Haşan, kuzeye yönelip Kayseri’ye doğru ilerleyen çok sayıdaki bir Haçlı ordusuna karşı yiğitçe savaştı. Emîr Haşan, daha sonraki yıllarda, yine Haçlılarla, çekilmek zorunda kaldığı dağ eteklerinde giriştiği çarpışmalarda şehit oldu (Aşağı yukarı 1109/10 yılı içinde). Onun, yamaçlarında kahramanca savaştığı bu dağa, kendi adı (Haşan Dağı) verilmiş, bu yörelerde türbe ve ziyaretgâhlar kurulmuş ve Haşan B e y ’ in küffara karşı gösterdiği yiğitlikler, yüzyıllarca Türk- lerin anılarında yaşamış ve yaşamaktadır. Anadolu’da pek fazla bir direnişle karşılaşmayan bu Haçlı kolu, Kayseri, Göksün ve Maraş yoluyla güney yönüne hareket ederken, Gülek Boğazı üzerinden Çukurova’ya inen başka bir Haçlı kolu da Selçuklu yönetiminde bulunan bu bölge şehirlerini elegeçirmiştir.
Bu Haçlı harekâtı sebebiyle Türkiye Selçuklu Devleti’nin büyük çapta zaafi- yete uğramasından faydalanan Bizanslılar, bütün Adalar Denizi kıyılarına hâkim oldukları gibi, Selçuklu yönetimindeki Karadeniz’in bazı kıyı yörelerini de ele geçirmede pek güçlük çekmediler; ayrıca Çukurova’da Haçlıların eline geçen kent ve kalelere de sahip oldular.
Sultan Kılıç Arslan, Türkiye Selçuklu Devletini ciddi olarak sarsan Haçlı harekâtının sona ermesinden sonra başkent İznik’in de Bizans’ın eline geçmesi sebebiyle Konya’yı başkent yapmış ve Türkleri Orta-Anadolu’da toplamaya başlamıştı. Sultan, Danişmendli Gümüştekin Ahmet Gazi’ nin Haçlıları Malatya yörelerinde yenilgiye uğratması (1101) üzerinde harekete geçme Haçlı ordusunu Iznik-Eskişehir arasında iyice yıprattıktan sonra bu kez, Ahmet G a - z i ile birlikte Amasya yörelerine erişen bu Haçlı ordusunu bu kez ağır bir yenilgiye uğratıp yok ettiler. Kılıç Arslan, ayrıca Akşehir-Konya-Ereğli yolundan Suriye’ye inmekte olan başka bir Haçlı ordusunu Ereğli yörelerinde âdeta imha etti (1101). Böylece o, Haçlılara Türkiye’de büyük darbeler vurduğu gibi, artık onların bir daha Anadolu yoluyla Suriye’ye geçen ümitlerini de kırmış oluyordu; hattâ onun bu başarısı sonucunda Bizans imparatoru Aleksios, Kılıç Arşla n ’ la yaptığı bir antlaşma gereğince, Marmara kıyıları ile İzmir ve Antalya ’nın Bizans’a bırakılmasına karşılık Anadolu’da Bizans’a geçen bölgeleri Selçuklulara geri verdi. Kılıç Arslan, Bizans’la yaptığı bu anlaşmadan sonra Haçlıların baskı ve zulmünden bıkan Elbistan Ermenilerinin başvurusu üzerine, harekete geçip Maraş ve yörelerini Haçlıların elinden almış, daha sonra da Haleb Selçuklu meliki Rıdvan’ın çağrısı üzerine, Antakya Haçlı prensliğine karşı bir sefere çıkmaya karar vermişti. Fakat müttefiki durumunda bulunan Danişmendli A h m et Gazi’ nin Malatya’yı fethettikten sonra tutsak aldığı Antakya Haçlı prensi Bohemund veRichard’ı kurtuluş akçası karşılığında serbest bırakması sonucunda, ortaya çıkan anlaşmazlık üzerine, bu seferden vazgeçti.