I. GIYASEDDİN KEYHÜSREV’İN İKİNCİ SALTANATI
I. GIYASEDDİN KEYHÜSREV’İN İKİNCİ SALTANATI
I. Gıyaseddin Keyhüsrev, 1196 yılında Türkiye Selçuklu Devleti sultanlığını kardeşi II. Rükneddin Süleymanşah’a bırakmak zorunda kalışından, yeniden saltanata gelişi olan 1205 yılına kadar dokuz yıl süren macera dolu bir hayat sürdü. O, saltanatını yeniden elde etmek ümidiyle bir süre Kozan’- da kaldıktan sonra kardeşleri T u ğ r u l ş a h v e K a y s e r ş a h ’ ın yanlarında Elbistan ve Malatya ’da kaldıktan sonra Eyyubî hükümdarı M e l i k ü l a d i l ’ in yanına Haleb’e, daha sonra, önce Diyarbakır’a, oradan da Ahlatşahı B a l a b a n ’ m yanına gitti. Keyhüsrev ziyaret ettiği hiçbir hükümdarın S ü l e y m a n ş a h ’ a karşı saltanatı elegeçirmede kendisihe yardımcı ve destek olmaması üzerine, Ahlat’tan Karadeniz’e giderek oradan bir gemiyle vaktiyle babası K ı l ı ç A r s l a n ’ m çok hürmet ve saygı gördüğü İstanbul’a gidip Bizans’a sığındı. Çok geçmeden imparator Aleksios, onu Bizans ’ın ilerigelen devlet adamlarından Menderes vadisi (Milet) hâkimi M a n u e l M a v r o z o m e s ’ in kızı ile evlendirdi. Fakat o, Haçlıların (Lâtinlerin) İstanbul’u işgalleri üzerine (1204), kayınpederinin yanına gitmek zorunda kaldı. Öte yandan sultan S ü l e y m a n ş a h ’ ın ölümünden sonra küçük yaştaki III. K ı l ı ç A r s l a n ’ ın tahta çıkarılmasına karşı çıkan Selçuklu emîri M ü b a r i z i i ddi n E r t o k u ş ile Selçukluların hizmetine girmiş olan Danişmendli beyleriMuzaffirüddin Mahmut, Zahîreddin IliveBed- r e d d i n Y u s u f ’ un büyük çabalar sonucunda, Menderes vadisinde bulunan Keyhüsrev, özel bir elçiyle (Hacip Zekeriyya) Selçuklu tahtına oturmak üzere, Konya’ya davet edildi. Derhal harekete geçen Keyhüsrev, daha önce meliklik yaptığı Uluborlu’ya gelip burada hazırladığı ordusuyla Konya üzerine yürüyerek şehri kuşattı ise de içeri giremedi. Fakat bu sırada, babası Kılıç Arslan’m askerî üssü olan Aksaray’da, sultan olarak kendi adına hutbe okutmaya karar verilmesi üzerine, bu kez, Konyaklar, Aksaraylılardan önce davranıp şehirde Keyhüsrev adına hutbe okuttuktan başka, tahta çıkarmak üzere, onu Konya ’ya davet ettiler. Bunun üzerine Keyhüsrev, derhal şehre gelip Türkiye Selçuklu Devleti tahtına oturdu (Şubat 1205) ve yeğeni III. K ı l ı ç A r s l a n ’ a da Tokat yönetimini vermeyi kararlaştırdıysa da atanması gerçekleşemedi. Böylece sultan Gıyaseddin Keyhüsrev, ağabeyi II. Rükneddin Süleym anş ah tarafından siyasî birliği kurulmak suretiyle, sağlam temeller üzerine oturtulmuş bir devletin sultanı olmuş bulunuyordu. Keyhüsrev, ilk iş olarak oğulları I z z e d d i n ’ i Malatya’ya, Alâeddin Keykubad’ı Danişmend iline, Celâleddin Keyferidun’u da Koyluhisar’a aî;. .nştı; fakat bu kez onların, eski feodal statüde olduğu gibi, adlarına para bastırıp hutbe okutmalarına, başkentin izni olmaksızın komşu devletlerle savaş ve barış yapmalarına müsaade edilmedi; böylece onlar, merkeze bağlı birer vali sıfatıyla görevlerini sürdürmeye başladılar. Sultanın itaatli kardeşi Mugisüddin Tuğrıılşah, yine Saltuk ilinde (Erzurum) melik olarak bırakıldığı gibi, öteki kardeşi Muizzüddin Kavse r ş a h da Urfa yönetiminde bırakıldı. Ayrıca Doğu ve Giineydoğu-Anadolu’âaki Artuklu, Mengücüklü ve Eyyubî emirleri, kendisine tâbi olduklarını bildirdiler. Bu arada Gürcülerin Azerbaycan’la birlikte Ahlatşahlar ve Saltuk ilini istilâ edip yağma ve tahribatta bulunmaları üzerine Tuğrulşah da onlara karşılık olarak Gürcistan’a saldırıp Gürcüleri bozguna uğratarak pek çok tutsak ve ganimetler elegeçirdi (1205).