Selçuklu-Karahanlı Mücadelesi
Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Melikşah 482’de (1089) Mâverâünnehir’i zaptedip Özkent’e gelince Tamgaç Buğra Han ona tâbiiyyet arzetti. Tamgaç Buğra Han’ın kardeşi ve Atbaşı hâkimi Yâkub Tegin Semerkant tahtına çıktı, ancak Melikşah’ın yaklaşması üzerine Atbaşı’na kaçtı. Tamgaç, Melikşah’ın emriyle kardeşini ele geçirdi. Onu Sultan Melikşah’a teslim etmek üzere Özkent’e hareket ettiği sırada Tuğrul b. Yinal adlı Karahanlı prensi tarafından esir alındı. Bunun üzerine Sultan Melikşah, Yâkub Tegin ile anlaşıp Tuğrul ile mücadeleyi ona bıraktı. Tamgaç Buğra Han Ebû Ali Hasan bir süre sonra esaretten kurtuldu ve oğlu Çağrı Tegin Ebû Mûsâ Hârûn’u kendi adına Yarkent ve havalisini idare etmek üzere görevlendirdi (494/1101). Büyük kağan olarak 1075-1102 yıllarında hüküm süren Tamgaç Buğra Han Ebû Ali Hasan’ın döneminde Kâşgar önemli bir kültür merkezi haline geldi. Yûsuf Has Hâcib Kutadgu Bilig’i ona ithaf etmiş, Ebü’l-Fütûh Abdülgāfir el-Almaî de Târîh-i Kâşgar adlı eserini bu dönemde yazmıştır.
Tamgaç Buğra Han’ın yerine geçen oğlu Ahmed, Halife Müstazhir-Billâh’a elçi gönderip berat istedi. Halife de bu isteği kabul edip ona Nûrüddevle lakabını verdi. Ahmed, 522’de (1128) veya daha sonraki bir tarihte Karahıtaylar’ı mağlûp ederek onların ileri harekâtını bir süre için engelledi. Ahmed muhtemelen 535 (1141) yılında öldü. Onun halefi, Balasagun’da hüküm süren II. İbrâhim b. Ahmed Karahıtaylar’ı yardıma çağıran kişi olmalıdır. Yardım amacıyla bölgeye gelen Karahıtaylar’dan Gürhan Balasagun’u ele geçirdi. Böylece Balasagun Karahıtay başşehri, Gürhan büyük kağan oldu. İlig-i Türkmen (Cüveynî, II, 305) unvanını verdiği II. İbrâhim’in başşehri Kâşgar oldu ve ülkeyi buradan idare etmek zorunda kaldı. Bu süreç Batı Karahanlılar’ın Karahıtaylar’a tâbi olmalarıyla sonuçlandı.
İsyan eden Karluk Türkmenleri’ni bastırmak için Gürhan tarafından Mâverârünnehir’e gönderilen II. İbrâhim muhtemelen bu sırada şehid düştü (553/1158). Onun Arslan Han unvanını taşıyan oğlu II. Muhammed hakkında bilgi yoktur. Torunu Ebü’l-Muzaffer Yûsuf b. Muhammed’in Receb 601’de (Mart 1205) öldüğü ve Kâşgar’da hükümdarlar mezarlığına gömüldüğü bilinmektedir.
Nayman Devleti Hükümdarı Güçlüg (Küçlük) Han, Gürhan’ı esir alınca Ebü’l-Muzaffer Yûsuf’un oğlu Ebü’l-Feth III. Muhammed’i kurtarıp Doğu Karahanlı tahtına oturtmak üzere Kâşgar’a gönderdi. Fakat şehrin ileri gelenleri ve beyler isyan edip Karahanlılar’ın bu son temsilcisini daha Kâşgar’a varmadan yolda öldürdüler (607/1210-11). Bunun üzerine Güçlüg Han Kâşgar’ı da ele geçirip isyancıları öldürttü. Doğu Karahanlılar da bu şekilde sona ermiş oldu.
Batı Karahanlılar. Aynüddevle Muhammed b. Nasr, Batı Karahanlılar’ın büyük kağanı (Arslan Kara Hakan) olduktan sonra da Özkent’te oturdu. Yardımcı kağanı olan kardeşi Tamgaç Han İbrâhim ise Semerkant’ta oturup Mâverâünnehir’i idare ediyordu. Aynüddevle muhtemelen 444 (1052) vefat edince kardeşi Böri Tegin İbrâhim, Tamgaç Buğra Karahan unvanıyla büyük kağan oldu ve Özkent’e gitmeyip başşehir olarak batının merkezi Semerkant’ı tercih etti.
Hânedan, Aynüddevle Muhammed b. Nasr’ın oğulları Ahmed ile Abbas’ın çocukları olmadığı için Tamgaç Han İbrâhim b. Nasr’ın soyu ile devam etti. Büyük Tamgaç Han olarak bilinen İbrâhim b. Nasr (1052-1068) İslâm tarihi kaynaklarında âdil ve dindar bir hükümdar olarak tanıtılmakta, devlete ait kararları bizzat kaleme aldığı, fukahadan izin almadan yeni vergiler ihdas etmediği kaydedilmektedir (İbnü’l-Esîr, IX, 300). Buhara ve Semerkant merkez olmak üzere birçok şehirde hayır müesseseleri kuran Tamgaç Han İbrâhim Semerkant’ta medrese ve hastahane yaptırmıştır. Bu medrese ve hastahanenin Arapça vakfiyeleri Fransızca tercümeleriyle birlikte Muhammed Kadr (Khadr) tarafından yayımlanmıştır (bk. bibl.). Daha yardımcı kağan iken 436’da (1044-45) Mâverâünnehir’de İsmâilîler’le mücadele eden Tamgaç Han İbrâhim, hânedanın Doğu Karahanlılar’ın içindeki anlaşmazlıklardan istifade ederek onların topraklarına girdi. 451 (1059) yılından itibaren Şâş, Îlâk, Tünhas ve Fergana’da basılan sikkelerde onun adı mevcuttur. Selçuklular’ın hızla yükseldiği bu dönemde Sultan Alparslan, Huttel (Huttelân) ve Sagāniyân’ı (Çagāniyân) zaptetti. Selçuklular buradan Karahanlılar sahasına akınlar yapmaya başladılar. Tamgaç Han İbrâhim halifeye elçi gönderip bu durumdan şikâyetçi olduysa da bir sonuç alamadı. Öte yandan Doğu Karahanlı hükümdarları Mahmûd b. Yûsuf ile Hasan b. Süleyman ona karşı harekete geçip eski topraklarını almak istedilerse de bu mücadele barışla noktalandı. Tamgaç Han felç olunca yerine oğlu Şemsülmülk II. Nasr b. İbrâhim geçti (1068-1079). Selçuklular’la doğrudan savaşa giren II. Nasr, Alparslan’ın Mâverâünnehir seferinde ölümü üzerine Tirmiz’i aldı (Rebîülâhir 465 / Aralık 1072), ardından Belh üzerine yürüyüp burayı da zaptetti.
Selçuklu-Karahanlı mücadelesi Melikşah devrinde de devam etti. Melikşah, Tirmiz’i teslim aldıktan sonra Semerkant üzerine yürüyünce II. Nasr barış istedi. Nizâmülmülk’ün gayretleriyle barış sağlandı (466/1074) ve Mâverâünnehir’de Selçuklu hâkimiyeti tanındı. II. Nasr, Melikşah’ın kız kardeşi Ayşe Hatun ile evlendi. Amcası Îsâ Han’ın kızı Celâliye Hatun’u da (Terken Hatun) Melikşah’a verdi. II. Nasr, Buhara yakınlarında Şemsâbâd Sarayı ile biri Harceng köyü yakınlarında, diğeri Semerkant-Hucend yolu üzerinde iki ribât yaptırdı. Bozkırlarda İslâmiyet’i yaymak ve ülkede dinî konulardaki karışıklıklara son vermek için çalıştı. Ömer Hayyâm’ın Semerkant’a kadar gidip kendisiyle görüştüğü kaydedilmektedir.